Özgür Özel'den mitingde bir 'erken seçim' çağrısı daha: 'Geçim olmuyorsa seçim olur, başka çaresi yok'
Özgür Özel, Çiftçi Mitingi’nde yaptığı konuşmada “Bunlar döndüler, dolaştılar, bizim ürünümüze geçen seneki fiyatı bile çok gördüler. Bu şartlar altında geçim olmuyor, doğru mu? O zaman seçim olsun mu? Başka çaresi yok bu işin” ifadelerini kullandı.
Yusuf KörükmezÜreticilerin ve çeşitli toplum kesimlerinin sesini duyurmak için farklı illerde mitingler düzenleyen CHP, Manisa’nın Turgutlu ilçesinde CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in katılımıyla Çiftçi Mitingi düzenledi.
Traktörleriyle yolları kapatarak Aydın, İzmir gibi çevre illerden mitingin düzenlendiği Koza Pazar Yeri'ne gelen çiftçiler, “Çiftçi öldü ruhuna fatiha” yazan tabut taşıdı.
Çiftçilerle alana giren Özel mitingde yaptığı konuşmada, üreticinin tarımı bırakarak madenlerde, sanayilerde asgari ücretle çalıştığını söyledi.
“SES YÜKSELTMEYE MECBUR KILAN BİR SIKINTI VAR”
Özgür Özel, Çiftçi Mitingi’nde yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Bugün Türkiye’nin dört bir yanında çiftçiler, köylüler, alın terlerinin karşılığını alamadıkları için, birileri özene bezene hesap yapıp, maliyetin altında taban fiyatlar verdikleri için isyan ediyorlardı. Ben yola Rize’den Çay Mitingi yaparak başladım. Sayın Erdoğan’ın memleketi Rize’ye gittim. Bakalım Rizeliler ne diyor diye. Öyle bir kalabalık vardı ki meydanda, ben öyle bir kalabalık görmemiştim. Dediler ki bu meydanda hiçbir siyasi parti böyle bir kalabalık toplayamadı. Demek ki sorun çok yakıcı, hangi görüşten olursa olsun tüm çay üreticilerini bir araya getiren, birlikte ses yükseltmeye davet eden, mecbur kılan bir sıkıntı vardı. Ardından buğday fiyatı açıkladılar. 9 lira 25 kuruş. Bir sene önce 8 lira 25 kuruştu. Bu sene 9 lira 25 kuruş. Beklenen fiyat 15 liraydı, 9 lira fiyat verdiler. Burdur’a gittim. Taze fasulyeyi sabah tarlada 8 liraya kopardık. Öğleden sonra Budur pazarında 80 liraya satılırken gördük. Diğer taraftan fındık, Türkiye’nin en önemli ihraç ürünlerinden bir tanesi, 165 lira fiyat beklenirken 135 lira verdiler. O fiyatı daha sonra da vadeye yayınca, bugün fındık üreticisi 110 liradan fındık satıyor. Türkiye’nin dört bir yanında isyan var.
Yollarda traktörler var. Çiftçiler var. Ürünlerini döküyorlar. İsyan ediyorlar. Tabut taşıyorlar, çiftçi öldü diyorlar ama seslerini duyuramıyorlar. Bu şartlar altında memleketim Manisa’da, bu şartlar altında Turgutlu’da, bu şartlar altında Kasaba’mızda hemşerilerimle buluşalım, dertlerini dinleyelim, onların sesini duyalım, duyuralım dedik. Bugün ekmeğini Manisa ovasından, tarladan, bağdan, bahçeden kazanan, alnının terini bu bereketli topraklara damlatan, o bereketle çoluğunun çocuğunun rızkının peşinde koşan canım hemşerilerimle bir araya geldim. Hepiniz hoş geldiniz, hepinizi sevgi ile selamlıyorum.
“ÇİFTÇİLER ALNININ TERİNİN KARŞILIĞINI İSTİYOR”
Burada ne mitingi yapacağız? Burası kuru üzümün başkentidir. Burası sofralık üzümün başkentidir. Akhisar ve civarındaki pek çok ilçe ama özellikle Akhisar, Türkiye’de en çok zeytin ağacı olan ilçedir. Pamuk, Adana’da Çukurova’daki pamuğun lif uzunluğu ile Manisa Ovası’ndakinin lif uzunluğu aynıdır. Beyaz altın pamuk, Çukurova ile at başı yarışan pamuk üreticilerinin memleketidir Manisa. Karpuzun en güzelini Gölmarmara’da, kavunun en iyisini Kırkağaç’ta yetiştirirler. Bu ova, kan kırmızı domateslerin üretildiği, tarla domatesinin üretildiği en güzel ovadır. Bu ovada adamı ters dikersin, düz çıkar seneye. Öyle bir ovadır burası. Yerel seçimlerden bu yana bu haklı itirazları, bu yüksek tansiyonu dile getirmeye çalışıyoruz. Tekirdağ Hayrabolu’da, Rize’de, Konya’da, Adana’da, Gaziantep’te de bugün Kasaba, Turgutlu’da da ses aynı ses. Yürekler aynı şey için atıyor. Burada kimse ne benden ne başkasından, bir iltimas, bir ayrıcalık, haksız kazanç istemiyor. Sadece Türkiye’nin dört bir yanındaki çiftçiler alnının terinin karşılığını istiyor. Çocuklarının rızkını istiyor. Borca girmiş, borcunu ödeyip mahcup olmamak için borcunu ödeyemezse ya da icra ile karşı karşıya kalmamak için, dededen babadan emanet toprakları ipotek edilen bankaya geçmesin diye herkes alnının terinin karşılığını istiyor. Sonuna kadar haklısınız. Ananızın ak sütü gibi helal. Emeğinizin karşılığını alana kadar sizinle birlikte mücadele edeceğim.
“ÇİFTÇİ ARTIK TOPRAKTAN GEÇİNEMİYOR”
Önce meseleyi çok basit bir yerden ele almak gerekiyor. Bu ülkeye AK Parti ilk geldiğinde Türkiye’de 2,8 milyon çiftçi vardı. O gün Türkiye’nin nüfusu 60 milyondu, bugün 83 milyon. Normalde 2,8 milyon çiftçinin 700 bin artıp, 3,5 milyon çiftçi olması lazım bu hesaba göre. Bugün Türkiye’de 2,3 milyon çiftçi var. Yani 20 senede 20 milyon nüfus artmış. 500 bin çitçi kaybolmuş. Nerede bu çiftçiler? Niye azalıyorlar? Çünkü çiftçi artık topraktan geçinemiyor. O Türkiye’nin en iyi kavununu üreten Kırkağaçlı çiftçi, Soma’daki maden ocaklarında yerin altında işçi şimdi. Burada kan kırmızı kokulu tarla domatesi üretenler, maalesef sanayi sitesindeki fabrikalarda, o canım emeklerini kendi tarlalarında harcayacakken fabrikalarda asgari ücretle harcıyor şimdi. Alaşehir’deki üzüm üreticisi oradaki termal üretim yapan jeotermal yerlere girip asgari ücretin biraz üzerinde bir şey almak için torpil arıyor. Akhisar’daki zeytinci acaba Manisa sanayisinde iş bulabilir miyim diye bakıyor. 500 bin çiftçi kayıp ya, Türkiye’de çiftçilerin yaş ortalaması 58. Bunun normali 30-32’dir. Türkiye’de dört genç çiftçiden üçü seneye bir fabrikada iş bulursam ekmeyeceğim, biçmeyeceğim, köyde kalmayacağım demektedir.
Biraz önce ellerinde bir tabutla karşıma çıkan arkadaşlar, tabutun dört kolu var. Dört kolunda bir genç var. Onlara dedim ki Türkiye’deki dört genç çiftçiden üçü sanayide iş bulursam giderim diyor, dördü birden ben de giderim dedi. Bir asgari ücrete, muhtaç hale getirilmiş gencecik evlatlarımız var. Çiftçinin yaş ortalaması 58 demek, artık gençler tarımdan ümidini kestiler demek. İşte hani birileri her fırsatta çıkıp beka sorunu diyorlar ya. Bundan ala bir beka sorunu yok. Bir ülkenin nüfusu artıp, çiftçi sayısı azalıyorsa, çiftçilerin yaş ortalaması 58-60’a dayanıyorsa, geçmişte dünyada kendi kendine yetebilen az sayıda ülkeden biriyiz diye övünürken bugün yurt dışından buğday, saman, buzağı yemi, süt tozu, löp et, bal, zeytin, zeytinyağı, buğday, arpa, mısır ithal eden bir ülke durumuna düştük. Hollanda kadar bir toprak artık ekilemez, dikilemez hale terk edilmiş. Çiftçilerin banka borçları son 1 yılda tam yüzde 88 arttı. Rakam 689 milyar diye söylüyordu, bugün TMSF’nin rakamı borcun 700 milyara dayandığını gösteriyor. Geçen sene toplam borç, bunun yarısı kadardı. Her geçen gün hep birlikte iflasa sürükleniyoruz.
“700 MİLYAR LİRA BORÇ BİRİKMİŞ”
AK Parti geldiğinde, iktidar olduğunda, Tayyip Erdoğan Başbakan olduğunda çiftçilerin borcu ne kadarmış? 2,4 milyar. 2,4 milyardan 700 milyara. Tam 300 kat çiftçinin borcu artmış. Bu AK Parti iktidarında. Tarım Kanunu der ki gayri safi milli hasılanın yani milli gelirin yüzde 1’i destekleme olarak çiftçiye verilecek. Bu kanun çıktığı günden bugüne kadar ödenmeyen hakkınız 853 milyar lira. Bakın size hakkınız 853 milyarı vermemiş, sizin bankalara 700 milyar borcunuz birikmiş. Yani Türkiye’deki bütün çiftçileri bir bütün olarak görsek, size hakkınızı verseler bugün birinizin bir bankaya bir lira borcu kalmayacak. Bu kadar büyük haksızlık, bu kadar büyük aymazlık, bu kadar büyük nankörlükle karşı karşıyayız. Bu insanlar sizi yıllarca doyurdular. Güneşin altında çalıştılar. Dolunun altında koşuştular. Yağmurun altında kaldılar. Rüzgarda üşüdüler. Sizi aç bırakmadılar ama siz geldiniz onları açlık ve sefalete, iflasa sürüklüyorsunuz. Yazıklar olsun hepinize.
“CHP, ÇİFTÇİNİN KARA GÜN DOSTUDUR”
Bugün çiftçilerin borçlarının faizlerinin silinmesini öneriyorum. Kabul etmiyorlar. Ama sadece geçen sene 2024 yılı için vazgeçilen kurumlar vergisi 660 milyar lira. Kim veriyor kurumlar vergisini? Çiftçi mi veriyor, emekli mi veriyor, çalışanlar mı veriyor? Kurumlar vergisini patronlar, şirketler, holdingler veriyor. Onlara gelince 660 milyar lirayı bir kalemde sileceksin ama çiftçinin 700 milyar borcu var, faizini silelim deyince kaynak yok diyeceksin. Buradan Türkiye’nin bütün çiftçilerine, köylülerine sesleniyorum. Siyaset öncelik belirleme işidir. Ben CHP Genel Başkanıyım, biz CHP’nin yöneticileriyiz. Bizim önceliğimiz işçiler, emekçiler, elbette çiftçiler.
Çiftçiler dururken, eğer ki bu kadar çiftçi mağdurken, bu kadar büyük mağduriyet varken oy günü gelince köy kahvesine gelenler, çayınızı kahvenizi içenler, hatırınızı soranlar, oyunuzu isteyenler, seçim geçince zenginlerin alacaklarını bir kalemde 660 milyar lira silip sizin toplam borcunuzu değil faizini bile silmeye yaklaşmıyorsa, çiftçilerimiz, köylülerimiz dostunu, düşmanını bilecek. AK Parti, çiftçinin dostu değildir. CHP, çiftçinin kara gün dostudur. Bugün çıkmışlar mazot desteğini, gübre desteğini kaldırıyor, adını değiştiriyor, temel destek diyor. Niye? Verdiği mazot desteğini söyleyince utanıyor ondan. Bütün hepsini kaldırmış, temel destek diyor. Bak eğer çiftçiyi destekleyeceksen, samimiysen, değilsin ama biliyorum keşke samimi olsan. Gel o temel destek dediğini gayri safi milli hasılanın yüzde 1’ine getir, çiftçiye dağıt ve bu sıkıntıları kökünden çözelim. Ama yüzde 1 değil binde 2 verecek kadar hakkınızı yediler. Yemeye de devam ediyorlar.
“GIDA ENFLASYONU DÜNYANIN 10 KATI”
Tarımda bahsettiğim sorunlar çözülmeyince, işsizlik artıyor. Köyden kente göç engellenemiyor. Üretici ve tüketici refaha eremiyor. Birisi maliyetinin yarı fiyatına, 8 liraya fasulye satıyor, öbürü pazardan 80 liraya fasulye alıyor. Ülkemiz gıda enflasyonunda dünyadaki ülkelerin 10 katı düzeyinde. Türkiye’de gıda enflasyonu 61,7. Dünya ortalaması yüzde 6. Dünyanın 10 katı gıda enflasyonu var. Bunun bir sebebi var. Başımızdaki beceriksizler. Başka kimse değil. Hakkaniyetli bir hal yasası olmadığı için, hakkaniyetli bir perakende ticaret yasası olmadığı için, en önemli maliyetlerden biri tarımsal sulamanın ucuzlatılması için beklediğimiz ve önerdiğimiz su yasası olmadığı için, tarlada 1 lira olan ürün pazara gittiğinde 10 lira, markete gittiğinde 13 lira, 15 lira oluyor. Dilimizde tüy bitti ama halen hal yasasına, perakende yasasına yaklaşmıyorlar. Sorunu biliyorlar, çözümü vallahi senden benden iyi biliyorlar. Ama yanaşmıyorlar. Çünkü emeğinizi sömürüp, dünya devi şirketlere ve ithalatçılarına aktarıyorlar. Onlar yandaşı düşünüyorlar, vatandaşı yüz üstü bırakıyorlar. Ben sizin sesiniz olmak için buradayım.
“TARİŞ ESKİ TARİŞ DEĞİL”
Türkiye’nin tamamının etkilendiği bütün sorunların yanında gelelim bizim Manisa’nın her birisine miting yapsan hak edecek ürünlerine. En başta, en çok üretilen ürünümüz üzüm. Bu hafta başlarında afetli yağışlar yüzünden büyük zarar gördük. Milletvekillerimiz Bekir Başevirgen, Vehbi Bakırlıoğlu meseleyi takip ediyorlar. Belediye başkanlarımızla birlikte meselenin üzerindeler. Meclis’e önergeler, kanun teklifleri sunuyorlar. Elimizden gelen desteği veriyoruz. İlk yapılacak iş bütün borçların anaparasının bir yıl ertelenmesini, faizlerin silinmesini, özellikle hafta başı yaşanan afetten sonra, bu afetten etkilenen çiftçilerimiz, bağcılarımız için özellikle öneriyoruz. Rekolte geçen sene 300 bin tondu, bu sene 200 bin tonu zor buluyoruz. TARİŞ 7 numara üzüm için 100 lira açıkladı. Bakıldığında fiyat kabul edilebilir gibi görünüyor. Ama esas mesele bu rekolteyi bu fiyat kurtarmaz.
Bir diğer mesele TARİŞ’imiz eski TARİŞ değil. 100 ton üzüm götür, 8 tonunu alabiliyor. Yani TARİŞ’in verdiği fiyat piyasa yapıcı fiyat olamıyor. Senin bütün ürününü o fiyattan olsa bir nebze düşünülür. Ama yüzde 8’ini alacak, kalanı ne olacak? O yüzden TMO’nun gün geçirmeden, bugünden yarına tezi yok, derhal en az 120 lira 7 numaralı üzüm için fiyat açıklaması, birçok yerde üzüm alım seyyar ofislerinin kurulması, çerine çöpüne, osuna busuna bahane üreten, işi bilmeyen eksperlerle değil üzümden gerçekten anlayanlarla hızla ve yüksek kapasitede üzüm alması gerekmektedir. Bunlar yapılmadığı takdirde üzümcü perişan olur. Bankaların elinde sefil olur.
“ÜRETİCİNİN FİYATI DÜŞÜYOR”
Akhisarlılar burada mı? Vehbi Bakırlıoğlu ilçe başkanıydı, ben milletvekiliydim, Ballıca’da zeytin festivalinde çıktık, Vehbi Bakırlıoğlu dedi ki zeytinyağına çok düşük teşvik veriliyor. Dane zeytine yok. Biz dane zeytine teşvik isteyelim dedi. Bunu Ballıca’da söyledim, Ballıca ve Akhisar yıkıldı. Ama o günden bugüne halen sesimizi duyuramadık. 1998 yılı, yani beğenmedikleri, laf ettikleri, mezarında huzur vermedikleri Ecevit, 1998 yılında ve devamında 40 cent litre başına verilmesi gerektiğini söylemiş, yapılan seçimlerden bir ay sonra 40 centlik zeytinyağının litre başına destekleme vermişti. O gün destekleme 40 centti, Ecevit vardı. Bugün onu beğenmeyen Tayyip Erdoğan var, destekleme 3,4 cent. 40 cent, 3,4 cent. 10 katından bile az. Akhisarlılar bir ellerini kaldırsın. Buradan hep birlikte zeytinyağına litre başına 10 lira, dane zeytine kilo başına 2 lira destekleme istiyoruz. Aşağısı kurtarmıyor. Ayrıca dökme yağa ihracat yasağı getirdiler. Dökme yağa getirilen ihracat yasağı üreticiden alım fiyatını düşürdü. Bu sıkıntının bir an önce ortadan kaldırılması lazım. Dökme yağı yasaklayınca üreticinin fiyatı düşüyor ama marketteki fiyat düşmüyor. Marketteki fiyatı düşürmek için tedbir açıklıyorlar.
Zeytin üreticisinin fiyatı düşüyor. O yüzden bu konuya gerçekçi, akılcı çözümler üretmek gerekiyor. Biraz önce söyledim. Allah gani gani rahmet eylesin, ben biliyorsunuz hemen şuradan Hacıhaliller köyündenim. Sizin Sindelli’nin hemen yanı. Hacıhaliler’den gelen var mı? Bir gün köyden Kadriye yengenin torununun düğününe gittim. Manisa’da bir düğün salonunda. Basık bir salon. Gençler oynuyor. Toz duman olmuş. Herkes terlemiş, tatsız, tuzsuz bir halde Kadriye yengeyi gördüm. Elini öptüm, yenge dedim ne yapıyorsun, nasılsın? Nasıl olayım dedi, şu hale bak dedi. Bir tane plastik tabak. İçinde üç tane kuru pasta. Böyle salladı, salladı, şuna bak dedi ve bir vurdu. Bir ittirdi. Plastik bardaktaki limonata da masaya döküldü. Bunun dedi, babasını evlendirirken biz üç gece, dört gün düğün yaptık. Bir tane dana, üç tane koç kestik dedi. Bir dana, üç koç kestik, dört gün düğün yaptık. Şu halimize bak dedi, elindeki kuru pastayı gösterdi. Limonatayı devirdi. O günlerden bugünlere gelmemizde pamuğu kaybetmemizin, beyaz altınımızı kaybetmemizin payı büyük. Ama sorumlusu Hacıhaliller, Derbent değil. Sorumlusu Kasaba değil. Sorumlusu Gölmarmara değil. Bunların hepsinin bir tane sorumlusu var. Ben bilirim ben diyor ya, işte sorumlusu o.
“YENİDEN ÇİFTÇİ MİLLETİN EFENDİSİ OLANA KADAR MÜCADELE EDECEĞİZ”
Geçen sene pamuk toplanmadan önce fiyat 30 liraydı bugünlerde. Bugün 18 lira. Geçen sene 30 liraya satılan pamuğu, bugün 18 liraya almaya kalkarsan nasıl olacak bu iş? Kadriye teyze bir dahakine artık o kuru pastayı da bulamayacak. O düğün salonunu da tutamayacak. Bırak dana ve koç kesmeyi, artık düğün yapamayacak hale geldi insanlar. Ülkenin birinci Cumhurbaşkanı ile sonuncu Cumhurbaşkanı, birisi bugün al ananı da git diyor size, oysa benim partimin kurucusu diyordu ki çiftçi milletin efendisidir. O günler gelene kadar, yeniden çiftçi milletin efendisi olana kadar mücadeleden bir adım geri durursak hepimize anamızdan emdiğimiz süt haram olsun. Demin şurada gelirken kolumdan çekti bir hacı amca. Dedi ki masrafları söyle masrafları. Bakın, hacı amcamın hatırı için söylüyorum. Hatta o diyor ki söyle ki duysunlar. Buradakiler biliyor da bütün Türkiye’ye bir duyursun buradakiler. Gübrenin çuvalı 1600 liraydı geçen sene 3 bin liraya çıktı. İlaç 340 liradan 600 liraya çıktı. Mazot 24 liraydı, 45 lira oldu. İşçi ücretleri 2 kat zamlandı. Sulama maliyeti 3 katına çıktı. Ama bunlar döndüler, dolaştılar, bizim ürünümüze geçen seneki fiyatı bile çok gördüler. Bu şartlar altında geçim olmuyor, doğru mu? O zaman seçim olsun mu? Başka çaresi yok bu işin.
“GEÇEBİLDİĞİN ÜLKE ZİMBABWE”
Biraz önce söyledim. Bunlar, çiftçilerin sorunu. Ama birileri sanmasın ki bu sadece sizin sorununuz. Ne oluyor biliyor musunuz, hal böyle olunca gıda enflasyonu yüzde 60 oluyor. Dünyanın 10 katı dedim ya. Bizden kötüsü yok mu diye soran olabilir. Dünyadaki 200’ün üzerindeki ülkede, gıda enflasyonu Türkiye’den yüksek üç ülke var. Bakın o ülkelerin adı, Arjantin, Sudan, Zimbabwe. Recep Tayyip Erdoğan sen dünya liderisin ya. Geçebildiğin ülke Zimbabwe. Yazıklar olsun. Biraz önce fiyatların, maliyetlerin nasıl arttığını söyledim. Çiftçiler doğru dedi. Televizyonu başından bizi dinleyenler, domates geçen yıl 3,5 liraydı tarlada, bu sene 2 lira. Kavun 9 liraydı, bu sene 1 lira. 10 lira olan karpuz 1,5 lira. Geçen yıl 13 liraya sattığınız patates bu sene en iyisi 4 lira. Kapya biber 22 liraydı, bu sene 8 lira. Silajlık mısır 1 liraydı, yine 1 lira. Bu fiyatlar burayı öldürürken televizyonda dinleyeni güldürmüyor. Çünkü onlar bu ürünleri 10, 15 katı fiyata alıyorlar. Üreten mağdur. Tüketen mağdur, arada birileri, emeği sömürüyor. Arada birileri hepimizi kandırıyor. Bunun çaresi var ya çaresi. Var bunun çaresi, Cumhuriyet Halk Partisi.
“SORUNLARIN ÜSTÜNÜ ÖRTMEYE ÇALIŞIYORLAR”
Tam da bu yüzden Türkiye’nin dört bir yanında hükümet istifa diye çiftçiler bağırdığı için birileri gündemi değiştirmeye, kavgalar çıkarmaya, bizimle başka meseleler üzerinden kavga etmeye, bu sorunların üstünü örtmeye çalışıyorlar. Evladınız olarak, bahçıvan Abdullah Ağa’nın torunu olarak, Hacıhaliller köyünden Selanikli Sadriye Hanım’ın torunu olarak, size namus ve şeref sözü veriyorum. Ne yaparsa yapsın onun suni gündemini değil bu ülkenin gerçek gündemini, sizin sorunlarınızı dile getirmeye sadık kalacağım. Hatta bizi tahrik etmek, başka yerlere çekmek için yapmayacakları yok. İki ittifak ortağı gitmişler Malazgirt, Ahlat’a. İyi ki gittiniz, imkan olsa ben de giderim, olduğunda da gidiyorum. 1071’de Malazgirt Meydan Savaşı ile bu ülke, bu topraklar hepimizin yurdu olmuş.
Orada ansana Alparslan’ı. Orada birlik, beraberlik, kardeşlik de, sorunları biliyorum, gelin bu sorunları hep beraber çözelim de. Yok. Bir yanında ittifak ortağı, bir yanında HÜDA PAR. Hangi HÜDA PAR? Domuz bağcı HÜDA PAR. ‘Kadınları sahiplendirelim köpek gibi’ diyen HÜDA PAR. Hangi HÜDA PAR, ‘anayasanın ilk dört maddesi gitsin’ diyen HÜDA PAR. Bir yanında Devlet Bahçeli, milliyetçiliği kimseye bırakmayanlar, bir yanında anayasanın ilk dört maddesi kalksın diyen Türkiye Cumhuriyeti’ni temelden dinamitleyenler. Yanlarına da birer tane kuvvet komutanı. Şu kadarını söyleyeyim. Devlet Bey sana bakıyorum, yanındaki Hüda-Par’a bakıyorum. Sadece şunu söylüyorum. Kimler kimlerle beraber?
“SİZİN GÜNDEMİNİZİN PEŞİNE TAKILMAM”
Ama önüne gelene terörist diyenler, Hüda-Parcıları Meclis’e sokmak için 10 ay önce kanun yararına bozma yaptılar, hepsini serbest bıraktılar, Meclis’e doldurdular. Şimdi bizi tahrik etmeye, suni gündemlere çekmeye çalışıyorlar. Vallahi de billahi de günü gelince bunların hesabı o Hüda-Par’dan da sorulur, onları kanun yararına salandan da sorulur da çok açık söylüyorum, istediğiniz kadar uğraşın, domates üreticisi bu haldeyken, pamuk üreticisi, üzüm üreticisi, bağcı, fındık, çay, fıstık üreticisi bu haldeyken sizin gündeminizin peşine takılmam. Benim gündemim analarımın, bacılarımın, dayılarımın, milletin efendisi çiftçilerin gündemi. Diyorlar ki geçim yoksa seçim var. Kaçamayacaklar, seçim olacak. Geleceğiz ve bu sorunların hepsini çözeceğiz.
“SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ İÇİN YAPILMASI GEREKENLER…"
Müsaadeniz olursa, hiç uzatmadan son sözümden önce bugün sizin sorunlarınızın çözümü için ne yapmak lazım? Biz geldiğimizde ne yapacağız? Biz iktidarda olsak ne yapardık, onları söyleyeceğim. Çok açık olarak çiftçi desteklemelerinin kanundaki orana çıkarılması, yüzde 1 desteklemenin verilmesi lazım ki biraz önce anlattım, çok büyük bir destek bugün verilenlerin 10 katına denk gelecek. Verimliliği artıran en önemli unsur sulama. Modern sulama altyapısı ülkenin dört bir yanında yaygınlaştırılacak, desteklenecek. Çiftçilerin banka borçlarının tamamının faizleri silinecek, anapara beş yıla bölünecek. Tarım Bağ-Kurlular 9 bin günde emekli oluyor, doğru mu? Ama SSK’lılar 7200 günde, hatta kadın SKK’lılar 5 bin günde oluyor. Bağ- Kurluların tamamının prim gün sayısı 7200’e inecek. Bu sözü verenler tutmadı, CHP gelecek, bu sorunu kökünden çözecek. Asla tarımsal destek ödemelerine traktör ve tarım üretim aletlerine asla haciz gelmeyecek. Hiç istemem bir berber kardeşim haciz olsun ama berberi hacze git. Makasını alamazsın. Terziyi hacze git, mezurasını, makasını, iğnesini alamazsın.
Doktoru hacze git, stetoskopunu alamazsın. Onların makasları alınmıyor mesleğini yapabilsin diye, çiftçiye gelince traktörü bağlıyorlar doğru mu? Destek ödemesi var, bankaya yatıyor hacze gidiyor. O parayı alacak gübre alacak, mazot alacak. o paraya el koyuyorlar. Tamamını kaldıracağız. Çiftçinin ara çapası, tırmığı, kazması asla haczedilemeyecek. Söz veriyoruz ilk iş bunu yapacağız. İklim değişikliği var. Olur olmaz afet oluyor. Doğal afet sigortasını getireceğiz. Çiftçinin kullandığı mazottan ÖTV ve KDV almayacağız. Tayyip bey de almıyor Allah razı olsun. Bakın eğer bir çiftçinin bir tane yatı olsa güzel güzel gemicikleri olsa mazotu ÖTV’siz KDV’siz veriyor. Yatlara ÖTV’siz KDV’siz mazot verip traktöre bu fiyattan mazot verenlere bundan sonra çiftçiler oy vermeyecekler. Verecek misiniz? Ama ben bu mazotu ÖTV’siz KDV’siz vereceğim. CHP’ye sahip çıkacak mısınız? Belediyelerimizin yaptığı bir şeyi tüm ülkede hükümet yapacak. Eğer ki bir mal dalında, sapında, tarlasında kalıyorsa o ürünü sosyal devlet satın alacak, yoksullara ücretsiz dağıtacak.
“İFLAHINI KESECEĞİM”
Son olarak onuncusu, sulamada kullanılan elektrik ödemeleri mahsulden sonra, hasattan sonra yapılacak, yazın ortasında elektrik kesen şirketin iflahını keseceğim söz veriyorum. Yapmayın dedik dinlemediler. Elektriği özelleştirmeyin dedik dinlemediler başımıza bela ettiler. CHP iktidarında başta tarımsal elektrik dağıtımı haksız özelleştirmeler geri alınacak. Hepsini kamulaştıracağım, çiftçiye düşmanlık ettirmeyeceğiz. Bugün yollara düşen çiftçilere söylüyorum. Yalnız değilsiniz. 12 bin 500 lira maaş alan emekli de asgari ücretine enflasyon zammı alamayan emekçi de siftahsız dükkan kapatan, borcunu ödeyemeyen esnaf da sizin gibi sıkıntıdadır. Tek başına kurtulmak yok. Yok öyle kurtulmak tek başına. Ya hep beraber, ya hiçbirimiz.
“TÜRKİYE İTTİFAKINI GENEL SEÇİMLERDE DE KURACAĞIZ”
Daha önce söyledim. Koştular geldiler. Bir kez daha söylüyorum. Emeği sömürülenler, alın teri sömürülenler, karşılığını alamayanlar hep aynı taraftalar. Onlar halkın tarafındalar. Birileri de onları sömürenlerin tarafındalar. Biz sömürüye karşı hep beraber olacak ve Türkiye İttifakı’nı genel seçimlerde de kuracağız. Aslan sosyal demokratlar, muhafazakar demokratlar, milliyetçi demokratlar, Kürt demokratlar, yeter ki vatanını sevsin, bayrakla, Atatürk ile Gazi Paşa ile sorunu olmasın, yeter ki bölücü olmasınlar, tüm demokratlar, Türkiye İttifakı’nın içindedir. Hep birlikte başardık. Yine başaracağız. Öncelikle bir an önce seçimleri istemeye var mısınız? Sonra da seçimlerde hakkımızı almaya, sizi koruyacak, kollayacak bir iktidarı getirmeye var mıyız? O zaman üzülmeyin, enseyi karartmayın. Bütün dertlerin var bir çaresi, Cumhuriyet Halk Partisi. Kaldır pankartları görsün herkes. Manisa’nın dört bir yanından, komşu illerden gelenlere selam olsun. Ekmeğini taştan çıkaranlara, alnının terini toprağa damlatanlara selam olsun. Atatürk’ün dediği gibi milletin efendilerine selam olsun. Hep birlikte çalışıp hep birlikte başaracağız. Sizi seviyorum. Size güveniyorum. Size inanıyorum. Beni değil, kendinizi alkışlayın, duyalım.”