Türkiye'nin taciz gerçeği
Adalet Bakanlığı'nın her yıl açıkladığı adli istatistiklere göre, 'vücut dokunulmazlığına karşı işlenen suçlar' uzun süredir ilk 3'te yer alıyor. Taciz suçunu işleyen şahıslar ise verilen cezalardan cesaret alarak eylemlerini gerçekleştirmeye devam edebilmektedirler. Uzmanlar, tacizin hukuki ve psikolojik tanımlarını; mağdurlar ise maruz bırakıldıkları tacizleri, Cumhuriyet'e anlattı.
Sinem Nazlı DemirAdalet Bakanlığı, 2020 yılındaki soruşturmalarda yaklaşık 7 milyon "suç" soruşturdu. En çok dava, "vücut dokunulmazlığına karşı" işlenen suçlardan açıldı. 'Cinsel dokunulmazlığa suç' kapsamında her yıl binlerce hak ihlali gerçekleşirken, bu suçun mağdurları rutin hayatlarına dönmekte zorluk çekti. Taciz ise toplumun tam olarak tanımını yapamadığı, bu suçun mağdurlarının ise tam olarak konumlandıramadığı bir suç olarak ortaya çıktı. Cumhuriyet'e konuşan Avukat Tevfik Yıldırım suçun tanımını ve cezalarını aktardı. Psikolog Fatmanur Kaya ise insan üzerindeki etkilerine değindi ve 3 ayrı özne ise maruz kaldığı tacizi anlattı.
Yıldırım, "Taciz, cinsel özgürlüğe karşı suçların en hafif halini oluşturan, madde 105'te düzenlenen cinsel taciz suçudur. Bu suçun oluşabilmesi için vücuda herhangi bir temasın gerçekleşmeden yapıldığı sarkıntılık suçu cinsel taciz olarak kabul edilmiştir. Şayet vücuda temas varsa, bu durumda, fiil, Türk Ceza Kanunu'da madde 102'deki cinsel saldırı suçunu oluşturacaktır. Örnek vermek gerekirse; mağdurun kolunun okşanması, kolundan bir kez öpülmesi, vücuduna cinsel amaçla hareket edildiğini gösteren şekilde ellenmesi halleri sarkıntılık olarak nitelendirilmektedir" şeklinde tacizin tanımını anlatırken, cinsel tacizin detaylarını aktardı.
Avukat Tevfik Yıldırım'ın aktardıkları şu şekilde:
-Cinsel taciz suçu hukukta nasıl işleniyor ve cezaları nelerdir?
''Yolda yürüyen bir kimseye yönelik olarak şehevi amaçlarla bir şeyler söylenmesi, takip edilmesi, el kol hareketlerinde bulunulması cinsel taciz kapsamında değerlendirilmelidir. Sadece laf atma değil, başka şekillerde de cinsel taciz suçu oluşabilir. Bu suç tipi sosyal medya üzerinden de işlenebilecek bir suçtur. Basit cinsel taciz suçunun cezası üç aydan iki yıla kadar hapis cezası veya adli para cezası iken, çocuğa karşı işlenmesi halinde altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunacaktır. Suçun nitelikli halinin meydana gelmesi halinde, basit cinsel saldırıya göre verilecek cezaların yarı oranında artırılması suretiyle ceza saptanır. Cinsel taciz suçunun ispatlanması, yargılama aşamasındaki en önemli tartışma konularındandır. Fiziki anlamda cinsel tacizin işlendiği suçlarda, cinsel tacizin çoğu zaman iki kişi arasında geçmesi, olayın görgü tanıklarının olmayışı, suçun ispatlanması bakımından bir takım zorluklar getirmiştir. Suçun ispatlanması konusunda bazı kriterler mevcuttur. Bu kriterler cinsel taciz için değil; diğer cinsel suçlar için de geçerlidir. Mağdurun sanığı ya da tanığı tanımadığı, herhangi bir husumetin bulunup bulunmadığı, mağdurun iftira atmasına yönelik bir sebebin bulunup bulunmadığı, mağdurun beyanlarının tutarlı olması önemlidir. Mağdurun olayı anlatım biçimi uyumlu olmalıdır. Bu bahsettiğimiz unsurlarınher biri, eğer yerine oturmuyorsa, faile ceza verilmemesi gerekir.
'MAĞDURLARIN ENDİŞELERE KAPILDIKLARINI GÖRÜYORUM'
Cinsel taciz suçunun basit şeklinde şikayet zaman aşımı da önemlidir. Bu suçta mağdur şikayet hakkını altı ay içerisinde kullanmaz ise, bir daha aynı fiil için şikayet hakkını kaybedecektir. Suçun nitelikli hali için sekiz yıllık bir zaman aşımı süresi vardır ve savcılık bu suçları şikayet aramaksızın soruşturacaktır. Cinsel tacize maruz bırakılan kişilerin savcılığa veya polis karakoluna şikayette bulunmanın ve ceza davası süresini başlatmanın yanı sıra tacize uğrayan kişi, bulunduğu ildeki baronun çocuk, insan ya da kadın hakları komisyonuna başvurup hukuki destek talep edebilirler. Burada unutulmaması gereken bir husus var. Karşı taraftaki suçun failine, kendisine hazırlık yapabilmesi için bir imkan verilmemeli. Yani 'seni şikayet edeceğim' şeklinde bir bilgi verilmeden direkt kolluk kuvvetlerine haber verip kişinin gafil avlanarak elindeki delillere ve materyallere el konulması gerekir. Failin bu yöntemlerle tespiti yapılır ve suçun ispatı yönünde bir avantaj sağlanmış olur. Uygulamada çoğu zaman mağdurlar, 'avukat bey, uğraşmak istemiyorum, eşimin haberi olmasın, evime kağıt gelmesin' gibi endişelere kapıldıklarını görüyorum. Tabii bu durumlarda failler eylemlerini bir adım öteye dahi götürebiliyorlar. Tacizin önlenmesi için ilk önce bilinçli bir toplumun yaratılması gerekiyor. Bu suçların sosyal medya, yani teknoloji vasıtası ile de gerçekleşebiliyor. Failler açısından teknolojik gelişmelerin kendilerine kolaylık sağladıklarını söylemek gerekiyor. Çünkü suçun faili kendisini gizleyerek sosyal medya üzerinden mağdurları belirleyebiliyor.''
Tacizin mağdur üzerinde yarattığı etkileri anlatan Psikolog Fatmanur Kaya ise tacizin tanımını 'Taciz, Irk,etnik köken, din, cinsel tercih, cinsiyet veya kişisel özelliklere yönelik kişi ya da kişileri küçük düşürücü güç kullanımı içeren veya içermeyen her türlü; görsel, sözel, fiziksel davranış taciz tanımına girer' şeklinde yaptı ve 'Cinsel taciz ise, sözle beden diliyle veya her türlü iletişim aracılığıyla kişinin cinsel özgürlüğünü ihlal eden, rızasına dayanmayan davranışların tümüdür. Laf atmak, istenmediği halde cinsel konuşmalar yapmak, istenmeyen bakışlar jest ve mimikler, cinsel paylaşımlar cinsel tacizi kapsayan davranışlardır' diyerek ekledi.
Psikolog Fatmanur Kaya ile gerçekleştirilen görüşmenin başlıkları şöyle:
-Taciz neden küçümseniyor?
''Cinsel suçların kişiler üzerindeki travmatik etkisi, sadece penetrasyon olup olmamasıyla sınırlı değildir. Yani sadece cinsel bir birleşme, tecavüzle ilişkilendirilmemelidir. Bu nedenle bireyin varlığına zarar veren her davranış küçümsenmeyecek etkilere sahiptir ve başka hiçbir eylemle sınırlandırılmamalıdır. Fakat çeşitli nedenlere dayalı olarak cinsel tacizin birey üzerindeki etkisinin tecavüz kadar şiddetli olduğu zannedilmemektedir. Toplumdaki bu yanılgının değişmesi gereklidir çünkü birazdan da bahsedeceğimiz etkileri düşününce taciz bireyin tüm yaşamını olumsuz etkileyecek etkileri söz konusudur.''
'KIYAFET, TACİZE SEBEBİYET VEREMEZ'
-Aslında taciz olan ama toplumun/kurumların normalleştirmeye çalıştığı davranışlar olduğunu düşünüyor musunuz?
''Reddedildiği halde ısrarla sürdürülen cinsel talepler, teklifler, imalarda bulunmak, romantik veya cinsel ilişki kurma talebiyle baskı yapmak zorlamak cinsel taciz olarak nitelendirilen davranışlara örnektir. Kişiyi rahatsız edici bakış, tavır, dokunuş, jest ve mimiklerde bulunmak,takip altına almak yine taciz olarak nitelendirilebilir. Bunlara ek olarak alt üst çerçevesi içinde cinsel talepleri ödül veya tehdit olarak kullanmak yine iş veya eğitim hayatına rastlanabilecek davranış örnekleridir.''
-"Hayır, hayır demektir" hareketini ve düşüncesini açıklar mısınız ? Neden bunu söylemek ve açıklamak zorunda bırakılıyoruz?
''Taciz tacizcinin niyeti değil, mağdurda bıraktığı etkiyle değerlendirilir. Bu nedenle bireyin; istediği saatte, istediği kıyafetle, istediği yerde bulunması tacize sebebiyet veremez. Bireyin karşı tarafın sunduğu herhangi bir davranışa rızasının olup olmadığı dikkate alınmak zorundadır. Bu nedenle bireyin "Hayır" cevabına farklı bir anlam yüklenmeksizin; karşı taraftan gelen bir eylemi kabul etmediği anlaşılmalıdır. Hayır hayır olarak algılanmadığında sürdürülen her davranış taciz olarak değerlendirilecektir.''
'TACİZİN SORUMLULUĞU MAĞDURA YÜKLENMEMELİDİR'
-Tacizin birey üzerindeki etkileri nelerdir?
''Tacizin birey üzerinde işlevselliğini, günlük yaşamını etkileyecek hafife alınmayacak etkileri vardır. Bireyi fiziksel, duygusal, sosyal alanlardan doğrudan etkiler. Cinsel istismar sonucu kısa dönemli fiziksel belirtiler tedavi sonucu ortadan kalksa da; yaşam boyu etkisini sürüdürecek olumsuzluklar devam etmektedir. Etkileri düşünüldüğünde; zedelenmiş cinsellik, ihanet duygusu, acizlik, damgalanmak toplum tarafından dışlanma gibi duygular eşlik etmektedir. Sağlık açısından ise, bireyde ciddi travmalara sebebiyet verir; bu yaşantı sonucu yaşam boyu travma sonrası stres bozukluğu ile başa çıkmaya iter. Bunlarla beraber, anksiyete, stres, yorgunluk, iştah kaybı, uyku sorunları gibi psikolojik semptomlar eşlik eder. Sosyal olarak, iş yaşamında zorluklar, sosyal çevreden kopuşlar görülmektedir. Belirtiler zincirleme olarak tüm yaşamı olumsuz hale getirecek türdendir.''
-Taciz, nasıl önlenebilir?
''Taciz, mağdurun tek başına önleyebileceği bir durum kesinlikle değildir. Tacizin sorumluluğu mağdura yüklenmemelidir. Bu durum bile taciz ile başa çıkılmamasının başlıca nedenlerindendir. Tacizi önleyebilmek için, mağdurun önlem alması değil taciz zihniyetiyle toplumsal olarak değişime ihtiyaç vardır. Çocukluk çağından aşılanan düşünceler, yetiştirilme tarzı, toplumsal tabular, baskı ve bastırılmalar tacize zemin hazırlayan faktörlerdendir. Çocuk yetiştirilirken, hem çocuğun alanına sınırlarına uygun davranılmalı hem çocuğa karşı tarafın sınırları öğretilmeli, istediği her şeyin meşrulaştırılmaması gerekmektedir. Yine çocuk yetiştirirken yaptığı davranışların bireyler üzerinde oluşturacağı etkiler üzerinde durulmalıdır.
Ayrıca mağdurun, toplumsal olarak damgalanmaktan çekinmesi, bazen tacizcinin aileden veya yakın çevreden çıkması mağdurun yaşanılanları dile getirememesi ve tacizcinin hiçbir yaptırıma maruz kalmaması da tacizin devam etmesine zemin hazırlamaktadır. Bundan kaynaklı olarak toplumun her düzeyinin bilinçlendirilmesi, bastırılmaması, konuşulması ve hayırın hayır olduğunun öğerenilmesi gerekmektedir.''
Tacize maruz bırakılan 3 ayrı yetişkinin aktardıkları, tacizin ve cinsel saldırının etkisinin büyüklüğünü gösterdi.
-Tacize maruz bırakıldığınızı hatırladığınız bir anı aktarır mısınız?
Z.Ç.: ''16 yaşındaydım. Bir maç günüydü yanımda yurt dışından gelen 2 yabancı arkadaşım vardı. Stadyumun yanında yürürken benim yaşlarımda olan iki erkek arkamdan kalçalarımı ellemeye başladı. Arkadaşlarımın durumu anlamasını istemedim. Korkmalarından endişelenmiştim. Elimle "yapmayın, yapmayın" demekten başka bir çare de bulamadım. Ama durmadılar tüm yol boyunca beni ellemeye devam ettiler. Şok geçirmiş, çok korkmuştum. Sosyal medyadan bir şeyler yazıp korkumu paylaşmak istedim. Defalarca yazdım sildim, yazdım sildim. Ama kim beni duyacaktı? Ya da ben sesimi nasıl duyuracaktım? Çekindim, uğradığım tacizi o zaman bile kimseyle paylaşamadım. Şu anda 20'li yaşlarımdayım ve sayısız defa konserde, gece gittiğim mekanlarda, toplu taşımalarda fiziksel, sözlü, psikolojik tacizlere uğradım. Ama hiçbirinde susmadım. Aksine sesimi çıkarabildiğim kadar çıkarmaya başladım. Her defasında onları rezil etmek istedim. Günümüz koşullarında Türkiye'de bir canlı olarak yaşamak çok zorken bir kadın olarak yaşayabilmek çaba gerektiriyor. Bakın yaşamak bile diyemiyorum "yaşayabilmek"... Bu öyle bir çaba ki sokakta yürürken kendimi güvensiz hissetiğimde elimi yumruk yaptırıyor bana. Bu öyle bir çaba ki; telefonda konuşma numarası yaparak babamın polis olmadığı halde "babam devriyeye çıktı" dedirtiyor bana. Bu öyle bir çaba ki; tam olarak güvenemediğim taksi şöförüne bile "apartmana girmemi bekler misiniz?" ricasında bulunmama neden oluyor. Evet, bu çaba korkudan besleniyor. Bu cümleyi söylemek benim için çok zor ama ben ülkesini çok seven biri olarak bu ülkede korkarak yaşıyorum. Ancak şunu da çok iyi biliyorum; ben ve beni dinleyen sen, birbirimizin sesine ses oldukça korkarak yaşayan her kadının çabasını mücadeleye çevireceğiz. Sahip olmamız gereken hakların hepsini birlikte kazanacağız. Umut ve cesaret her daim seninle olsun.''
'KORKUYORUZ. TEK BAŞIMIZAYKEN DE, KALABALIKLAR İÇERİSİNDEYKEN DE'
D.S.: ''Geçtiğimiz yaz aylarından bir tanesiydi, kot etek giymiştim. Arkadaşlarımla dışarı çıkmıştım ve metroya binmiştik. Metro çıkışındaki yürüyen merdivenlere geçtiğimizde arkamda kalan arkadaşımın benim tam arkamdaki adama sinirli bir şekilde baktığını fark ettim. Birden adama baktım ve elinde benim kalçama dönük bir telefon gördüm. Arkadaşım bağırdı ve 'Ne yapıyorsun lan sen' dedi. Adama vurmak istedi ama adam birden kaçtı ve koşarak metrodan çıktı. Arkasından bakıp bulmaya çalıştık ama başaramadık. Meğersem adam o telefonlar benim kalçalarımı kayda alıyormuş. Bu olay beni oldukça etkilemişti. Şu an bile hala, o günü ayrıntılarıyla hatırlayabiliyorum.''
N.D.: ''Araba kullanabilmek için ehliyet kursuna yazılmıştım ve deneme sürüşleri için derse gittim. Hocam erkekti ve bir süre sonra ben kullanmaya başladım arabayı. Derse gittiğimde tayt giymiştim ve belim açıktı. Dersin başlangıcında kendimi biraz kötü hissettim bakışlarından dolayı. Arabayı yokuş yukarı çıkarmaya çalışırken belimde parmaklarını hissettim. Aynı anda da diğer elini kendi cinsel organına götürdüğünü fark ettim ama benim anlamadığımı düşündü. Ben sakin kalmaya çalıştım ama ne yapacağımı da bilemedim. Cinsel organına götürdüğü elini hızlandırmaya ve belime daha sert dokunmaya başladı ve o an arabayı durdurdum. Bağırdım ve çığlık attım. Hemen arabadan indi ve yanlış anlıyorsunuz dedi bana. Ama ben ne yaşadığımın bilincindeyim. Kimseye söyleme, 2 tane çocuğuma bakmaya çalışıyorum, bir anda oldu dedi. Hemen polisi, ailemi ve ehliyet kursunun müdürünü aradım ve bağırmaya devam ettim. Arabayı orada bıraktı, koşmaya başladı. Sonra insanlar gelmeye başladı ve her yerden şikayetçi oldum. İşinden çıkarıldı. Eşi bir gün beni arayıp 'onun titreme hastalığı var siz yanlış anladınız' bile dedi. Bu yaşadığım ilk taciz değildi, ve belki sonuncusu da olmayacak. Her gün kadın arkadaşlarım tacize maruz bırakılıyor ve kendimizi korumak için biber gazı ya da çakı taşıyoruz. Ama nasıl kullanacağımı bile bilmiyorum aslında. Korkuyoruz. Tek başımızayken de, kalabalıklar içerisindeyken de.''