Nadir Nadi’siz 33 yıl: Gündem belirleyen aydın

Cumhuriyet gazetesinin kurumsallaşmasında etkin rol oynayan ödünsüz Atatürkçü, gazetemiz başyazarı Nadir Nadi, 33. ölüm yıldönümünde mezarı başında anıldı.

Çağdaş Bayraktar

Gazetemizin başyazarı, Atatürk Devrimlerinin ödünsüz savunucusu Nadir Nadi, 33 yıl önce aramızdan ayrıldı. Nadi için bugün Edirnekapı Şehitliği’ndeki gömütü başında, anma töreni düzenlendi. Törende gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Mine Esen, Genel Yayın Koordinatörü Hakan Akarsu, Haber Müdürü Can Uğur, gazetemiz yazarı ve Yayın Kurulu üyesi Miyase İlknur ile Mali ve İdari İşler Müdürü Osman Selçuk Özer hazır bulundu. Törende konuşan Genel Yayın Yönetmeni Mine Esen, “Nadir Nadi hiçbir zaman yılmadan Atatürk İlke ve Devrimleri ışığında hareket etti, ‘Basın dostu patron’ olarak çalışanlarının arkasında durdu. O dönem gazetemiz iki kere kapatılmasına karşın geri adım atmadı. İlhan Selçuk, Uğur Mumcu gibi bizlere yön verdi. Gazetemizin 100. yılında kendisini minnet ve şükranla anıyoruz” dedi. 

“ONUN SAYESİNDE…”

“Türkiye’nin en fırtınalı yıllarında, darbe dönemlerinde Cumhuriyet gazetesi hedef olurken gemiyi limana güvenli biçimde yanaştıran kişi Nadir Nadi’dir” diyen Miyase İlknur ise, “Onu diğer patronlardan ayıran özellik, yeri geldiğinde ailesini bile karşısına alma pahasına yazarlarına ve muhabirlerine sahip çıkmasıdır. Cumhuriyet gazetesi bugün yayın hayatına devam edebiliyorsa bu Nadir Nadi’nin sayesindedir” ifadelerini kullandı. 

İKİNCİ BAŞYAZAR

23 Haziran 1908’de dünyaya gelen Nadi, Gazeteciliğe, Cumhuriyet’e yurtdışından gönderdiği yazı, haber ve söyleşilerle 1932 yılında başladı. 1936 yılında İstanbul’a döndükten sonra gazetemizin çeşitli birimlerinde çalışan ve köşe yazarlığı yapan Nadi,  1938-1941 yılları arasında Galatasaray Lisesi’nde sosyoloji öğretmenliği yaptı, 1945 yılında babası Yunus Nadi’nin yaşamını yitirmesi üzerine Cumhuriyet’in yönetimini ve başyazarlığını üstlendi. 

CUMHURİYET’İ KURUMSALLAŞTIRDI

Siyaset sahnesinde de boy gösteren Nadir Nadi, 1950-1954 yılları arasında Muğla bağımsız milletvekili, 1954-1957 yılları arasında da İstanbul bağımsız milletvekili olarak TBMM’de yer aldı. Parlamentoya girişinden bir süre sonra Avrupa Konseyi’ne bağımsız Türk delegesi olarak seçilip altı yıl bu görevde bulundu. Atatürk ilke ve devrimlerine bağlılığını ve demokrasi yanlısı görüşlerini yazılarında sergileyen Nadir Nadi, Cumhuriyet gazetesinin Türk basın tarihindeki seçkin yerini kazanmasında etkili oldu. 1983 Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü’nü Feridun Hikmet Es’le paylaştı. Aynı yıl Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin onur ödülü aldı. TÜYAP 7. İstanbul Kitap Fuarı, 1988’de Nadi’yi onur yazarı seçti ve adına Alpay Kabacalı’nın hazırladığı Sekseninci Yaşında Nadir Nadi adlı kitabı yayımladı. Nadir Nadi, Yunus Nadi’nin ölümünden sonra, Cumhuriyet’i yaşattı, kurumlaştırdı. Çizgisinden en ufak sapma göstermeden laik Cumhuriyet ilkelerini ve Atatürk’ün Aydınlanma devrimlerini savunan Nadi, 20 Ağustos 1991’de kalp yetmezliği nedeniyle yaşamını yitirdi.

ESERLERİ

Nadir Nadi’nin eserleri ise şunlar: Sokakta Gürültü Var (1943), Atatürk İlkeleri Işığında Uyarmalar (1961), Perde Aralığından (1965), İki Sovyet Rusya - İki Polonya 1935- 1965 (1967), 27 Mayıs’tan 12 Mart’a (1971), Sil Baştan (1975), Olur Şey Değil (1979), Ben Atatürkçü Değilim (1981), Dostum Mozart (1985).

TEPKİ ÇEKEN TUTUKLAMA KARARI

12 Eylül darbesi sonrası antidemokratik uygulamalarından Nadir Nadi de payını aldı.  Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu’nu savunan Nadi, 13 Ağustos 1961’de yayımlanan “Tuhaf Bir Tasarı” başlıklı yazısını 23 Ocak 1983’te yeniden yayımlayınca, Sıkıyönetim Mahkemesi’nde yargılandı. Ayrıca “halkı yasalara karşı suç işlemeye teşvik etmek” suçundan iki ay 20 gün hapse mahkûm oldu. 

Temyiz hakkı bulunmadığı için karar kesinleşti. Bütün dünyada geniş yankılar uyandıran ve protestolara yol açan bu karar, 75 yaşındaki Nadir Nadi’yi hapse girmeden iki gün önce milli savunma bakanının temyiz hakkını kullanma gereği duymasıyla Yargıtay tarafından bozuldu ve Nadir Nadi’nin aklanmasına karar verildi. Bu yaşananlar bile Nadi’nin ne kadar güçlü ve kamuoyu belirleyici bir aydın profili olduğunu gözler önüne seriyordu.