Prof. Dr. Kaynak: Siyasileşen üniversitelerin içi boşaltıldı

İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Süleyman Kaynak, Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğü’nün tıp fakültelerinden istifa eden öğretim üyelerini itibarsızlaştırılmaya çalışıldığına dikkat çekerek, “Bilimsel etkinliği yüksek, deneyimli ve başarılı öğretim üyelerinin üniversiteleri terk etmesi önemli bir sorundur ve üniversitelerin içinin boşaltılmasına yol açan politikaların bir sonucudur. Siyasi bir erk tarafından tek imza ile atanan ve yine tek imza ile görevden alınabilen üniversite rektörlerinin siyasi erk tarafından çizilmiş sınırlar içerisinde özgürlükten yoksun bir siyasi kalıp içinde kalmışlardır” dedi.

Yusuf Körükmez

İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Süleyman Kaynak, kamu üniversitelerinden istifa eden Tıp fakültesi öğretim üyeleri ve İzmir Şehir Hastanesi’nde yaşanan sorunlar hakkında bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Kaynak, Alsancak’taki tabip odası binasında düzenlediği basın açıklamasını iki başlık halinde okudu.

“DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ TALİHSİZ BİR AÇIKLAMA YAPTI”

İlk olarak üniversite hastanelerinden öğretim üyelerinin ayrılması konusuna değinen Prof. Dr. Kaynak, “Son günlerde basına da yansıyan öğretim üyelerinin üniversiteden ayrılmalarıyla sonuçlanan olaylar konusunda Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğü bizce talihsiz bir açıklama yapmıştır. Oysa bilimsel etkinliği yüksek, deneyimli ve başarılı öğretim üyelerinin üniversiteleri terk etmesi önemli bir sorundur ve üniversitelerin içinin boşaltılmasına yol açan politikaların bir sonucudur. Siyasi bir erk tarafından tek imza ile atanan ve yine tek imza ile görevden alınabilen üniversite rektörlerinin siyasi erk tarafından çizilmiş sınırlar içerisinde özgürlükten yoksun bir siyasi kalıp içinde kalmaları, üniversitelerin bilimsel kapasiteleri açısından bir zorunluluk olan özerklik, özgür tartışma ortamı, diyalog, görüş alış verişi vb. gibi temel özelliklerinin gözden çıkarılmasına yol açmıştır” diye konuştu. 

“ÖĞRETİM ÜYELERİ YOKSULLUK SINIRININ ALTINDA MAAŞ ALIYOR”

Akademik başarının düştüğüne dikkat çekerek sözlerini sürdüren İzmir Tabip Odası Başkanı, “Üniversite hastaneleri, bir araştırma, geliştirme, eğitim ve öğretim kurumu olmaktan çıkarılmış, sadece bir hizmet hastanesi haline dönüştürülmüştür. Akademik yayınlar temelinde oluşturulan H- indeks sıralamasında, Türkiye’den sıralamaya giren ilk 10 kişiden 9 tanesi maalesef Türkiye dışında çalışmaktadır.  Halen ülkemizde 208 üniversite faaliyet göstermektedir. Ancak dünyada ilk 400 üniversite sıralamasında Türkiye’den bir kurum yoktur. İlk 500 kurum içinde ise sadece iki vakıf üniversitesi ve bir kamu üniversitesi bulunmaktadır. Şu anda en kıdemli öğretim üyesine kamunun verdiği aylık gelir [son yapılan iyileştirmeler] ile 49.000 TL (1758 USD) ‘dır. Eylül 2023 itibariyle ülkemizde yoksulluk sınırı 43.433 TL  ( 1558 USD) olarak bildirilemektedir. Bu ücret politikalarıyla önümüzdeki birkaç ay içinde, kıdemli öğretim üyelerinin bile yoksulluk sınırının altında kalması kaçınılmazdır” ifadelerini kullandı.

“ÖĞRETİM ÜYELERİ İTİBARSIZLAŞTIRILMAYA ÇALIŞILIYOR”

Türkiye’de 128 tıp fakültesine bu yıl 21 bin 950 öğrenci alındığını ve toplam öğrenci sayısının 112 bin 05‘e ulaştığını aktaran Süleyman Kaynak, “Zaten yetersiz olan bir eğitim altyapısı varken öğretim üyelerinin üniversitelerden ayrılmaları zaten bir çok fakültedeki yetersizliği derinleştirecek ve tıp eğitiminin kalitesini hızla düşürecektir. Bu önemli sorunu, çelişkili yargı kararlarından biriyle ilişkilendirip ‘muayenehaneyi tercih ediyorlar’, ‘üniversitede performansları düşük’ gibi ifadelerle öğretim üyelerini hedef alan yaklaşım öğretim üyelerinin saygınlığını zedelemeye ve itibarsızlaştırmaya dönük bir algı yaratma çabasının ürünüdür. Rektörlük makamı idari bir görev olup geçicidir. Hekimlik ve öğretim üyeliği ise bir ömür sürdürülen uğraşlardır. Üniversiteleri baskı ve zor kullanarak “idare eden” rektörlere değil,  akademik düşüncenin özgürce tartışıldığı, yeterli donanım, altyapı ve mali olanaklara sahip kurumlara, bu kurumları nitelikli insan gücünü “tarumar etmeden”,  yönetebilecek çağdaş bilim insanlarına ihtiyacı olduğuna inanıyoruz” dedi. 

“ŞEHİR HASTANESİ İÇİN APAR TOPAR YER DEĞİŞİMİ OPERASYONU”

Daha sonra geçen pazartesi hasta kabulüne başlayan İzmir Bayraklı Şehir Hastanesi konusuna değinen Kaynak, “Ağırlıklı olarak Sağlık Bilimleri Üniversitesi ve Katip Çelebi Üniversitesi kadrosunda bulunan, İzmir Tepecik Eğitim Araştırma Hastanesi ile Bozyaka İzmir Eğitim Araştırma Hastanesi’nde görev yapan hekimlerden akademik kadroda bulunanların bir yıl, uzman kadrosunda bulunanların değişen sürelerde görev yapmak üzere Şehir Hastanesi’nde görevlendirildiği anlaşıldı. Kamu yöneticileri tarafından apar topar bir yer değişimi operasyonu olarak yürütülen bu sürece dair gelişmeler, kararların rasyonel bir planlama yapılmadan, İzmir’de yürütülen sağlık hizmetlerine olası etkileri öngörülmeden alındığı izlenimi vermektedir. Öncelikle Şehir Hastanesi’nde görevlendirilenlerin önemli kısmının akademik kadroda bulunan hekimler olduğu dikkat çekmektedir. Bu meslektaşlarımız Tepecik ve Bozyaka Eğitim Araştırma Hastanelerinde uzmanlık öğrencilerine eğitim verme sorumluluğunda olan hekimlerdir. Anılan hekimlerin asli görev yerlerinden uzaklaştırılması bu hastanelerdeki asistan eğitimini doğrudan ve olumsuz etkileyecek bir sonuç doğuracaktır” şeklinde konuştu.

“HUKUKA UYGUN OLMAYAN BİR YÖNTEM”

Asistan hekimlere karşı büyük bir haksızlığın söz konusu olduğunu vurgulayan Süleyman Kaynak, “İlimizdeki sağlık yöneticilerinin el altından eğitim sorumlularını uyararak şehir hastanesine gönderilecek asistanlara ait listelerin hazırlanması talimatı verdikleri sır değildir, herkesin malumudur. Asistan hekimlerin bir eğitim hastanesi olmayan şehir hastanesinde ‘Valilik Makam Oluru’ ile görevlendirilmeleri hukuka uygun olmadığından bu yöntemin izlendiği kanısındayız. Sağlık Bakanlığı yöneticileri muhtemelen kısa sürede şehir hastanesi için, üzerinde ‘Eğitim ve Araştırma’ yazılı ilave bir tabela hazırlattırarak bu hukuksal ‘pürüzü’ aşacaklarını ummaktadırlar. Oysa tıpta uzmanlık eğitimi siyasi ikbal için yapılacak gösterilere feda edilemeyecek kadar önemli ve değerlidir. Şehir hastanesine gönderilecek veya mevcut kurumlarında devam edecek eğiticilerin ve asistanlarının hangi kriterler temelinde belirlendiği bir muammadır. İl sağlık yöneticileri bunun açıklamasını yapamamaktadırlar” dedi.

“KAMU YÖNETİCİLERİ ARABULUCUK YAPTIĞI İDDİA EDİLİYOR”

Hastanenin inşası sırasında taşeron firmalara bağlı işçilerin eylemlerini hatırlatarak sözlerini sürdüren Kaynak, “Firmaların aralarındaki ticari sorunların inşaatta çalışan emekçilerin hak gaspına yol açtığını, çalışanların ücretlerinin ödenmediği, ilin bazı kamu yöneticilerinin bu ticari anlaşmazlıkta arabulucuk yaptığı iddiaları bu gün basında yer almıştır” diye konuştu. 

“YÜZ YILLIK CUMHURİYETİMİZİN DEVLET GELENEĞİNE AYKIRI”

İl Sağlık Müdürlüğü’ne cevap bekledikleri soruları yeniden yönelten İzmir Tabip Odası Başkanı, “Maalesef gelinen noktada yüz yıllık Cumhuriyetimizin devlet geleneğine aykırı biçimde, hatta Sağlık Bakanlığı mevzuatlarına bile uymayan plansız, programsız bir faaliyet yürütüldüğü izlenimindeyiz. Bu keşmekeşten zarar gören tüm meslektaşlarımızın ve sağlık çalışanlarının yanında olduğumuzu, hukuksal süreçlerin takipçisi olacağımızı ifade etmek; Sağlık Bakanlığı ve ilimizin kamu yöneticilerine kamuoyunu bilgilendirme sorumluluklarını hatırlatmak; İzmir Bayraklı Şehir Hastanesi’nin kamu yararına sağlık hizmeti üretecek bir şekilde kullanılması için elimizden geleni yapacağımızı belirtmek isteriz” ifadelerini kullandı.