Miray bebeğin ölümü: İki doktor için 6'şar yıl hapis istendi
Akciğer enfeksiyonu ve solunum yetmezliği şikayetleriyle kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden Miray bebeğin ölümüyle ilgili yargılanan iki doktora "Taksirle ölüme neden olmak" suçundan 6'şar yıla kadar hapis cezası istendi.
DHABezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nin yoğun bakım servisinde tedavi edilen 6 aylık Miray Türkkan, 20 Kasım 2015 tarihinde hayatını kaybetmişti.
Miray bebeğin ailesi, bebeklerinin yanlış tedavi ve aşırı doz digoksin ilacı etkisi ile zehirlendiğini ve bu yüzden öldüğünü iddia ederek doktorlardan şikayetçi olmuşlardı.
İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi'nde bugün görülmesine devam edilen duruşmaya, sanık Elvis Kraja ile şikayetçiler Şahin ve Nurcan Türkan katıldı.
Duruşmada, esas hakkındaki mütalaasını açıklayan savcı Adli Tıp İhtisas Kurulu Dairesi'nden alınan raporlarda, uygulanan digoksin tedavisinin normal düzeyden yüksek seviyede uygulandığının, bebeğin ölümüne yüksek dozda uygulanan digoksin tedavisinin sebep olduğunun belirtildiği anlatıldı Mütalaada, sanıklardan Elvis'in daha önce bu tedaviyi uygulamadığını, ilk defa ölen bebek üzerinde uyguladığını kabul ettiği, buna rağmen daha önce bu tedaviyi hiç uygulamayan sanık Elvis'e, diğer sanık Nurettin Onur Kutlu'nun tedavi uygulamasını devrettiği, bu haliyle her iki sanığın da tedbirsiz ve özensiz davranışları neticesinde yanlış miktarda digoksin tedavisi uygulayarak bebeğin taksirle ölümüne neden oldukları belirtildi. Savcı sanıkların "Taksirle ölüme neden olmak" suçundan 2'şer yıldan 6'şar yıla kadar hapis istemiyle cezalandırılmasını istedi.
Şikayetçiler anne Nurcan ve baba Şahin Türkan, mütalaaya katıldıklarını belirterek her iki doktorun da kusuru bulunduğu için cezalandırılmalarını talep ettiler.
SANIK: SUÇLU ARANIYORSA O BEN DEĞİLİM
Mütalaaya karşı savunmasını yapan sanık Elvis Kraja, "Pişmanlığımı ve üzgünlüğümü yazılı olarak dile getirdim ancak yüz yüze ilk defa şimdi dile getiriyoru. Hastanede saldırıya uğradım. Ancak şikayetçi olmadım. 36 saat durmadan bilimsel olarak hafıza kaybı olma durumu olması bilinmesine rağmen isteğim dışında uzmanların gözetimi altında gündüz ve gece çalıştırıldım. Türkiye'de zorunlu şartlar olduğu belirtilmesi nedeniyle bu şekilde öğrenciler zorunlu olarak çalıştırılıyordu. Ben o bölümün uzmanı değildim. Çocuğun yoğun bakımı uzmanı da değildim. Çocuğu yoğun bakıma kabul eden, tedavisini uygulayan da ben değildim. Tedavi kağıdını aileye imzalattıran kişi dahi değilim. Ben ailemi bırakıp buraya okumaya geldim. Hastanede çalışırken aylık bin 200 TL harçlık alıyordum. Çocuk uzmanlığı almaya çalışan verilen görevden kaçınmayan birisiyim. Hocaların önünde hastanın öldüğü gün de ben yoğun bakımda uzmanlık öğrencisiydim. Digoksin'in panzehiri mevcuttur. Verildikten sonra 60 dakika etkisi biter. Fakat hastanede panzehir yoktu. Sonra Bakırköy'de bulmuşlar neden gidip almadılar bilmiyorum. Bakırköy'e taksiyle gidip ilacı alıp geldim. Ancak bebek ölmüştü. Ailenin acısı büyüktür. Suçlu aranıyorsa o suçlu ben değilim. Beraatimi istiyorum" dedi.
Sanık Kraja'nın avukatı Ali Rıza Dizdar ise tıp literatürüne göre diogsin ilacının asistanlar tarafından verilemediğini öğrendiğini belirterek müekkilinin görevli olmamasına rağmen hastaneye panzehir alıp geldiğini, ancak bebeğin öldüğünü, yetkisi olmadığı için sorumluluğu olmadığını belirterek beraatini talep etti. Diğer sanık Nurettin Onur Kutlu'nun avukatı ise adli tıp raporlarınına aykırı olarak mütalaa verildiğini ifade ederek savunma için süre istedi. Süre talebini kabul eden mahkeme, duruşmayı erteledi.