Uzmanlar, Atatürk Cumhuriyeti'ni anlattı: 'Emperyalizm ve gericilik, Cumhuriyet ile reddedildi'

Atatürk ve düşün arkadaşlarının kurduğu Türkiye Cumhuriyeti 101 yaşında. Uzmanlar, Cumhuriyetin felsefesini ve bugün gelinen noktada yapılması gerekenleri gazetemize anlattı.

cumhuriyet.com.tr

101 yıl önce bugün tarihimizin en büyük eşiklerinden biri aşılarak Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Irk, etnisite, mezhep gibi farklılıkları reddetmeden yurttaşların eşitliği temelinde kurumsallaşarak adalete ve eşitliğe zemin yaratan cumhuriyeti, Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Korkut Kanadoğlu ve Siyaset Bilimci Dr. Abdullah Kehale Cumhuriyet'e değerlendirdi.

Cumhuriyetin, Türkiye’nin son yüzyılını temsil eden bir kavram haline geldiğini ve Osmanlı-Türk Anayasacılığında, 1923 öncesinde siyasi bir akım olarak cumhuriyetçi bir damar bulunmadığını belirten Prof. Dr. Kanadoğlu, “Cumhuriyetin Türkiye’ye özgü anlamı incelenirken Türk Devriminin dinamiklerinden emperyalizmle mücadele/ulusal kurtuluş mücadelesi dikkate alınmalıdır. Zira Cumhuriyet’in kuruluşu bu kurtuluşa eşlik etmiştir. Ulusal bağımsızlık da cumhuriyetin bir unsurunu teşkil etmektedir. İşgalci emperyalist güçlerin manda ve himaye altında yönetimi sürdürebilme önerisi cumhuriyetçi saiklerle reddedilmiştir” dedi. 

“ÇAĞDAŞLAŞMANIN GÜVENCESİ''

Ana hedefin bireylerin özgür ve eşit şartlara sahip olduğu yurttaşlık prensibine dayalı bir cumhuriyet olduğunun altını çizen Kanadoğlu, “Bu hedef, yarı sömürge köylü devleti yerine 20. yüzyılın toplumunu kurmak olarak da ifade edilebilir. Yurttaşı yaratmak, kimlikleri yok ederek değil, bunun üzerine bir üst kimlik olan yurttaşlığa bağımlı kılarak mümkün olacaktı. Cumhuriyet’in iki temel unsuru laik ve ulusal kimliktir” ifadelerini kullandı. 2007 Anayasa değişiklikleri ile mevcut parlamenter rejim, yarı başkanlığa dönüştüğünü, 2017 Anayasa değişiklikleriyle maddi anlamda cumhuriyetin içinin boşatıldığını, geriye sadece şekli bir cumhuriyet kaldığını belirten Prof. Dr. Kanadoğlu, “Buna karşın cumhuriyet dışındaki rejimlerin geniş toplumsal kesimlerin talepleri karşısında süreklilik kazanamayacağını önemle vurgulamak gerekmektedir. 101. yılında Cumhuriyet Devrimi, her şeye rağmen çağdaşlaşmanın güvencesi olarak geniş bir toplumsal destekle varlığını sürdürmektedir. 

CUMHURİYET VE DEMOKRASİ

Atatürk’ün “Benim cumhuriyetten anladığım demokrasidir” sözüyle cumhuriyete ve demokrasiyle bakışını ortaya koyduğunu vurgulayan Siyaset Bilimci Abdullah Kehale, “Ulu önder bu duyarlılığının lafta olmadığını uygulamalarla da göstermiştir. Örneğin dönemin Milli Eğitim Bakanı seçiminde o zamanki yasaya göre Meclis Başkanının iki aday önerisi sunup o iki kişiden biri seçilebilirken üçüncü ve muhalif başka birisinin oylamayı kazanması üzerine seçim yenilenmiş ve aynı sonuç sonrası kazanan adayı makamında ağırlayıp tebrik etmiştir. Günümüz Türkiye’sinde böyle bir olayın gerçekleşme olasılığı sıfırdır” dedi. Ortadoğu’da yaklaşan tehlikeyi ve ülkemiz bütünlüğünün tehdit altında olduğunu hiçbir siyasi çıkar gözetmeksizin doğru tanımlayarak gerekli önlemleri alma sorumluluğunun siyasilerde olduğunu ifade eden Kehale, sözlerine şöyle devam etti:

“YUGOSLAVYA'YI UNUTMAMALI''

“Türkiye Cumhuriyeti, farklılıkları reddetmeden ortak değerler üzerinde kurumsallaşan bir ulus devlettir. Bu yapı, birlik ve bütünlüğün teminatıdır. Yugoslavya’nın farklılıklar üzerinden kurumsallaşmanın bedelini parçalanarak ödediğini unutmamak gerekir. Zaman,  İngiliz mandasını savunan İngiliz Muhipleri Cemiyeti, Amerikan mandasını savunan Wilson Prensipleri Cemiyeti gibi oluşumların uzantılarından medet umma zamanı değildir. Zaman, anayasanın değişmez ve değişmesi teklif edilemez ilk 4 maddesini değiştirmek için maskeleri altında yırtınan numaracı cumhuriyetçilerin asıl yüzlerini görmek ve ona karşı çıkma zamanıdır. Cumhuriyete sahip çıkmak bunu gerektirir.”