Toplumsal şiddet artıyor, uzmanlar şiddetin sosyolojik boyutuna dikkat çekti

Her gün yeni bir şiddet olayı yaşanırken, şiddet uygulayan kişilerin önceden suç kayıtlarının olması da dikkat çekiyor.

Rengin Temoçin

Toplumsal şiddet gün geçtikçe artıyor. Her gün yeni bir şiddet olayı yaşanırken, şiddet uygulayan kişilerin önceden suç kayıtlarının olması da dikkat çekiyor. Son bir haftada yaşanan bazı olaylar ise şu şekilde: Ümraniye'de 26 suç kaydı olan Yunus Emre Geçti, kendisini yakalamak isteyen polislere ateş açması sonucu polis memuru Şeyda Yılmaz şehit oldu. Şişli'de önceki gün iki grup birbirlerine tabanca ve pompalı tüfekle ateş açtı. Edirne'de, ise Canberk Yalçın babasını öldürdü, cesedini parçalayıp yaktı. Aydın'ın Efeler ilçesinde ise Ebru Öcal'ı bıçaklayarak öldüren ve olay yerinden kaçan Cihan Kaman, kendisini silahla vurdu. Türkiye’de şiddet son dönemde tırmanırken uzmanlar olayların sosyolojik boyutuna dikkat çekiyor. 

Cumhuriyet’e konuşan Sosyolog Doç. Dr. Ercan Geçgin, her bir vakanın farklı bir sosyolojisi olduğuna dikkat çekerek, “Bütüncül perspektifte baktığımızda karşımızda daha çok ekonomik, hukuki, politik, boyutlar söz konusu. Ekonomideki bozulma toplumsal sistemi de sarsıyor. Hem beraberinde işsizliği, yoksulluğu getiriyor, hem de belirsizlik yaratıyor. Bu belirsizlik ortamda insanlar kolay para elde etmek ya da farklı sebeplerden formal alanın dışına çıkabiliyorlar” dedi. 

''BİR KOLEKTİF SÜREÇ''

“Hukuk, adalet, yargı sistemi boyutu da var” diyen Geçgin, “Şiddet sokağa indiğinde o sokakta gerçekleştiren kişilerin bunu kendi motivasyonlarına göre rahatlıkla yaptıklarını görebiliyoruz. ASAL Araştırma’nın verilerine göre Türkiye'deki en güvenilir kurumları sıralanmıştı. En son sıralarda yüzde 1.4 oranıyla yargı yer alıyor. Yargıya güvensizliğin bir göstergesi. Bu da şiddete ister istemez yol açıyor. Bir diğer önemli husus da gençlerideki gelecek belirsizliği. Belirsizlik ister istemez başka alternatif yollara itiyor gençleri” dedi. Çeteleşmelere dikkat çeken Geçgin, “Gençlerdeki çeteleşme önemli bir şiddet örgütlenmesi olabiliyor. Belirli semtlerde, mekanlarda, bu örgütlenmeleri görebiliyoruz. Şiddeti bir kültür haline dönüştürebiliyorlar. Kopya çekmek nasıl bir kariyere dönüşüyorsa bir sınıf ortamında. Kendilerine bir kimlik oluşturuyorlar. Bu bireysel olarak olmuyor, bir kolektif süreç olarak oluyor. Birlikte bunu kimliklendiriyorlar” ifadelerini kullandı.

''CEZALANDIRMA SÜRECİNDE SORUNLAR VAR''

Geçgin sözlerini şu şekilde noktaladı: “Yargı var, hukuk var, yasa var, bunun uygulanma süreci, cezalandırma sürecinde sorunlar var. Okuldaki ortam son derece önemli. Çünkü orada öğreniliyor bu davranışlar ve orada taklit ediliyor. Çok boyutlu şekilde hareket etmek gerekiyor. Bireysel silahlanmanın önüne geçilmek de bu anlamda önemli bir boyut. Ekonomi politikalarının, istihdamının, eğitim politikalarının, düzenlemenmesi gerekiyor. Biz sosyoloji alanında yıllardır mesela okul sosyoloğunu öneriyoruz. Kurumlar arasındaki ilişkileri, okul dışındaki davranışları, öğrencilerin okul içerisindeki etkileşimleri, devlet kurumlar arasındaki organizasyonu takip edebilir. Gençlerin suç üretme, suça meyil gösterme, suç işleme durumlarını önleyebilirler. Biz şiddet vakaları ortaya çıktıktan sonra hareket etmemeliyiz. Şiddeti üreten ortamları koşulları ortadan kaldırmalıyız”