Meral Akşener'den Erdoğan'a: Beceriksizlik abidesi (20 Nisan 2022)

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Meclis'te partililere seslendi. Akşener, "Peki hükümet yoksa, ne var? Kendisini kanundan ve milletten üstün gören, bir tek adam var. Ucube sistemini, memleketimize dayatmaya çalışan, bir beceriksizlik abidesi var" dedi.

cumhuriyet.com.tr

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında gündemi değerlendirdi.

Akşener'in satırbaşları şöyle:

"Orhangazi'de infaz koruma memurlarını taşıyan otobüste uzaktan kumandayla, el yapımı bomba olduğunu öğrendik. Patlama sonucu bir şehidimiz, dört yaralımız var. Şehidimize Allah'tan rahmet diliyorum. Ailesine ve Türk milletine başsağlığı diliyorum.

Balıkesirimiz için büyük önemi olan bir konuya değinmek istiyorum. Türk ocaklarımız Balıkesir için istiklal madalyası başvurusu yapmıştı. Ben de Kurtuluş Mücadelesi zaferimizin 100. yılında istiklal madalyasının Balıkesir'e çok yakışacağını düşünüyorum. İYİ Parti olarak desteğimizi iletiyorum.

BAY KRİZ'İN HİSSELİ HARİKALAR KUMPANYASI'NA İNANAN KALMADI

Bay Kriz'in konuşmaya doyamadığı bir konuyu daha geride bıraktık. Kendisi beceriksizliklerinin üstünü örtmek için sürekli olarak konuyu geçmişe getirip, dikkat dağıtıp gündem saptırırdı. Enflasyon son 20 yılın zirvesini gördü. 'Faiz sebep enflasyon sonuç' teorisi ellerinde patladı. Türkiye Ekonomi Modeli dedikleri sözüm ona model de tüm bunlara tüy dikti. Bay Kriz'in Hisseli Harikalar Kumpanyası'na inanan kalmadı.

2023 HEDEFLERİN YALAN OLDU MUHTEREM

2023'e 8 ay kalmış ama bu arkadaş 20 yılda yapamadıklarını 8 ayda yapacaklarını iddia etmeye başladı. Yetmedi 2053, 2071'den bahsetti. Yakında kahve falı da bakmaya başlarsa hiç şaşırmayın. Eğer Türkiye'ye dair bir vizyon ortaya koymak istiyorsan ilk önce bugünün sorunları çöz. Biz o sözleri bundan 11 yıl önce de dinledik. 'Büyük Türkiye, Büyük Güç, Hedef 2023'tü değil mi? Hey gidi hey. 2023 için neler vaat ediyordun neler.

2023 hedeflerin yalan oldu muhterem. Bay Kriz bu vaatlerinden birini yaptı. 'Anayasayı değiştireceğim' demişti, değiştirdi. Kendini başkan, bu ucube sistemi de Türkiye'nin başına bela etti. 2023 hedeflerini tutturamadı ama mesela 'Saray yapacağım' dememişti ama yaptı. Milletimiz artık bu masalları dinlemiyor. Danışmanlarının elinde oyuncak olanlara artık kimse inanmıyor. 2023'e 8 ay kala bugünün Türkiyesi'nde milletimiz ekmek ve yağ kuyruğunda bekliyor, domatesi, biberi taneyle alıyor. Evinde battaniyeye sarılıp oturuyor. Buğday ithal ettiği için belediyeler vatandaşa ekmek karnesi dağıtıyor. İktidarın küçük ortağı askıda ekmek projesi başlatıyor.

Türkiye'de bugün çeteler sokaklarda siyasetçileri, gazetecileri dövüyor, gece yarısı ev basılıyor. Yandaş olmayan basına para cezaları, iktidarı eleştiren gazetecilere, tweet atan 20 yaşındaki gençlere hapishane yolları gösteriliyor. Sayın Erdoğan senin masallarını çok dinledik ama anladık ki sen bütün bunları Türkiye için bir vizyon olarak değil iktidarını ayakta tutmak için söylemişsin. Bu ucube sistemi başımıza bela etmek için düpe düz yalan söylemişsin. Milletçe bu masallardan bıktık, usandık.

Hodri meydan. Getir sandığı kararı milletimiz versin. Hedef, vizyon nasıl olurmuş sana sandıkta öğretelim.

ZAMBİYA'DA LİMAN YOK

Bay Kriz ve kadrolarının aklı başka türlü çalışıyor. Geçenlerde Afrika ülkesi Zambiya ile bir anlaşma imzaladılar. 'Gemilerle karşılıklı liman ziyareti yapılması' diyor. Ortada küçük bir sorun var. Zambiya'da liman yok. Çünkü Zambiya'da deniz yok.

Hani damat bakan uzaya dört şeritli yol yapacaktı ya. Hazır eliniz değmişken aradan Zambiya'da bir deniz çıkarıverin. Siz karasal coğrafyalara deniz getirmeyi seversiniz. Daha önce Ankara'ya deniz getireceğim diyenler de sizinkiler.

Rodos’a 40 bin asker yığıp, gözünü İzmirimize diken, faşist Mussolini’nin, küstah elçisi, Gazi’yi ziyaret eder. Elçi görevlilere, 'İzmir’i alarak, Asya’ya ayak basmaktan' bahseden Mussolini’nin, mesajını aktarır. Gazi, 'Söyleyin, yarın sabah gelsin, cevabımı vereyim' der. Ertesi sabah Atatürk, kabul salonuna, Mareşal üniforması ve çizmeleriyle girer. Bunu gören elçinin, nutku tutulur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, elçiye şöyle seslenir; 'Söyle o koca herife; O, 40 bin askerle, İzmir’i alamaz. Ama ben, 4 bin askerimle, Roma'ya girerim.'

Sonra ne olur biliyor musunuz? Mussolini açıklamasını yeniler ve der ki; 'Ben Asya’ya ayak basmaktan bahsettim. Türkiye Avrupalıdır.'

İşte devlet yönetmek, bu kadar ciddi bir iştir. Türk Devleti’ni yönetmek; çiftçinin derdini, gözünün içine bakarak dinlemektir. Köylüyü efendi görmektir. Kadınlara hürmettir. Çocukların yanında eğilmek ama hadsizin karşısında da dimdik durmaktır. Biz Atamızdan böyle gördük. Biz şanlı tarihimizden böyle bildik.

BAY KRİZ, KAŞIKÇI DAVASINI KAÇA SATTINIZ?'

AKP iktidarının kafası öyle bir kafa ki başkaları tak diye emrediyor, bunlar şak diye yerine getiriyor. 'İhracatla büyüyeceğiz, zengin olacağız' diyorlardı. Meğerse dava ihraç edeceklermiş. Trump emrettiğinde rahibi nasıl ihraç ettilerse Suudi prens emredince Kaşıkçı davasını jet hızıyla ihraç ettiler.

Bay Kriz, Kaşıkçı davasını kaça sattınız? Devletin egemenlik hakkını kaça devrettiniz? Dünyada para bolken 20 yıl iktidar oldular ama bir türlü devlet insanı olamadılar. Sorumluluk almak yerine beceriksizliklerini faiz lobilerine, üst akıllara, dış güçlere havale ettiler. Orayı kurutunca bu defa vatandaşa sardılar. Kendilerinden başka herkes suçlu. Herkes terörist, hain, nankör oldu ama AK Parti hep ak kaşık olarak kaldı.

Bugün geldiğimiz noktada suçlayacak kimseleri kalmadı. İlk sandıkta kim suçlu kim suçsuz göreceğiz. Sandık gelecek milletimizin çelikten iradesi, Türkiye'nin düşürüldüğü durumun faturasını gerçek sorumlusuna kesecek.

ENKAZI BİZ KALDIRACAĞIZ

Allah'ın izniyle AKP'nin neden olduğu enkazı biz kaldıracağız.

AKP iktidarının 20 yıllık eseri olan yoksulluğa, kronikleşen umutsuzluğa ve öğrenilmiş çaresizliğe memleketimizin her yanında şahit olmaya devam ediyoruz. Geçtiğimiz hafta Bursa'daydık. Siftahsız geçen günler, 25 yıllık dükkanların kepenk kapatmasına sebep olmuş. Aktar dükkanı işleten bir kadın esnafımız, 'Kilogram ile alan müşterilerimiz taneyle almaya başladı. Baharat alınıyor o da nane ve kekik' diyor.

Emekli bir öğretmen kardeşim, 'Biz çocuklarımıza Türkiye kendi kendine yeten bir tarım ülkesidir diyorduk. Şimdi öğrencilerim gelip hocam siz bize bu şekilde öğrettiniz şimdi neden bu durumdayız diyorlar' diyor. Erdoğan bu öğretmen öğrencilerine ne desin?

Gençlerimizin durumu da esnafın durumundan iyi değil. Yurtdışındaki yaşıtlarıyla eşit koşullarda başlayamadıkları hayat parkurunda gösterdikleri çabada, özveride, emekleri de yok sayılıyor. Destek beklerken köstekle, yardım beklerken engelle, sevgi beklerken nefretle karşılaşıyorlar. Bayat tavsiyeleri, bitmeyen tavsiyeleri dinliyorlar. Sesleri duyulmuyor. Herkesin kürsülerden atıp tutmaya bayıldığı bir ortamda mikrofon bir türlü onların eline geçmiyor. Tam da bu nedenle bu anlayışa dur demek için, gençler için gençlerle beraber diyerek genç arkadaşlarımızla buluşuyoruz.

BUNA BİR CEVABIN VAR MI BAY KRİZ

İsteseniz de istemeseniz de gençlerin sesini duyacaksınız, artık onların fikirlerini, taleplerini dinleyeceksiniz. Hiç merak etmeyin ben de büyük bir zevkle sizi yola getireceğim.

23 yaşında öğrenci bir oğlumuz, 'X ülkesinde yaşayan bir öğrenci 50 ülke gezebiliyorken ben 81 ilimizi gezemiyorum. Beş yıl sonraya nasıl varacağımı düşünüyorum. Gençlerin ümidi kalmamış durumda. Biz Türkiye'de Türk olmaktan gurur duyan ama Türkiye'de yaşamaktan yorulmuş bir gençlik haline geldik' diyor.

'Bu hükümet Türk gençliğine bir gençlik borçlu' diyor 24 yaşında yazılım mühendisi bir gencimiz.

Buna bir cevabın var mı bay Kriz? Sağlıklı yaşam koçluğuna soyunduğun gençlerin durumundan memnun musunuz? Bu gençlerimize aromalı kahve ve tropik geziler dışında bir önerin var mı?

19 yaşındaki öğrenci bir gencimiz, 'İstanbul'da yurtta kalıyorum. Yoğun kar yağışında bir arkadaşımın 'Oh para harcamayacağız' dediğini duydum. Bu çok içler acısı bir durum. Benim önüme bakmam için önce karnımdan kafamı kaldırmam gerekiyor' diyor. Bu çok acı bir cümle. Danışmanlarını sarayda 5-10 maaşla besleyenler, itibardan tasarruf olmak diye 13 uçakla gezenler, bugün Türkiye'de bir genç 'önüme bakmam için önce karnımdan kafamı kaldırmam gerekiyor' diyor. Duyuyor musunuz? Gün geçtikçe vasatlaşan bu sistemin içinde gençler sizden çaldıkları gençliklerini istiyor, duyuyor musunuz?

Sevgili gençler; Onlar duymasa da biz duyuyoruz. Onlar dinlemese de biz dinliyoruz. Onlar umursamasa da biz önemsiyoruz. İktidarın yürüttüğü kutuplaştırma siyaseti; sizlerin üzerinde işlemiyor, biliyoruz. Çünkü sizin ortak dertleriniz var. Güvencesizlik, hepinizin derdi. İfade özgürlüğü, hepinizin derdi. İşsizlik, hepinizin derdi. Fırsat eşitliği, hepinizin derdi.

Bu dertlerin etrafında, birleştiğinizi gören iktidar mensupları; sizi kendi aranızda bölemediği için, toplum ile aranıza, set çekmeye çalışıyor. Sizi şımarık ilan etmeye, dışlamaya, yok saymaya çalışıyor. Ama sizin, yaşadığınız onca şeye rağmen, ülkenize faydalı olmak için, çok çabaladığınızı görüyorum. Bu çabanın sizi çok yorduğunu, üzdüğünü ve bunalttığını görüyorum.

ÖNÜMÜZDE SADECE 1 YIL KALDI

Ama önümüzde, sadece 1 yıl kaldı. Üniversitelerin, işsizliği 4 yıl öteleyen kurumlar olmaktan çıktığı günlere, 1 yıl kaldı. Güvenliğinize dair kaygılarınızın, son bulduğu günlere, 1 yıl kaldı. Demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, adaletin, tam ve kâmil uygulandığı günlere, 1 yıl kaldı. Geleceğinize umutla baktığımız günlere, 1 yıl kaldı. Memleketimizin medeniyet yolundaki taşlarını, birlikte döşeyeceğimiz günlere, 1 yıl kaldı. El ele, kol kola, hep beraber, ülkemizin geleceğini inşa edeceğimiz günlere, inanın çok az kaldı!

BİR DEVLET ADALETİ NASIL SAĞLAR?

Demokratik bir hukuk devletinde adalet anlayışı insanlara sadece yasalar önünde eşitlik sunmaz. Aynı zamanda insanların hedeflerine erişebilmesi için karşılarına çıkan engelleri kaldırır, fırsatların kapısını açar. Bir devlet adaleti nasıl sağlar? İlk önce milletinin adalete olan inancını koruyarak sağlar. Sonrasında bireyin ve kamunun vicdanının sesini duyurarak sağlar.

Devletin ve milletin özgürlüğü deyince aklımıza ilk olarak ne geliyor? Cumhuriyetimiz. Partimizin ilk kurulduğu gün açıkladığımız görüşlerimizde bir tespitimiz vardı. Cumhuriyetin esaslarının ruhunun bir diğer yönü de nüfus cüzdanlarımızdır. O nüfus cüzdanı anayasa, kanunlar karşısında herkesin eşit ve bir olduğunu gösterir. O nüfus cüzdanı aynı zamanda 'Ağa da benim paşa da benim'in karşılığıdır.

BECERİSİZLİK ABİDESİ 

Sizce bugün, memleketimizde adalet var mı? Sizce bugün, memleketimizde hukuk var mı? Sizce bugün, memleketimizde hakkı koruyan var mı?

Bugün hepimiz, bu soruları maalesef üzülerek, utanarak 'hayır' diye cevaplıyoruz. Bugün, memleketimizde bir hükümetin olmadığını maalesef görüyoruz. Peki hükümet yoksa, ne var? Kendisini kanundan ve milletten üstün gören, bir tek adam var.

Ucube sistemini, memleketimize dayatmaya çalışan, bir beceriksizlik abidesi var. Vatan toprağını kupon arazi olarak gören, bir kabile reisi var. Memleketimizde dokunduğu her yeri, tarumar eden, bir Bay Kriz var.

Ankara hükümetinin, Damat Ferit kabinesine dair, eleştirdiği ne varsa, bugün, Beştepe’de yaşanıyor. Devlet egemenliğini, tek bir kişiye ve onun taşeronlarına emanet eden, bu ucube sistem; hayatımızın her alanında bizi fakirleştiriyor, sömürgeleştiriyor. Güvensiz ve itibarsız kılıyor. Bunun nedeni ise, AK Parti iktidarı eliyle, Müdafa-i Hukuk’tan, Müdafa-i Erdoğan anlayışına, dönmemizde yatıyor.

Ülkeyi idare eden iktidarın, vatandaşın hukukunu koruması beklenirken; maalesef bugün, ülkemizde, hukuk, iktidarı korur hâle geldi. Bay Kriz ve arkadaşları, her konuda olduğu gibi adaleti de kendilerine göre eğip, büktüler.

Nitekim geçtiğimiz günlerde, bunun en acı örneğinin, yıldönümüydü. Ülkemizde adaletin, yok oluşunun yıldönümüydü… Ülkemizde hakkın, yok sayışılışının yıldönümüydü… 16 Nisan 2017’de, ülkemizi ucube bir sisteme hapseden, hukuksuzluğun yıldönümüydü.

BU MİLLETİN HAKKI HEPİNİZE HARAM OLSUN

İşine geldiğinde, Cumhurbaşkanı kimliğiyle, meydanlarda, işine geldiğinde, AKP Genel Başkanı kimliğiyle, Meclis kürsüsünde;istediğine hakaret ediyor, istediğini tehdit ediyor. Ama fikrini, derdini, düşüncesini söylemek isteyen kim varsa; Ya nankör oluyor, ya terörist oluyor, ya da vatan haini oluyor. O, AKP Genel Başkanı olarak, siyaset yapıyor; Ama ona cevap veren vatandaş, cumhurbaşkanına hakaret etmiş oluyor. İşte size, bu ucube sistemin, ülkemize reva gördüğü, adalet anlayışı… Üstelik bu çarpık sisteminin gözü; Henüz 20 yaşında, gencecik bir evladımız, Alp’i bile görmüyor. Attığı bir tweeti, üstelik 15 dakika sonra sildiği bir tweeti, takip edip, 20 yaşındaki bir genci tutuklayan, adalet sistemi; Nedense; Boy boy videoları, fotoğrafları çıkan, pudra şekercilerine dokunamıyor! Twitter’da gündem olmadan, kadın katillerine dokunamıyor! Milletin hazinesini kemiren yandaşlara dokunamıyor! Milletin hakkına giren, Saray müdürlerine, danışmanlara dokunamıyor! Aleni bir şekilde, yolsuzluk yapanlara dokunamıyor!

Bu haram düzenini kuranlara da, bu adaletsiz düzenin, bekçiliğini yapanlara da, bu çarpık anlayışın parçası olanlara da; Yazıklar olsun! Bu milletin hakkı hepinize; haram, zehir, zıkkım olsun!

GÖZLERİNDE IŞIK SAÇAN ABİLER '1100 LİRA' DEDİ

Biz, 20 Ocak 2020'den beri ilçe ilçe, il il geziyoruz. Esnaf dükkanlarının içinde emeklileri de gördük gençleri de gördük. 1500 liralık emekli maaşı var olduğundan haberim yoktu. Birbirinden çok farklı emekli maaşları olduğunu gördük. Bizim ekonomi kurmayı arkadaşlarımla bu bilgileri paylaştım ve onlar bir hesap yaptılar. En düşük emekli maaşı asgari ücreti olmalı dedik. Şimdi öğreniyoruz ki 2 bin 500 lira orada da bir abudik gubudik yapılmış.

Arkadaşlarımız çalıştı. İki seçenek sunduk iktidara bayram ikramiyeleri ile ilgili. Dolara göre bakarsak 3 bin 700 lira olmalıydı. TEFE TÜFE'ye bakarsak 2 bin 800 lira. Siz 2 bin 500 lira olsa iyi olurdu diyorsunuz. Gözlerinde ışık saçan abiler 1100 lira dedi.

Asgari ücretin üzerinde açlık sınırı, yoksulluk sınırı 16 bin lira. 2 bin 500 lira emekli maaşı olan insan nasıl geçinir, nasıl kendisine bakar? Kronikleşen ve haksızlığa uğrayan bu gruplarla ilgili çözümlerimizi hazırladık, paylaşıyoruz.

DEVLETİN ADETA ÇİVİSİ ÇIKMIŞ DURUMDA

İdareyi ve iradeyi tek bir kişinin aklına, tercihlerine, ideallerine, istek ve arzularına emanet eden partili cumhurbaşkanı sistemi Türkiye'de adaleti son verdirmiştir. Hukuku üstün tutmak yerine, üstünün hukukunu savunan bir cumhurbaşkanı, ülkemize demokrasi ve adalet getiremez.

Yürütme erkinin, yasamayı ve yargıyı tahakküm altına aldığı, siyasi gücün, tek bir merkezde toplandığı bu ucube sistemde; adil bir devlet anlayışından bahsedemeyiz. Bugün AK parti iktidarı; devlete personel alımından, kur korumalı mevduata; eğitimde fırsat eşitsizliğinden, vergi uygulamalarına; kamu ihalelerinden, aynı kurumda, aynı statüde çalışanlar arasındaki, maaş eşitsizliklerine; imar düzenlemeleriyle kentsel rant oluşturmaktan, müfettişlerin, tehdit unsuru olarak kullanılmasına kadar, her alanda; haksız, adaletsiz, kayırmacı uygulamalar yapıyor. Devletin adeta çivisi çıkarılmış durumda.

Çünkü adil devlet; seçim arifesinde, “Taşeronlarda çalışan işçilerin tamamı, kadroya alınacak.” deyip, seçimden sonra, büyük bir çoğunluğunu dışarda bırakmaz. Adil devlet; Vatandaşını kandırmaz, aldatmaz, hile yapmaz. Adil devlet; yandaş müteahhitlerin sözleşmelerini, onlar lehine güncellerken; işe başladığı tarihte, tabi oldukları kanunu, çalışanların aleyhinde değiştirerek, milyonlarca vatandaşını, mağdur etmez.

Adil devlet; sınırsız faiz geliri elde edenlerin, vergilerini sıfırlarken; borç altında ezilen çiftçisinin, traktörüne haciz koymaz.

Adil devlet; Vergisini, muntazam şekilde ödeyen mükellefleri, cezalandırırcasına, her sene af çıkarıp, matrah artırımı imkânı sunarak, vergisini ödemeyenleri, vergi kaçıranları, mükafatlandırmaz.

Adil devlet; kayıt dışılığa göz yumarak, firmalar arasında, haksız rekabete yol açmaz.

Adil devlet; uzlaşma müessesesi adı altında, yandaş şirketlerin, vergi, faiz ve cezalarının, tamamını silerken, kendisinden olmayanların üstüne, yok edercesine gitmez.

Adil devlet; Merkez Bankası eliyle, bankalara yüzde 14 faizle verdiği parayı, hazine aracılığı ile, yüzde 26 faizle, geri almaz.

Adil devlet; milletin parasını, faiz lobisine peşkeş çekmez, kendi hazinesine kumpas kurmaz.

Adil devlet; devlet gücünü, iktidar partisinin, siyasi emelleri için kullanmaz.

Adil devlet; yargı mensuplarını, emniyet güçlerini, denetim elemanlarını, baskı unsuru olarak kullanmaya kalkışmaz.

Adil devlet; mülki idare amirlerini, il-ilçe teşkilatı gibi kullanmaz. Kamu ihale kanununu sürekli değiştirerek, kişiye özel uygulamalar yapmaz.

Adil devlet; kamu ihalelerinde de, adaleti gözeten devlettir. Beşli çeteye, ülkenin kaynaklarını peşkeş çekmez.

Adil devlet; 5 müteahhidin, yaklaşık 10 milyar liralık vergi borcunu silerken, öğrencinin aldığı, 28 bin liralık krediyi, 48 bin lira olarak geri isteyerek, gençlerinin hesaplarına, haciz koymaz.

Adil devlet; zor gününde, vatandaşının yanında olan devlettir. Pandemide, 2 milyon esnafına verdiği desteğin, daha fazlasını, İstanbul Havalimanı örneğinde olduğu gibi, tek kalemde, tek bir yandaş firmaya vermez. 

Adil devlet; düzenleme yetkisini, iktidar mensupları için, bir rant kapısı olarak kullanmaz.

Adil devlet; sosyal yardımları, vatandaşlarına adil dağıtan devlettir. Bir siyasi partinin, il ve ilçe teşkilatlarının belirlediği kimselere, yardım yapıp, kendisinden görmediği muhtaç vatandaşlarını, yardımsız bırakmaz.

Adil devlet; üstünlerin hukukunu değil, hukukun üstünlüğünü savunan devlettir. Kamu istihdamında, adalet ve liyakat esasını benimseyen devlettir. Vatandaşının hakkını gasp eden değil, muhafaza eden devlettir. Gelir eşitsizliğine, son veren devlettir. Vergide, adaleti tesis eden devlettir. Eğitimde, fırsat eşitliği sağlayan devlettir.

Adalet; eşitliğin ve özgürlüğün mihenk taşıdır. Hukukun üstünlüğü; toplumsal gelişimin anahtarıdır. Fırsat eşitliği; bir ülkenin zenginleşme reçetesidir.

İşte bu yüzden, İYİ Parti iktidarında; Türkiye’yi, dünyanın en demokratik, en şeffaf ve en adaletli ülkelerinden biri yapacağız. Yargı, bağımsız olacak. Medya, bağımsız olacak. Kamu denetimi, bağımsız olacak. Mali denetim, bağımsız olacak. Yani; Türkiye, tam ve kâmil bir demokratik hukuk devleti olacak!

Onlar, çığ gibi düşerken; biz, kar topu misali büyüyoruz!

Onlar; “iftira ve çamur siyasetiyle” günü kurtarmaya çalışırken; Biz; milletimizin gönlünde, gün be gün yükseliyoruz!

Onlar, kötülükten, kaostan ve yalandan beslenirken; biz, iyiliği, makulü ve hakikati savunarak, dimdik yürüyoruz!

Onlar, yolumuza türlü türlü engeller çıkartırken; biz, her geçen gün, daha da güçleniyoruz!

Arkamızda, milletimizin desteği, aklımızda, güçlü, zengin ve mutlu bir Türkiye hedefiyle; kalbimizde Atatürk’ün vizyonu, önümüzde cumhuriyetimizin ışığıyla; yılmadan, yorulmadan, dinlenmeden çalışarak, milletimizi, yeniden demokrasiyle buluşturmaya geliyoruz. Ülkemize hak ettiği itibarını, yeniden kazandırmaya geliyoruz. Gönüllere şenlik olmaya, cumhuriyete layık olmaya geliyoruz! El ele, kol kola, hep beraber, memleketimize huzuru getirmeye geliyoruz! Sıkı durun, çok az kaldı!"