Şenal Sarıhan başörtüsünü anayasa güvencesine alan teklifteki tehlikeye dikkat çekti: 'Teröre fırsat doğar'
29 Ekim Kadınları Derneği Başkanı Şenal Sarıhan, başörtüsü teklifindeki tehlikeye dikkat çekti. Sarıhan, “dini inancı sebebiyle” ifadesinin çıkarılmasının tehlikeyi önlemeyeceğini belirterek “AKP amacına ulaşmış olur” dedi.
İklim ÖngelCHP ve İYİ Parti’nin ‘dini inancı sebebiyle’ ifadesinin çıkarılması önerisi tehlikeyi hiçbir biçimde önlemez. AKP yine amacına ulaşmış olur. Muhalefet oylamaya katılmamalı, teklif geçersiz kılınmalı. Çarşaflı bir kadın, suç iddiasıyla üstünün aranması söz konusu olduğunda ‘Dini inancım nedeniyle böyle giyiniyorum, benim üzerimi arayamazsınız, anayasa bana bu hakkı veriyor’ diyebilir.
Bir suçun gizlenmesi anlamında bir erkek de kadınmış gibi çarşaf giyebilir. Terör örgütleri, uyuşturucu kaçakçıları bunu rahatça kullanır. Suç aletini saklamak isteyen kötü niyetliler bundan yararlanır. Bu anayasada güvence altına alınan laiklik ilkesiyle tamamen çelişen antilaik bir önerme. Eğer böyle bir öneri yaşama geçer ve anayasada yer alırsa Türkiye’nin İran, Pakistan, Afganistan olma olasılığı çok güçlü olur.
29 Ekim Kadınları Derneği Genel Başkanı Şenal Sarıhan, Genel Kurul’da görüşülecek olan iktidarın başörtüsüne anayasal güvence getiren teklifini ve muhalefetin tavrını Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayarak anlattı.
- Başörtüsüne anayasa güvencesi veren teklif komisyondan geçti. Kısa zaman içinde Genel Kurul’a gelecek, ne düşünüyorsunuz?
Sayın Kılıçdaroğlu’nun gündeme getirdiği yasa teklifi basına yansıdığı andan itibaren kadın örgütlerinin tepkisi ile karşılaştı. Kadınlar, gündemde olmayan bir sorunun yeniden tartışmaya açılmasındaki tuzaklara işaret ettiler. Büyük olasılıkla yasa önerisi verilirken kadın vekillerle ve kadın kollarıyla görüşülmedi. Görüşülmüş olsaydı, mutlaka onların itirazları ile karşılaşırdı. Komisyondan bir sonuç alınamayacağı açıktı.
- Komisyonda CHP ve İYİ Parti ‘dini inancı sebebiyle’ ifadesinin çıkmasını istedi ancak bu kabul edilmedi. Bu ifadenin çıkarılması sorunu çözer mi?
CHP ve İYİ Parti’nin komisyona getirdiği metinler de aynı olumsuz sonuca neden olacaktı. Yapılan açıklamalara göre, iki parti genel kurulda da kendi önerilerini kabul için çaba gösterecekler. Ancak değişiklik olması da içinde taşıdığı tehlikeyi ortadan kaldırmayacak ve AKP amacına ulaşmış olacak.
- Genel Kurul’da nasıl bir yol izlenmeli?
İYİ Parti ve CHP, HDP ve TİP gibi oylamaya da katılmaz ise 24 oya gereksinimi olan AKP’nin teklifi kadük kalacak. Bu sonuç da kadınlar ve tüm toplumumuz için bir kazanım olacak. Muhalefet partilerinin bu tavrı, eşitlik, temel insan hakları ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayalı laik,demokratik ve toplumsal barışın egemen olduğu bir geleceğin inşası için umut olacak.
- Teklifin içeriğine ilişkin ne dersiniz?
Temel haklarla ilgili taleplerin herkes için olması esastır. Temel hak ve özgürlüklerin kullanılması, başın örtülü veya açık olması koşuluna bağlanamaz. Bu teklif özgürlükleri kısıtlayıcı bir düzenleme olarak karşımıza çıkıyor. Dini tercihi sebebiyle kadınlar çarşaf giyecek. Çarşaflı bir kadının her hangi bir suç iddiası nedeniyle üstünün aranması söz konusu olduğunda ‘Ben dini inancım nedeniyle böyle giyiniyorum siz benim üzerimi arayamazsınız, anayasa bana bu hakkı veriyor’ diyecek. Hiçbir temel hak ve özgürlük sınırsız değildir. Bu yine anayasa ile güvence altına alınır. Burada bir sınırsızlık getiriliyor.
- Toplum güvenliği ve yaşam hakkı için sıkıntı yaratacak bir durum mu, terör örgütleri kullanabilir mi?
Terör örgütleri, uyuşturucu kaçakçıları rahatça kullanır. Suç aletini saklamak isteyen kötü niyetliler bundan yararlanır. Bir suçun saklanması veya gizlenmesi anlamında bir erkek de kadınmış gibi çarşaf giyebilir. Suçlu tespit edilemez. İran’da dahi bu tür aramalarda kadınların arandığını biliyoruz.
- Terör örgütlerine de eylem yapabilmeleri için bir fırsat hatta kolaylık değil midir bu?
Açıkça böyledir. Bu kasıt belki yok ama yasa koyucunun, öneride bulunan devlet yetkililerinin bunu göz önünde bulundurmaları gerekir.
- Siz hukukçusunuz, yargıda ne gibi sıkıntılar yaratır?
Yüzünü kapatmış olan bir yargıçla karşılıklı bir davada bulunduğumuzu düşünüyorum. Yargıç cübbe giyer, bazı ülkelerde başlar perukla saklanır. Bu, dış görüntünün yargılanan kişiyi etkilememesi içindir. Bugün adliyede çok sayıda başı örtülü arkadaşımız var. Ama bir de bunun yüz kapatma durumu olabilir ya da ‘Cübbe giymeyeceğim, inancıma göre çarşafla olacağım’ denebilir. Yargıdaki yüz yüzelik ilkesi ortadan kalkmış olur. İnsanların dini inançlarını serbestçe ifa etmeleri hakkı var ama bunun da bir sınırı var. Dinin istismar edilemeyeceği, kötüye kullanılamayacağı, siyasete alet edilemeyeceği düzenlemeleri mevcut. Dindar olduğu savıyla yola çıkan bir iktidar dini istismar edecek bir anayasa düzenlemesi yapmaya çalışıyor. Din istismarının önü açılıyor. Bu anayasanın özüyle, ruhuyla örtüşmüyor. Geleceğe bakmak gerek. Türkiye laik bir toplum olmaya devam edecek mi etmeyecek mi.. Bu anayasada güvence altına alınan laiklik ilkesiyle tamamen çelişen antilaik bir önerme. Eğer böyle bir öneri yaşama geçer ve anayasada yer alırsa Türkiye’nin İran, Pakistan, Afganistan olma olasılığı çok güçlü olur.
- Kadınları direkt olarak nasıl etkileyecek?
Kadınları toplumsal yaşamdan geri çekeceksiniz. Eşitlik taleplerini yok sayacaksınız. Kadınları siyasal mücadeleden alacaksınız. Kılık kıyafet üzerinden konuştuğunuzda kadının tüm dünyasını perde altına alıyorsunuz, yok hale getiriyorsunuz. AKP’nin kadınlar üzerinden yaptığı siyaset bu teklifle zirve yaptı. Kadınlar, bir siyasi atışmanın malzemesi oldu.
- Siyasi partiler de kadın örgütlerini bu konuda yalnız bıraktı mı?
Biz EŞİK olarak partileri ziyaret ettik. Düşüncelerimizi ifade ettik. Seçime gitmekte olan bir Meclis anayasa ile uğraşmamalı. ‘Meşru olmayan bir zeminde meşru olmayan bir düzenlemeye sebep olmayınız’ dedik. Kadınların böyle bir talebi olmadığını söylemek gerek. Ben uzun yıllardır kadın hareketi içinde çalışıyorum. Bu sorunu kendi aramızda çözdük. Erkekler bizim temel taleplerimizle değil bizim biçimimizle meşgul. Bu bizim konumuz değil, biz şiddetten uzak bir yaşam, ikincil olmama istiyoruz. Söz yetki ve karar istiyoruz. Bu başı açık veya örtülü hepimiz bunları istiyoruz. Böyle karşılıklı bir anlaşma varken, bu sıkıntılı durumun yaratılması tüm Türkiye’yi zorda bırakacak.
- Bu seçim için yapılan bir hamleyse bile seçime de zarar verecek sonuçlar doğurmaz mı?
Seçim için yapılan bir hamle olduğu açık. Seçim sandığı başında kimlik gösteririz. Oyunu kullanacak kişinin o olup olmadığı saptanır. Şimdi bu nasıl belirlenecek. Kötüye kullanılma olasılığı çok güçlü. Kadınlar veya kadın gibi giyinmiş insanlar başka birinin kimliğini alabilir. Bunu nasıl kontrol edeceklerinden söz etmeleri gerekir. ‘Oy alacağım’ derken gelecek oylar da riske girebilir.
- Aynı teklifte diğer maddeyle aile tanımında eşler yerine ‘kadın ve erkek’ getiriliyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Böyle bir nitelemeye gerek yok. Eşler arası eşitlik düzenlemesi anayasada zaten var. Esas olarak cinsel yönelimi farklı olan insanları dışarıda bırakmak, ayrıştırmak ve onlara yönelik nefret unsurunu yükseltmek için yapılan bir düzenleme. Böyle bir ayrımcılık, bu gruba alanlarda uygulanan şiddetin daha da tırmandırılmasına neden olacaktır. Anayasayı topluma danışmadan kendi ideolojileriyle ortaya koymak isteyen, siyasi bir karmaşayı da yaratmaya çalışan bir uygulama olarak düşünüyorum.
- Alışveriş yaptığı sırada kendisiyle röportaj yapmak isteyen bir muhabire başörtüsü nedeniyle hakaret ettiği iddiasıyla bir kadın gözaltına alındı. Adli kontrol ile serbest bırakıldı. Bunun hukuki açıklaması nedir?
Hukuk içinde bunu açıklamamızın olanağı yok. Bu siyasi bakışla verilen bir karar ve uygulama. Biri şikayet ediyor. Gözaltına alınıyor. İfadeye götürülmesi hukuka aykırı. Bırakılması ise adli kontrole bağlanıyor. Bu kadın ne yaptı da adli kontrol kararı veriliyor. Adli kontrol kararı, kaçma olasılığı olan insanlar için verilir. Gazetecinin tutumu da olumsuz, gerek nezaketen gerekse haklar ve hukuktan uzak. Söylediği söz bir hakaret değil. Burada çifte standardı net olarak görüyoruz.
- Eskinin mağduriyeti artık bir baskı aracına mı dönüştü?
Özellikle tahrik ediyor, bence yapılan bu. Muhabirin tavrı etik değil. Buna karşılık şikayetçi olması, kadının karşılaştığı uygulama kaygılarımızı artıracak bir uygulama. Artık sokak bir şiddet ortamı. Siyasi şiddet de kadına yönelmiş durumda. Farklı giyindiği için bile tepki ve şiddetle karşılaşan kadınlar var. Bu olaylar tekil değil.
- ‘Kadın mı kız mı belli değil’, ‘Kahkaha atan iffetsizdir’ ‘Örtüsüz kadın penceresiz eve benzer’ sözleriyle daha da mı çok karşılaşacağız?
Bu yasal düzenleme yürürlüğe girerse bu gibi durumların daha da tırmanacağını göreceğiz. Daha çok üstünlük sağlamaya çalışacaklarını ve baskı ortamı yaratacaklarına tanık olacağız. Sadece kendi dini inancı böyle emrediyor diye davranan insanlarla sınırlı kalmayacak, farklı giyimde olan insanlar kendilerini o gruba benzetmeye çalışmak zorunda hissedecekler. Bu durum başı açık kadınların bile başını örtmesine neden olacaktır. Böyle bir tehlike var.
- Seçime kısa zaman kaldı. Milletvekili listeleri partilerin, kadınların siyasete katılımı konusundaki samimiyeti için turnusol kağıdı olacak mı?
Fermuar sisteminin yeni listelerde yer alması talebini CHP Kadın Kolları yükseltiyor. Bu bir turnusol kağıdıdır gerçekten. Kadınlar Cumhuriyetin inşasında, ülkenin kuruluşunda büyük rol oynadılar. Kadınların hak ettiklerini almaları lazım. Bu hak, bir süre sonra siyasette vitrinlik hale getirildi. Eşitlik hayata geçemedi. Hangi siyasi parti olursa iktidarda eşit bir hak düzenlemesini yapmaktan geri durdu.
- İstanbul Sözleşmesi’nden neden çıkıldı?
Kadın erkek eşitliğini her alanda sağlıyordu. Kadınların din veya etnik sebeplerle ayrıma tabii tutulmayacaklarını güvence altına alıyordu. Sözleşme kadının insan haklarının sağlanması konusunda devlete önemli görevler veriyordu. İktidarın bakış açısı kadınları eşitleyen bir anlayış değil. Buna inanmadıkları için bu sonuç ortaya çıktı. AKP kazanımların kendi tabanına hitap etmediğini fark etti.
- İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını destekleyenler yasaların yeterli olduğunu söylüyor. Yasalar yeterli mi?
Yeterli değil. Mevcut yasalar uluslararası sözleşmelerin güvencesiyle oluşturulmuş yasalar. Türkiye’deki kadın hareketiyle dünya kadın hareketinin ortak mücadelesinin ürünü olan uluslararası sözleşmeler iç hukuktaki yasalara dayanak olurlar ve o yasalara anayasanın 90. maddesine göre içerideki uygulama ile çelişirse onun üzerindedir. Uluslararası sözleşmelere dayanarak hak talep etme hakkı olur. 2014’te sözleşme yürürlüğe girdi, o tarihten sonra 6284 sayılı yasamız İstanbul Sözleşmesi dayanak alınarak yeniden düzenlendi. O sözleşme bize yeni bir yasa yarattı. AKP o dayanağı çekmiş oldu. Bu, bir evin temelinin çökmesi gibi bir durumdur.
- 6284 şu an yürürlükte...
Dayanağının yani İstanbul Sözleşmesi’nin feshi, geri düzenlemeler önerildiğinde buna dayanabilme olanağımızı da ortadan kaldırmış oluyor. Yeni düzenlemelerle kadın haklarının korunması konusunda iktidar geri adım atabilir. Tedbir kararından vazgeçebilir ve biz ‘Uluslararası biz sözleşme var vazgeçemezsin’ diyemeyiz.
- Sözleşmenin kalkması kadına yönelik şiddeti nasıl etkiledi?
Çok ciddi bir artma söz konusu. Psikolojik olarak sözleşmenin kalkması bazı insanlarda bir rahatlık yarattı. Cezalandırma meselesi var. Gerekli cezaların verilmediği, tahrik ve iyi halin uygulandığı ve daha az cezalar verilmesi durumu bugün çok karşımıza çıkıyor. Erkek korunuyor. Yaşamını yitiren kadının hakları korunamıyor.
ŞENAL SARIHAN KİMDİR?
1948’de Eskişehir Sivrihisar’da doğdu. İzmir Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Çağdaş Hukukçular Derneği’nde genel başkanlık, Cumhuriyet Kadınları Derneği kuruculuğu ve genel başkanlığı, 26. dönem CHP Ankara milletvekilliği yaptı. Sivas katliamı davası avukatlarından olan Sarıhan, uluslararası platformda 100 Kahraman Kadın ve Robert Kennedy İnsan Hakları Ödülü sahibi.