Ne dedi, ne yaptı? Erdoğan’ın dış politikadaki tarihi ‘U dönüşleri’

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, siyaset yaşamı boyunca sert çıkışlarıyla adından söz ettirdi. Ancak sert çıkışlarının ardından geri adım atması; bir vakit olanca sertlikte ifade ettiği sözlerin tam tersini savunması, hatta ağzından çıkan sözlerin tam tersini yapması da Erdoğan’ın sıklıkla şahit olduğumuz tavırları arasındaydı.

cumhuriyet.com.tr

Cumhurbaşkanı Erdoğan son olarak Katar'ın başkenti Doha'da, Dünya Kupası'nın açılışında liderlere verilen resepsiyonda, daha önce 'zalim', 'firavun', 'darbeci', "Onunla aynı masaya oturmam" dediği, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi ile selamlaşıp tokalaştı. Mısır basını, bu el sıkışmaya ek olarak, bir de "ikili görüşme" gerçekleştirildiğini iddia etti.

Cumhuriyet.com.tr, Erdoğan’ın siyaset yaşamı boyunca dış politikada attığı geri adımları derledi:

KATİL SİSİ’DEN, “DOST VE KARDEŞ” MISIR’A

Cumhurbaşkanı Erdoğan, eski Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin, dönemin Genelkurmay Başkanı Abdül Fettah el Sisi tarafından darbe ile devrilmesine büyük tepki göstermişti. Erdoğan, bugün Mısır Cumhurbaşkanı olan Sisi için “Sen ülkende demokrasi katilisin. Sisi, sen böyle bir katilsin” ifadelerini kullanmıştı. Bu süreçte Türkiye ile Mısır arasındaki tüm diplomatik ilişkiler kesildi ve iki ülke karşılıklı olarak elçilerini çekti.

Kasım 2020’de, Mısır ile Türkiye makamlarından iki ülke arasındaki normalleşme adımlarına dair olumlu sinyaller gelmeye başladı. Mart 2021’de, Mısır'la ilişkileri normalleştirme aşamasında olan Türkiye'nin, İstanbul’da faaliyet yürüten Müslüman Kardeşler örgütüne ait TV kanallarına kısıtlamalar getirildiği öne sürüldü. Haziran ayında ise Türkiye’deki Müslüman Kardeşler üyelerinin, Mısır’a iade edilebileceklerine dair haberler basına yansıdı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12 Mart’ta basına verdiği bir demeçte, “Mısır'la istihbari, diplomatik ve ekonomik olarak işbirliği sürecimiz devam ediyor. Gönül ister ki Mısır'la bu süreci daha güçlü devam ettirelim” demişti. Dışişleri Bakanlığı bir süre önce Mısır Milli Günü’nü, “Dost ve kardeş Mısır Arap Cumhuriyeti’nin Milli Günü kutlu olsun!” sözleriyle kutladı.

“ONE MINUTE” KISA SÜRDÜ...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasete adım attığı ilk gençlik yıllarından itibaren İsrail’e karşı sıkı ve uzlaşmaz bir tavır içinde oldu. Erdoğan, İsrail ile çatışma halinde olan Filistinli gruplara daha önce hiçbir Türk liderin sunmadığı geniş imkânlar sundu. Öyle ki, pek çok ülkenin terör listesinde olan Filistin merkezli Hamas örgütünün, İstanbul’un Başakşehir ilçesinde bir ofis açtığı ve örgütün, operasyonlarının bir kısmını Türkiye’den yönettiği öne sürüldü.

Türk hükümeti ile İsrail arasındaki ilk gerilim 2008-2009 yılları arasındaki Gazze savaşı ile patlak verdi. Erdoğan, 29 Ocak 2009 tarihinde İsviçre'nin Davos kentinde düzenlenen zirvenin son konuşmasında, “kendine daha az konuşma imkânı tanıdığı gerekçesiyle” Dünya Ekonomik Forumu Moderatörü David İgnatius’a “one minute” diyerek çıkıştı ve konuşmacılar arasında bulunan İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez’i sert sözlerle hedef aldı.

31 Mayıs 2010 tarihinde, Gazze’ye insani yardım taşıdığı söylenen “Mavi Marmara” gemisinin İsrailli askerler tarafından hedef alınması neticesinde, Türkiye ile İsrail arasındaki diplomatik ilişkiler kesildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mavi Marmara saldırısının ardından "Gemiye ben izin verdim" demişti. Sonrasında ise "Siz bu insani yardımı götürmek için dönemin başbakanına mı sordunuz?" diyerek kendisini yalanladı.

Erdoğan, Filistin'de yaşanan olaylardan dolayı İsrail'i sık sık “terör devleti” sözleriyle eleştirmesine karşın 2021 yılında “normalleşme” söylentileri duyulmaya başlandı. İsrail Cumhurbaşkanı Yitzhak Herzog 9-10 Mart 2022 tarihlerinde Türkiye'ye resmi bir ziyarette bulundu. Ardından iki ülke, karşılıklı olarak büyükelçi atadıklarını duyurdu.

“DARBE FİNANSÖRÜ” BAE'YLE 13 ANLAŞMA

Erdoğan'ın Ortadoğu ülkeleriyle ilişkilerinde son dönemde yaptığı U dönüşlerinin bir başka halkası da Birleşik Arap Emirlikleri'yle (BAE) oldu. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Erdoğan, bakanlar ve AKP'nin önde gelen isimleri BAE'yi "olayın finansörü olmakla" itham ediyordu. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 15 Temmuz darbe girişiminden bir yıl sonra yaptığı açıklamada “BAE’nin darbecilere 3 milyar dolar para desteği sağladığını, darbe girişimini fonladığını” söylemişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise “Darbe girişimi olduğu zaman Körfez’de kimlerin buna sevindiğini, nasıl paralar harcandığını çok iyi biliyoruz” demişti.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ise “BAE, zarar vermek amacıyla Türkiye karşıtı terör örgütlerini destekliyor. Doğru yer ve zamanda hesabını soracağız” demişti. Dahası, bu iddialar sözde de kalmamış ve Türk yargısını harekete geçirmişti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 2020 yılı ağustos ayında Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid Al Nahyan’ın danışmanı Muhammed Dahlan hakkında “darbe girişimini finanse etmek” ve “uluslararası casusluk” suçlarından İnterpol’e ‘kırmızı bülten’ talebinde bulunmuştu.

Ancak geçen zamanla birlikte BAE'ye karşı bu "hasmane" politika da yerini birdenbire sıcak ilişkilere bıraktı. Erdoğan,15 Temmuz darbe girişiminin ardından "Körfez’de kimlerin buna sevindiğini, nasıl paralar harcandığını çok iyi biliyoruz" diyerek isim vermeden hedef aldığı BAE'ye 2021 yılında elini uzattı ve bu ülkeyle de "13 ayrı anlaşma" imzalandı.

“BU MİLLET ENAYİ DEĞİL” DEDİ, SARAY'DA AĞIRLADI

Erdoğan, daha önce Cemal Kaşıkçı cinayeti üzerinden Suudi Arabistan yönetimini ağır sözlerle hedef almıştı. Cinayetin ardından Riyad yönetimine "Veliaht Prens dedi ki, ‘Cemal Kaşıkçı başkonsolosluktan çıktı’ Ya Cemal Kaşıkçı çocuk mu? Dışarıda nişanlısı var. Onu alıp ayrılmaz mıydı? Bunlar dünyayı enayi zannediyor. Bu millet enayi değil hesabı sormasını bilir. Daha birçok şeyler çıkacak. Buradan çok şeyler çıkar. Artık insanlık bunlara tahammül edemez" diye seslenen Erdoğan, "İnsanları enayi, ahmak zannediyorlar. Kamuoyunu kandıracaklarını zannettiler. Ne oldu? Aradan bir iki gün geçti farklı açıklamalar yapmaya başladılar" ifadelerini kullanmıştı.

Ardından, Türkiye ile Suudi Arabistan arasında da “normalleşme” süreci başladı. Süreç devam ederken İstanbul’daki Suudi Arabistan Konsolosluğu’nda öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı davası Suudi Arabistan’a iade edildi. Karar tepkilere neden olurken, Prens Selman’ın Türkiye’ye gelişinden 5 gün önce İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nce davanın düşürüldüğü ortaya çıktı. Erdoğan olaydan 4 sene sonra Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ı resmi törenle ağırladı. İki ülke arasında birçok anlaşma imzalandı.

AL PAPAZI, VER PAPAZI

İzmir'de, 'terör örgütleri adına suç işlediği ve casusluk yaptığı' iddiasıyla hakkında 35 yıl hapis cezası istenen ve ev hapsinde olan ABD'li din adamı Andrew Craig Brunson'a, 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası verildi. Ancak rahibin cezaevinde kaldığı süre göz önünde bulundurularak bir daha hapis yatmamasına hükmedildi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe'de yaptığı Polis Akademisi Mezuniyet Töreni konuşmasında "Diyorlar ki, papazı bize verin. Bir papaz da sizde var. Siz onu bize verin biz de onu, yapalım yargıda gereğini size verelim" ifadelerini kullandı. Ardından Brunson serbest bırakıldı, ev hapsi ve yurtdışı yasağı kaldırıldı, Türkiye'den ayrıldı.

“TRUMP GELİRSE ONUNLA GÖRÜŞÜRÜM” DEMİŞTİ

Brunson davasının sürdüğü günlerde Amerikalı bir muhabir Erdoğan'a, "Amerikan heyeti Türkiye'ye geliyor kaygılı mısınız" şeklinde bir soru yönelttiğinde, "Neden kaygılı olayım, onlarla görüşmeyeceğim. Trump gelirse onunla görüşürüm" demişti. Ancak Erdoğan sonrasında, ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence’in liderlik ettiği, fakat Trump’ın içinde olmadığı heyeti Beştepe'de kabul etti.

DÜŞÜRÜLEN RUS UÇAĞI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 24 Kasım 2015'te, Türkiye-Suriye sınırında Rusya'ya ait bir Su-24 savaş uçağının düşürülmesi sonrası, "Özür dilemesi gereken biz değiliz, hava sahamızı ihlal edenlerdir. Pilotlarımız görevlerini ifa etmişlerdir. Nedir o? Angajman kurallarının ihlalidir ve bunun gereğini yerine getirmişlerdir" demişti. 27 Haziran 2016'da basına yansıyan bir haberde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e bir mektup gönderdiği ve düşen Rus askeri uçağı ile ilgili derin üzüntü içinde olduğunu belirttiği ifade edildi.