Nobel ödülleri jürisi Prof. Dr. Alpar Sevgen, TBMM’ye ‘Boğaziçi’ çağrısı yaptı

Boğaziçi Üniversitesi’nde ders vermesi veto edilen akademisyenlerden Prof. Dr. Alpar Sevgen, Cumhuriyet’e konuştu. Sevgen, “Boğaziçi’nde acil bir durum var. Başta TBMM Eğitim Komisyonu olmak üzere lütfen buraya baksınlar. Olan bitenin kanunlarla ilgisi yok. Müdahale lazım. Boğaziçi yol alamıyor” dedi.

Sena Tufan

Boğaziçi Üniversitesi’nde 49 yıldır fizik alanında çeşitli dersler veren Emeritus (tecrübe ve saygınlık sahibi)  Profesör Alpar Sevgen’in ismi, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından atanan “kayyum rektör” Naci İnci yönetimince ders vermesi veto edilen akademisyenler listesinde yer alıyor. Nükleer fizik ve müzik akustiği uzmanı Sevgen’in kariyerinde Atom Enerjisi Danışma Komisyonu üyeliği başta olmak üzere bilimsel çalışmalar yapan birçok enstitünün üyeliği bulunuyor. Sevgen ayrıca fizik dalında verilen Nobel ödüllerini alacak adayları belirleyen jüride yer aldı. TÜBİTAK teşvik ödülü de bulunan Sevgen, uzunca bir süredir Türkiye’nin gündemini meşgul eden Boğaziçi Üniversitesi’ndeki hukuksuzlukları Cumhuriyet’e değerlendirdi. 

"GEREKÇESİZ KARAR"

- 49 yıldır Boğaziçi Üniversitesi’nde ders veriyorsunuz. Şimdi neden görevden uzaklaştırıldınız?

Bunun yanıtını ben de merak ediyorum. Bana bir yazı gelmedi. Dersler ilan edildiği zaman listede benim dersim de vardı. Dersimin karşısına da adım yazıldı. Öğrenciler, asistanlar, hepimiz ders için hazırdık. Derken bir telefonla öğrendim. Ciddi devlet işlerinde bir yazı olur. Kararların gerekçesi olur. Gerekçe yazılmadı. Bölüm başkanlığına sorduğumda, onlara da bir yazı iletilmediğini öğrendim. Benzer durumu yaşayan diğer arkadaşlarıma da resmi bir yazı iletilmediğini öğrendim. Dolayısıyla bu sorunuza resmi olarak bir yanıt veremiyorum. Gayri resmi olarak da ben ve görevden alınan diğer arkadaşlarım, Boğaziçi’nin işleyiş tarzını beğenmediğimiz ve bunu açık ve net olarak dile getirdiğimiz için hoşlarına gitmiyor. Boğaziçi’nde yapılanlar üniversite işleri değil. 

- Ofislerinizi boşaltmanız istenmişti. Boşalttınız mı?

Tam anlamıyla boşaltmasam da hafiflettim. 

"MİLLETİN MÜLKÜ"

- Boğaziçi’nde 600 günden fazla süredir devam eden bir direniş var. Şu anda üniversitede neler oluyor? 

Üniversitede olmaması gereken ne varsa oluyor. Üniversitede olması gereken hiçbir şey de olmuyor. A’dan Z’ye her şey ters. Bizden ne isteniyor? Ben 49 yıllık hoca olarak ne diyeceğim? Bu yapılanlara bravo mu diyeceğim? Tabii ki eleştireceğim. Tabii ki bu tamamen yanlış diyoruz. Hem yönetime, hem basına söylüyoruz. Çünkü Boğaziçi milletin mülküdür ve bu milletin ona verdiği bir görev var. 

- Boğaziçi neden hedefte? 

Yapılanlara baktığınız zaman, alarma geçmemenizin imkânı yok. Anayasamızın üniversite yönetimine ait 130. maddesine baktığımızda, üniversiteler kamu tüzel kişiliğine sahip ve bilimsel özerkliğe sahip kurumlardır. Yani, bu kurum bir icraat yaptığı zaman, mutlaka kamu yararı gözeterek yapmalı. İdare ve Boğaziçi’nde çalışan herkes, kamu yararı olduğunu bilmek zorunda. “Kamu yararı yok” denildiğinde de buna bir cevap vermesi lazım. Öte yandan Boğaziçi’nde bilimsel özerkliğin kimde olduğu da tartışmalı. Bilimsel özerklik, kurumundur. Şayet siz bilimsel bir ünitenin kararını saymazsanız, bilimsel özerkliği çiğnemiş olursunuz. Boğaziçi’nde 29 bölüm, üç enstitü var. Hiçbir idareci, buraların akademik bilgiçi olamaz. Dekan ya da rektörlerin tüm bölümlerin akademik derinliğine vakıf olması mümkün değildir. Bir dersin açılıp açılmaması dekanın işi değildir. Hele rektörün hiç değildir. Rektörlükler bu akademik yetkileri gasp ettikleri zaman, her türlü kanun ve akademik geleneğin dışına çıkıyorlar. Dersler iptal edildiğinde öğrenciler mağdur oluyor. 

"AKADEMİK SUÇ İŞLENİYOR"

Öğrenci bu dersleri alabilmek için Boğaziçi’ne geliyor. Boğaziçi’nde ders veren hocaların derslerini iptal ettiğiniz zaman, Boğaziçili öğrencilere kıyıyorsunuz. Onların eğitim-öğretimini engelliyorsunuz. Bu akademik bir suç. Akademik suç olmanın yanında bunun ceza kanununda ve yüksek öğretim kanununda cezai yaptırım maddeleri var. Bunun üzerine yargı, resen mi gider, soruşturma mı açılır bilmiyorum artık. Ancak bu kimsenin yanına kâr kalacak bir şey değil. Bu üniversite benden sorulur diyemezsiniz. 

- Öğrencilerin tepkileri nasıl?

Bizim gayemiz öğrencileri bu karışıklıkların içine çekmemek. Derslerinize çalışın, moralinizü yüksek tutun diyoruz. Bunca direnişe rağmen, eğitim kalitesinde bir aksama olmamıştır.

"SORGULAMA KÜLTÜRÜ DAMARINDA YATIYOR"

- Boğaziçi‘nin değerleri için ne söylersiniz? 

Üniversite her şeyden önce kendini bulma ve kişiliğini keşfetme yeri. Boğaziçi de öğrencilere en çok kendini tanıma imkânının verildiği yer. Diğer üniversitelerde bu kolay kolay sağlanmaz. Boğaziçi öğrencilerine “kimsenin sözüyle değil” mottosunu aşılar. Hocanın, dekanın, rektörün, politikacının sözüyle değil, kendin düşünerek onu kabul edeceksin. Sorgulama kültürü Boğaziçi’nin kılcal damarlarında yatıyor. Hiçbir şekilde hesap vermeyen yönetim, bu sorgulama ve eleştiriden rahatsız oluyor. Demek ki Boğaziçi kültürünün dışındalar. Boğaziçi’nde kim ne düşünürse düşünsün bir arada olmayı başarır. 

 

 

"MECLİS LÜTFEN BURAYA BİR BAKSIN"

Rektör ve dekanların idari memurlar olduğunu ve akademik yetkilerini kullanmamaları gerektiğini söylüyorsunuz. Bu tam olarak ne demek?

 

Hiçbir yerin idari kaynakları sonsuz değil. Boğaziçi’nde bölümlerin istemediği idari kadrolar açılıyor ve buraya kendi istedikleri kişileri getiriyorlar. Ne oldu anayasadaki akademik özgürlük? Bu yapılanlarda kamu yararından bahsetmek söz konusu olamaz. Şimdi biz tabii tecrübeli hocalarız diyoruz ki bu yoldan dönün. Boğaziçi’nde acil bir durum var. Başta TBMM Eğitim Komisyonu olmak üzere lütfen buraya baksınlar. Olan bitenin ne anayasayla ne de kanunlarla hiçbir ilgisi yok. Müdahale lazım. Bu yönetimle Boğaziçi yol alamıyor.