Pera’daki gizemli halılar

Atatürk yaşamını ve uygulamalarını akıl ve bilimin esasları içinde biçimlendirmişti. Bilimle ilgili sözlerinden biri de buna işaret eder. “Yalnız ilim ve fennin yaşadığımız çağda gelişmesini idrak etmek ve ilerlemesini zamanında izlemek şarttır.”

Deniz Ülkütekin

Ancak böylesi önemli ve görüş alanı zamanının -her iki yönde de- çok ötesine taşan bir insanın yaşamını çevreleyen bazı gizemli ve ilgi çekici olayların gerçekleşmiş olması da doğaldı. Böyle bir duruma verilebilecek en iyi örneklerden birisi Atatürk’ün Pera Palas’ta bugün müze olarak ziyaret edilebilen 101 numaralı odasına gelen halının öyküsü ve taşıdığı simgelerdir.

Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’nı kaybedip Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasıyla İstanbul’a dönen Mustafa Kemal, Pera Palas’taki 101 numaralı odaya da o günlerde yerleşir. İstanbul’un 13 Kasım 1918’de işgal edilmesiyle birlikte Pera Palas da İtilaf Devletleri’nin askeri yetkilileri ve diplomatlarının uğrak yerlerinden olur. Vatanın kurtuluşu ve Cumhuriyete giden yol haritasını belirlediği günlerde bazı önemli kararlar da bu odada alınır.

Cumhuriyetin ilanından sonra da Atatürk Pera Palas’taki odasını sık sık kullanır. Özellikle yurtdışından gelen konuklarını burada ağırlar. 

Başta söz ettiğim hediye ise 1929 yılında gelecektir. Hediyeyi getiren kimliği belirsiz bir Hint mihracesidir. Öykünün ilginçliği burada başlıyor. Atatürk’ün söz konusu kişiyle görüşüp görüşmediği kesin olarak bilinmiyor ve otel kayıtlarında olaya ilişkin bir bilgiye rastlanmıyor.. Ancak rivayet o ki Atatürk görüşmeyi kabul edince mihrace bu duruma çok mutlu olup ona özel bir hediye hazırlamak ister. Böylece hediye Pera Palas’ın 101 numaralı odasına gönderilir.

İKİ HALI VAR

Pek çok yerde belirtildiğinin tersine Atatürk’e iki halı gönderilmiştir. Bu halılar, -doğal olarak- taşıdıkları anlam bilinmediğinden odanın bir köşesinde 1938’e kadar beklemiştir. Atatürk’ün vefatıyla birlikte üzerindeki figürler dikkat çekmeye başlayan halılar Atatürk’ün ölüm zamanına ilişkin ilgi çekici ayrıntılar içeriyor. İsterseniz ilk halıya bir bakalım. 

Ölüm saati: Halıda el işçiliği ile dokunmuş bir saat dikkat çeker. Bu saatte akrep 9’u, yelkovan ise 7’yi işaret eder. Bir not: Atatürk’ün kalbi dokuzu beş geçe dursa da beyin ölümünün dokuzu yedi geçe gerçekleştiği söylenmiştir.

Yas tutan filler ve kanadı kapalı anka kuşları: Halı, Hint mitolojisine göre yas veya kötü bir gelişmeyi temsil edecek biçimde burnu aşağıya doğru ve içe dönük duran fil figürleriyle ile bezeli. Saatin sol ve sağ üst köşesinde yer alan iki anka kuşu, kanatları kapalı bir biçimde duruyor. Hint mitolojisine göre bu sembol, özgürlüğün kısıtlanması ve hüzün anlamı taşıyor.

Kasımda açan çiçek: Halıda işlenmiş halde bulunan kasımpatı çiçeği, hüzünle ilişkilendirilir. Birçok kültürde ölüm çiçeği olarak bilinen kasımpatı, cenaze törenlerinde sıklıkla tercih edilir ve isminden anlaşılacağı üzere kasım ayında açar.

10 şamdan: Halıdaki bir başka figür ise saat işlemesinin hemen altında halının ortasına doğru işlenmiş 10 adet şamdan. Bu şamdanların kasımın 10’unu simgelediğini düşünebilirsiniz. Halıya işlenen bir başka simge ise Hindistan’da yetişen ve çok nadir bulunan bir böceğin kabuğu. Bu böcek de ölümü simgeler.

İkinci halıya gelirsek ilk halıda ortaya çıkan hüznün yerini insanın için huzur veren simgelerin aldığını söyleyebiliriz. Öncelikli dikkat çeken ayrıntı, yeniden doğuşu simgeleyen anka kuşlarının kanatlarının bu halıda açılmış olması. Bu da Hint mitolojisinin önemli bir parçası olan “sonsuz yaşam”a atıf yapıyor.