Toplumsal şiddetin artmasının nedeni: Kriz ve hukuki yetersizlikler
Türkiye’de aynı gün bir doktor ve bir avukatın öldürülmesiyle toplumsal şiddet gerçeği yeniden gündeme geldi. Uzmanlar ekonomik kriz ve hukuki yetersizlikler sebebiyle şiddet olaylarının arttığını belirtirken, Türkiye’deki silah alımının kolaylaşmasının da etken olduğunu vurguladı.
Rengin TemoçinTürkiye’de geçen hafta Konya’da Doktor Ekrem Karakaya’nın öldürülmesi ve aynı gün İstanbul’da avukat Servet Bakırtaş ve müvekkilinin katledilmesiyle toplumsal şiddet olgusu yeniden gündeme geldi.
Toplumsal şiddet olgusuyla birlikte yasalardaki boşluklar, ortaya çıkan tablonun nedenlerinden birisi olarak görülüyor. Ekonomik kriz de bu şiddet tablosunun derinleşmesindeki faktörlerden bir diğeri. Öte yandan bu olayların üzerinden geçen süre zarfında yurdun birçok yerinde benzer olaylar yine yaşandı. Cumhuriyet, toplumsal şiddetin arka planını Avukat Celal Ülgen ve Psikiyatrist İlker Küçükparlak ile konuştu. Avukat Celal Ülgen konuya ilişkin, “Toplumsal olarak öfke kontrolü konusunda sınıfta kaldık. Temel nedenlerden birinin, siyasette yürütmede olanların öfke tohumlarını saçmasından dolayı olduğunu düşünüyorum. Siyaset alanındaki nezaket, saygı ve sevgi ortamı bilinçli bir şekilde yok edildi. Sanki yüksek sesle konuşunca şiddet uygulayınca haklar daha kolay alınıyormuş gibi bir hava estirildi” dedi. Ülgen, “Ülkemiz bir silah cenneti haline getirildi, tabancalar, pompalı tüfekler yeterli inceleme yapılmadan ve psikolojik testlerden geçirilmeden herkesin eline ve beline silah verildi. Dolayısıyla silah bir hak alıcı materyal halini aldı. 6136 sayılı Ateşli Silahlar Kanunu neredeyse uygulanamaz oldu. Yasa dışı silah taşıma ve silah bulundurma ile etkin bir mücadele neredeyse yok edildi” diye konuştu.
"YAYIN YASAĞI GETİRDİLER"
İktidara eleştirilerde bulunan avukat Ülgen, “Siyasi iktidar olayların yeteri kadar duyulmaması için yayın yasağı getirilmesi yolunu seçti. Ancak burada önemli bir sorgulama yapmamız gerekir. Konya Sulh Ceza Mahkemesi tarafından savcılığın başvurması ile alınan yayın yasağının ne anlamı var” ifadelerini kullandı. Ülgen sözlerini şu şekilde noktaladı: “Hukuken anayasal hak olan halkın haber alma ve basının haber verme hakları bir sulh ceza yargıcı tarafından nasıl engellenebilir? Sulh Ceza yargıçları siyasi iktidar tarafından giyotun olarak kullanılmakta. Haber vermenin ve hatta eleştirmenin yasaklanması gibi konular herhangi bir yargıca bir hukuk sisteminde tanımlanmış bir hak değildir.”
"KURALSIZLAŞILDI"
Psikiyatrist İlker Küçükparlak ise, “Ülkenin ortak yaşam kültürünün kuralsızlaştığına işaret etmemiz gerekir. Kabahati ne olmuş olursa olsun yapanın yanına kalabildiğinin herkes farkında” dedi. Küçükparlak, “Yoksulluk sadece finansal nedenlerle ve hırsızlık ya da gasp gibi finansal hedefli şiddete yol açmakla kalmıyor. Bireylerde derin bir öfke oluşturarak herhangi bir şiddet biçimine meyil oluşturuyor ve derin bir umutsuzluk nedeniyle bireyin öfkesini durdurmasını zorlaştırıyor” diye konuştu.
"HEDEF GÖSTERİCİ SÖYLEMLER"
Küçükparlak sözlerini şu şekilde noktaladı: “Ülkede etnik kimliği, dini inancı, cinsiyeti veya cinsel yönelimi nedeniyle insanlar yıllardır şiddete, hem de giderek artan biçimde maruz kalıyorlar zaten. İktidar tarafından oluşturulan kuralsızlık ve yoksulluk öfke basıncının artmasına sebep oluyorsa, hedef gösterme de aynı basıncın iktidar öznesine zarar vermeksizin dezavantajlı başkaca gruplara yönelmesi işlevini gösteriyor.
Yoksulluk ve kuralsızlık sonucu biriken öfke basıncının şiddete zemin oluşturduğunu ve hedef gösterici söylemleriyle de bu şiddetin belirli gruplar ve kimlikler üzerine odaklandığını söylemek mümkün.”