Polis müdahalesi sırasında yere düşen Dr. Erdinç Köksal’a Bakan Koca'dan telefon
14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle Taksim'de Cumhuriyet Anıtı'na çelenk bırakmak isteyen hekimlere polis müdahale etmişti. Müdahale sırasında yere düşen 89 yaşındaki Op. Dr. Erdinç Köksal, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın kendisini aradığını belirtti.
cumhuriyet.com.trTürk Tabipleri Birliği, "Önlüğümüzün Beyazıyla Hakkımız Olanı Alana Kadar Vazgeçmeyeceğiz!" başlığıyla son dönemdeki eylemleri, hekimlere karşı artan şiddeti ve vaatleri değerlendirdiği bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
İstanbul Tabip Odası (İTO) Sevinç Özgüner Toplantı Salonu’nda düzenlenen basın toplantısında, TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın yarattığı yıkıma karşı yıllardan bu yana süregelen mücadeleyi “Emek Bizim Söz Bizim” eylem sürecine taşıdıklarını hatırlatarak söze başladı. Tüm suçlulaştırma ve düşmanlaştırma çabalarına inat, haklar alınana kadar mücadeleye devam edeceklerini ifade eden Korur Fincancı, bu süreçte kendilerine destek veren tüm yurttaşlara da teşekkür etti. Korur Fincancı, bugün görüşülmeye başlanması beklenen sağlıkta şiddet ve malpraktis düzenlemelerini içeren yasa teklifi görüşmelerini Meclis’te takip edeceklerini de sözlerine ekledi.
14 Mart Tıp Bayramı’nda Taksim’deki Cumhuriyet Anıtı’na çelenk bırakmak isterken polis saldırısına uğrayan Dr. Erdinç Köksal da basın toplantısında söz aldı. Tarihselliğine atıfla 14 Mart Tıp Bayramı’ndaki anmaların öneminden söz eden Köksal, “Çelengimizi bırakmak istediğimizde karşımızda bir polis duvarı vardı. Beyaz önlüklü hekimler, gencecik polisler ile karşı karşıya getirildi. 64 yıllık meslek hayatımda beyaz önlüğüm ilk defa çamura bulandı. Bu kötü anıyı hatırlatması için, bu günlerin ibret vesilesi olması için çamura bulanmış beyaz önlüğümü İTO’ya hediye ediyorum” dedi. İTO Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip de söz konusu saldırının önlüğünün beyazına sahip çıkan tüm hekimlere dönük olduğunun altını çizdi ve çamura bulanmış önlüğe karşılık Dr. Erdinç Köksal’a yeni bir beyaz önlük hediye etti. Taksim’deki polis saldırısının ardından ülkenin dört bir yanında binlerce telefon, mesaj ve çiçek aldığını aktaran Köksal, Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’nın da kendisini aradığını; TTB’nin, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının taleplerini bizzat Sağlık Bakanı’na ilettiğini de belirtti. Köksal, “Biz arkamızda dimdik ayakta duran, beyaz önlüğüne sahip çıkan, mesleğinin onurunu koruyan bir hekim nesli bırakmışız. Bu beyaz ordu, halkın sağlığını asırlarca korumaya devam edecektir” diye konuştu.
TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Çiğdem Arslan tarafından okunan basın açıklaması ise şöyle:
Önlüğümüzün Beyazıyla Hakkımız Olanı Alana Kadar Vazgeçmeyeceğiz
"Emek, özlük hakları ve toplum sağlığı mücadelemiz her geçen gün büyüyüp sahiplenildikçe sorumluluğunu yerine getirmesi gerekenler ne yazık ki haklılığımızı görünmez kılacak, farklı algılanmasını sağlayacak her türlü akıl oyununu yürütmek için çaba göstermektedir. Halbuki bu çaba hekimlerin ve toplumun mutluluğu için kullanılsa, sağlıklı bir toplum için de bir adım atılacaktır.
Türkiye ve Dünya çok büyük bir salgın sürecinden geçmektedir. COVID-19 aşısına kadar her 30 dakikada bir sağlık çalışanını bu enfeksiyondan kaybettik. 14 Eylül 2020 yılına kadar dünyada COVID-19 vakalarının yüzde 14’ü yani yaklaşık 5 milyonu sağlık çalışanıdır ve her geçen gün bu sayı artmaktadır. Türkiye, sağlık çalışanı-hekimlerdeki COVID-19 kaynaklı hastalık ve ölümlerde en kötü ülkelerden birisi olmuştur. Kötü pandemi politikalarına rağmen büyük bir fedakârlık gösteren bizlere yönet(e)meyenlerin hürmetsizliği her geçen gün o kadar artmıştır ki en sonunda bizlere “Giderlerse gitsinler”, “Gidişleri olsun da dönüşleri olmasın” dahi diyebilmişlerdir. Bir kez daha bilinmesini isteriz ki yönet(e)meyenlere terk etmeyecek kadar değerli gördüğümüz sağlık mücadelesi için en zor şartlarda buradaydık; bundan sonra da burada olacağız.
Her türlü zor şarta rağmen çalışan bizler emeğimizi, hakkımızı sorduğumuzda ise almadığımız maaşları alıyormuşuz gibi gösterilmiş; reklam duyuruları gibi “14 Mart’ı bekleyin” oyalamaları denenmiştir. Bilinmesini isteriz ki emeğimiz de kimsenin oyuncağı değildir ve boş vaatlere sabrımız kalmamıştır. Bizleri değersizleştiren, emeğimize hürmetsizlik edenlere en güzel cevap 14-15 Mart 2022 tarihlerinde, yakın tarihin en yoğun katılımlı G(ö)REV’i ile verilmiştir. “Emek Bizim Söz Bizim” eylem sürecini tüm odalarımız ve sağlık emek örgütleriyle başlatırken, mücadelede uzun bir sürece girdiğimizin farkındaydık. Bizleri küçümseyen, hakir görenlerin de haklarımızı eninde sonunda alacağımızın farkında olmasını tavsiye ederiz. Salgında yaptığınız gibi burada da gerçeği yok saymak, görünmez kılmak için algı oyunları yapmayın. Unutmayın; “Gerçeklerin er geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır.”
“Hakikat iki tarafa muhtaçtır; biri onu dillendiren diğeri onu anlayan.” Bu durum uzun zamandır TTB-hekimler ve TTB-toplum arasında oluşmuştur. G(ö)REV’lerdeki toplum ve hekim katılımı, desteği; en güvenilir kurumlar arasında ilk sıraları hep TTB’nin alması bunların göstergesidir. Yalnız bizler biliriz ki “Hakikat yolun sonu değil, kendisidir” ve yol göstericilerimiz de bilimdir; etiktir. Hakikat kimseyi rahatsız etmemeli, algı oyunlarıyla emek mücadelemiz bulanıklaştırılmaya çalışılmamalıdır. Emeğimiz ortadadır ancak karşılığını alamadığımız, her geçen gün şiddet dilinin ve malpraktis baskısının altında daha fazla ezildiğimiz; sağlığın peyderpey kamunun elinden alınarak özellere bırakıldığı da ortadadır. Tüm emeğine sahip çıkanlar gibi hekimlerin emeklerine sahip çıkması, kötü niyetliler hariç kimseyi rahatsız etmemelidir. Biz sağlıklıysak toplum sağlıklı; toplum sağlıklıysa biz de sağlıklıyız. Bu sebeple hekimlerin emeklerine örgütlü şekilde sahip çıkması anayasa ile güvence altına alınmış en temel haklarından birisidir. Bunu yaftalamak, engellemek anayasal suçtur. Odalarımız ve sağlık alanındaki sendikalar, hekimlerin mücadelesini birleştirip güçlendiren en önemli unsurlardır.
14 Mart Tıp Bayramı süreci de dahil mücadelemizde insanca yaşayacak ve emekliliğimize yansıyacak ücret talebimizi sürekli dile getirdik. Ne fazlasını ne eksiğini yalnızca emeğimizin karşılığını istedik. Bugün, BAĞ-KUR ve SSK emeklisi hekimlerin aylığı 2.300-4.000 TL arasındadır. 2020 verilerine göre Türkiye, uzman hekim maaşları sıralamasında OECD üye ülkeleri içinde sondan altıncı sırada; pratisyen hekim maaşlarında ise 17 ülke arasında 14'üncü sıradadır. Hakikat bunlardır.
Mevcut koşullarda Tıp Bayramı olarak bu sene de ne yazık ki kutlayamadığımız 14 Mart’ta, her sene yaptığımız gibi Taksim’de Cumhuriyet Anıtı’na çelenk bırakmamıza dahi izin verilmemiş, bir de 89 yaşında halen emekli hekimlerin emeğine sahip çıkmak için alanlarda olan bir tıp çınarını yere düşürmekten çekinilmemiştir. Sağlıkta şiddet ne yazık ki artık işyerlerimizin de dışındadır. Hocamıza verdiğimiz söz, tüm hekimlere verdiğimiz sözdür: “Önlüğümüze çamur bulaştıranlara karşı, karanlığa karşı; önlüğümüzün beyazına sahip çıkacağız, mücadelemizi daha da büyüteceğiz.”
Son dönem topluma sirayet ettirilen şiddet dilinin tüm alanlara da yansıtıldığını üzülerek görmekteyiz. Artık meslektaşlarımız görsel/yazılı basında, dizilerde, filmlerde, sosyal medya mecralarında dahi şiddete uğramaktadır. Kadük bırakılan sağlıkta şiddet yasasını dahi işletemeyen, önerdiğimiz yasa tasarısını Meclis’e getirmeyenler; kendi getirecekleri yeni şiddet yasa tasarısını da neredeyse sosyal medyada trollere terk edecek durumdadırlar. Bizleri hedef gösteren başka mesleklerle karşı karşıya getirmeye çalışan; kamuoyunu kışkırtan, yönlendiren tüm yaklaşımlara engel olunmalı, samimiyetle mücadele edilmelidir.
Bilindiği üzere 14-15 Mart Büyük G(ö)REV'imizin bir gün sonrasında, içerisinde sağlıkta şiddet ve malpraktis ile ilgili maddelerin de bulunduğu bir yasa teklifi Meclis’e gelmiştir. TTB olarak ilgili yasa teklifi hakkındaki görüşümüzü 17 Mart tarihinde kamuoyuna açıklamıştık. Yasa teklifinde, sağlıkta şiddet ile ilgili TTB’nin uzun süredir dile getirdiği önerilerin bulunması anlamlı olsa da düzenleme ne yazık ki sağlıkta şiddeti azaltmak için yeterli olmayacaktır. Sağlıkta şiddetin nedenlerinin tüm yönleriyle incelenerek buna yönelik bütünlüklü adımların atılma ihtiyacı halen devam etmektedir.
Yasa teklifinde, malpraktis ile ilgili olarak; Mesleki Sorumluluk Kurulu önerilip, kurulun yapısı ve yetkileri tanımlanmıştır. Bu kurulda meslek örgütünün ve uzmanlık derneklerinin yer almaması, kurulun temsiliyet yeteneğini zayıflatan büyük bir eksiklik olarak karşımıza çıkmaktadır. Aynı zamanda; kurulun neredeyse tamamının bakanlık idarecilerinden oluşması, tarafsız bakış açısı konusunda sorunludur ve sağlık çalışanlarının üzerindeki siyasi baskıyı daha da artıracaktır. TTB ve alanın diğer sağlık emek-meslek örgütlerinin görmezden gelinmesi sonucu, yine etkisi yetersiz olan göstermelik bir yasa teklifi hazırlanmıştır.
Belirttiğimiz gibi Cumhurbaşkanı’nın 14 Mart günü açıkladığı vaatlerinden sağlıkta şiddet ve malpraktis konularını içeren yasa teklifi hayal kırıklığının ötesine geçememiştir. Açıklanan diğer vaatlerle ilgili ise somut bir adım henüz atılmamıştır. Cumhurbaşkanı’nın vaatlerinin gerçekleştirilip gerçekleştirilmeyeceğini, gerçekleştirilecekse nasıl gerçekleştirileceğini yakından takip etsek de tüm meslektaşlarımız, sağlık camiası ve toplum bilmelidir ki sadece geçiştirme ve oyalama olarak gördüğümüz bu vaatler kesinlikle sorunlarımıza çare olmayacaktır. Tüm sağlık emek-meslek örgütlerimiz, odalarımız, ilgili kurullarımız ve Türkiye'nin dört bir yanından meslektaşlarımızla yapacağımız hızlı toplantılarımız sonrasında önümüzdeki dönem mücadele programımızı sizlerle paylaşacağız. Emeğimiz, geleceğimiz ve toplumun sağlık hakkı için mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz. Bu mücadele sizin için, bizim için, hepimiz için…"