Soma Katliamı’nda babalarını, oğullarını ve kardeşlerini kaybedenler anlattı: Adaletsizliğin gölgesinde 8 yıl

301 kişinin yaşamını yitirdiği 162 kişinin yaralandığı Türkiye’nin en büyük iş cinayetlerinden Soma katliamında aileler, avukatlar ve demokratik kitle örgütleri iğneyle kuyu kazar gibi adalet aradı. Her seferinde ise engellerle karşılaştılar. Aileler Cumhuriyet’e konuştu.

Rengin Temoçin

Soma katliamı davasında yaşananların gerekli önlemlerin alınmamasından kaynaklı olduğu mahkeme kararıyla netleşti. Soma Kömür İşletmeleri AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan’a verilen 20 yıl, Türkiye Kömür İşletmeleri Baş Kontrolörleri Adem Ormanoğlu’na ve Efkan Kurt’a verilen 12 yıl 6 aylık hapis cezası onandı. Karara göre infaz düzenlemesinden yararlanan Gürkan, yaklaşık iki buçuk yıl daha hapis yatacak ve 301 madencinin her biri için sekiz gün hapis yatıp çıkmış olacak. Karar, Anayasa Mahkemesi’ne taşındı. 

301 kişinin yaşamını yitirdiği 162 kişinin yaralandığı Türkiye’nin en büyük iş cinayetlerinden olan Soma katliamına ilişkin verilen cezalara aileler tepki gösterirken 8 yıllık adalet arama sürecini babalarını, oğullarını ve kardeşlerini kaybedenlerle konuştuk.

Soma katliamında babası Erdoğan Köse’yi yitiren Berkan Köse olayın yaşandığı zaman 14 yaşındaydı. Bu davayla büyüdü. 2014’ten bu yana davayı takip eden Köse, “Olgunlaşma sürecini daha hızlı bir şekilde yakaladık. Daha hızlı bir şekilde hayatın kavramını görmüştük. İşçi bir ailenin çocuğu olduğum için hayat kavramını ufak yaşlarda gördüm. 20 yaşlarında yakalanılan olgunlaşmayı biz 14 yaşlarında yakaladık. Biz zenginlik kavramını ve onların kazandığını filmlerde görüyorduk. Mahkeme ortamında gördük ki yine zenginler kazandı” diyor. 

Köse bu süre zarfında ne kadar zorlandıklarını ve annesinin neler yaptığını da anlatıyor: “Annem o gün hem babalık hem annelik yükünü omzuna aldı. Ve bize her zaman eksiksiz bir şekilde babamın da eksikliğini göstermemek için mücadelesine devam ediyor” 

"HAKLARINI ÇALDILAR"

Katliamda oğlu Uğur Çolak’ı kaybeden İsmail Çolak da bu süreçte sağlıklarının bozulduğunun altını çiziyor: “Birçoğumuz ilaç takviyesiyle yaşıyoruz. Adalet mücadelesinde yenildik. Yargı 13 Mayıs 2014’te olduğu gibi bizim çocuklarımızla beraber göçükte kaldı. Adalet olmayan bir ülkede adalet peşinde koştuk. Anayasa Mahkemesi’ne taşıdık davayı. Ödül gibi cezalar verdiler. Anayasa Mahkemesi’nde bir şey çıkmazsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gitmeyi düşünüyoruz.” 

Baba Çolak’ın anlattıkları kaderlerinin oğluyla kesiştiğini gösteriyor: “Emekli olduğum ocakta evladımı kaybettim. Yaşama haklarını çaldılar. Denetimlerini layıkıyla yaptıklarına asla inanmıyorum. 25 yıl çalıştım. Devletin madenine müfettiş girdiğini hatırlamıyorum ki siz düşünün bir özel sektöre müfettiş gelsin.”  

"MADENDE NEFES ALINMIYORMUŞ"

Davanın avukatlarından olan Berrin Demir, aynı zamanda katliamda İsmet Yılmaz ve Sadık Akdağ adında iki kuzenini kaybetti. Demir, yaşanan hukuksuzlukların altını şöyle çiziyor: “Soma olayında, insanlar göz göre göre gönderilmişler. Facia geliyorum diye bağırmış. Adamların gözlerini o kadar büyük bir kâr hırsı bürümüş ki orada çalışanları insan yerine koymuyorlar artık. Maden o kadar ısınmış ki artık nefes alamaz hale gelmişler aşağıda. Hatta işçinin biri eşine ‘Artık bizim çalıştığımız yerlere fareler bile gelmiyor’ demiş.” 

‘301 İNSANIN CANI 20 YILLIK CEZAYLA ÖLÇÜLEMEZ’

Davayı başından beri takip eden Sosyal Haklar Derneği’nin Başkanı Özgür Barış Akbayır “Hükümet, Adalet Bakanlığı, kararını patrondan  yana kullandı. Biz bunun arkasına bırakmayacağız. Yani bu hani Yargıtay bunu onaylamış olsa da bizim açımızdan düzeltilmesi gereken bir karardır. 301 insanın canı 20 yıllık bir cezayla ölçülemez” dedi.