Şiddet görmelerine karşın boşanamayan kadınlar hayati tehlike yaşadıklarını belirtiyor: Ölmemizi mi bekliyorlar?
Dilan Aras ve Nurtaç Canan, “Boşanamadığım gibi tehdit içeren mesajlar da alıyorum. Beni öldürsün diye mi boşanamıyorum?” diye konuşurken Avukat Gülbahar ise “Kadınlar için boşanmak daha da zorlaştırılıyor” dedi.
Rengin TemoçinDilan Aras ve Nurtaç Canan eşlerinden şiddet görmelerine karşın boşanamıyorlar. İki kadının hayatları da bu süre zarfında adeta karardı. Aras ve Canan söz konusu problemi yaşayan binlerce kadından ikisi. Dilan Aras ve Nurtaç Canan yaşadıklarını Cumhuriyet’e anlattı.
Dilan Aras, evli kaldığı sekiz ay boyunca Yusuf B. tarafından şiddet gördüğünü belirtti. Aras, “Evlenene kadar o yüzünü görmemiştim. Evlendikten sonra şiddet hep vardı. Açıkçası dünyam karardı. Sıkıntılı bir çocukluk geçirmiş intikamını da benden aldı diyebilirim. Gördüğüm şiddetten dolayı bebeğimi de kaybettim. Aylarca kendime gelemedim hâlâ daha gelemiyorum” dedi. Boşanamadığım için hayatımı düzenleyemiyorum diyen Aras, “Eşim yüzünden işimden de oldum aylardır çalışmıyordum. Hayata adapte olamıyorum. Avukatım hâkime müvekkilimin can güvenliği yok demişti. Hâkim ise anlaşmalı boşanabilirsiniz dedi. Ancak biz zaten boşanabilsek oraya gelmezdik. Karşı taraf boşanmayı kabul etmiyor” ifadelerini kullandı.
"UNUTAMIYORUM"
Tehdit edildiğini öne süren Aras, sözlerini şu şekilde noktaladı: “Bu kişi beni silahla tehdit etti. Ailesiyle mesajlar gönderiyor, üstü kapalı tehdit ediyor ve şikâyetlerimi çekmemi istiyor. Ben ailemle yaşıyorum Allah korusun benim yüzünden onların başına bir iş gelse yükünü kaldıramam. Boşanmış olmam ve İstanbul’u terk etmem lazım ki o anları unutabileyim. Her eski işyerinin önünden geçince silahlı saldırıya uğradığımı hatırlıyorum. Kendim için korkmuyor benim yüzünden birine zarar gelir mi diye korkuyorum”
"ÇIKINCA GÖRÜŞECEĞİZ"
Nurtaç Canan ise boşanmak istediği eşi Ragıp C. tarafından silahla beş el ateş edilerek vuruldu ve kendi kanıyla yere “Annem, babam hakkınızı helal edin” diye yazdı. Mahkeme, sanık Ragıp C’nin “Eşe karşı kasten yaralama” suçundan 8 yıl 10 ay hapisle cezalandırılmasına karar verdi. Nurtaç Canan geçen süre zarfında resmi olarak eşinden boşanamadı. Canan, “Bir türlü boşanamıyorum. Mahkemede, ‘Neden boşamıyorsunuz beni? O kişi hapisten çıkınca adliyenin önünde beni öldürsün diye mi? Hayatımı düzene sokmamam için mi?’ diyerek tepki gösterdim. Tekrardan evlenmeyi düşünmüyorum ancak ev almak istesem alamıyorum kendime yeni bir hayat kuramıyorum” dedi. Canan, sözlerini şu şekilde noktaladı: “Bu adam beni bulamasın yeni bir hayat kurayım diyemiyorum, öyle bir şansım yok. Şikâyetlerde bulundum defalarca. Defalarca tehditvari mesajlar attı. ‘Çıkınca görüşeceğiz kurtulacağını mı sanıyorsun’ diyerek mesajlar attı. Yeniden barışmamız için ailesi aracılığıyla da ses kaydı atıyor. İkametgâhımız bir, nüfusumuz bir artık kurtulmak istiyorum”
Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan avukat Hülya Gülbahar, “Kadınlar için boşanmak her geçen gün daha da zorlaştırılıyor. Türkiye’nin koşullarında ekonomik ve toplumsal bağımlılık nedeniyle kadınlar için boşanmak son çare olarak görülüyor” dedi. Gülbahar, “2016 yılında Meclis’te kurulan kısaca boşanma komisyonu dediğimiz komisyonunun politikalar bölümünde, boşanmayı kadınlar için daha zor erkekler için daha kolay, ucuz ve hızlı hale getirmenin arayışı vardı” dedi.
"BU BİR TUZAK"
Gülbahar, “Geçtiğimiz aylarda boşanan kadına bağlanacak yoksulluk nafakasıyla ilgili tartışmalar sırasında Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın masasındaki taslak basına sızmıştı. Bu taslakta hiçbir kusur araştırması yapılmadan kadın ve çocuğun nafakasının ne olacağını belirlenmeden hızlı bir boşanma öngürülüyordu. Bu bir tuzaktır. Yargılamayı hızlandırmak adına kadınların ve çocukların feda edileceği bir sisteme geçiş bahanesiydi” dedi. Gülbahar, “Bu boşanma davalarını hızlandırma girişimi nedeniyle kamuoyundan tepki yükseldiği için bu değişikliğin yapılması seçim sonrasına ertelendi. Bir ülkede milyonlarca kadın seçmene tek seçim vaadinin nafakasının kesileceği olduğunu söylemek dünya siyaset tarihine geçecek bir kötü örnek”