Meslek odaları: Felaketin adresi olmayalım!

Türkiye deprem gerçeği ile bir kez daha yüzleşti. Kahramanmaraş’ta üst üste meydana gelen 7.7 ve 7.6 şiddetindeki depremin ardından büyük deprem bekleyen İzmir’i korku sardı.

İZMİR / Cumhuriyet

Kahramanmaraş Pazarcık ile Elbistan ilçelerinde meydana gelen 7.7 ve 7.6’lık depremler, İzmir’de deprem hazırlıklarını bir kez daha gündeme getirdi. Binlerce yurttaşın yaşamını yitirdiği ve on binlerce kişinin de yaralandığı iki büyük depremin ardından birinci deprem kuşağında yer alan İzmir’de büyük bir tedirginlik yaşanıyor. Uzmanlar, 30 Ekim 2020’de meydana gelen 6.9 şiddetindeki depremden yaralı çıkan Türkiye’nin üçüncü büyük ilinde yer alan yapı stokunun yüzde 60-70 oranında çürük olduğunu ve 1 milyona yakın yapının büyük bir risk altında bulunduğunu vurguladı. Meslek odalarının temsilcileri benzer bir afet anında İzmir’de hayatın çökeceğini ve çok daha ağır bir tablo yaşanacağını belirterek acil önlem çağrısı yaptı. İzmir’de büyük bir depremin kapıda olduğunu hatırlatan meslek odaları, hasarı en aza indirmek için alınabilecek tedbirleri ve izlenmesi gereken yol haritasını Cumhuriyet ile paylaştı.

AYATAR: 1 MİLYON BİNA DEPREME DAYANIKSIZ

İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Eylem Ulutaş Ayatar: Yarın öbür gün burada aynı depremi yaşasak maalesef aynı tablo ile karşılaşacağız. Kentimizde risk çok yüksek. İzmir’deki yapı stokunun depreme karşı güvenli olmadığını biliyoruz. 30 Ekim 2020’de meydana gelen o büyük depremden sonra bazı gelişmeler var ancak tek başına yeterli değil. Eğer 1999 depreminden sonra bir şeylere başlasak şimdi oldukça önemli mesafe kat etmiş olacaktık. Maalesef genel olarak güvenli binalarda oturmuyoruz. Hangi yapıların risk altında olduğunu tespit etmek için envanter çalışması yapıyoruz ama yapıların dönüşümü için ciddi bir ekonomi kaynak gerekli. Siyasi iktidarın bunu sağlaması lazımdı. İzmir’deki yapıların yüzde 60, yüzde 70’nin depreme dayanıksız olduğu bizzat bakanlar ve yetkililer tarafından da ifade edildi. Bu yaklaşık olarak 1 milyon yapıya tekabül ediyor. 1999 yılından önce yapılmış, mühendislik hizmeti almamış, imarsız alanlarda yapılmış yapılar ciddi tehdit altında. Yapılarımızı nasıl daha güvenli hale getirebiliriz, siyasi iktidarın bu konuyu ele alması lazım. İmar affı gibi uygulamaları değil, önlemleri konuşmalıyız. Bir felaket yaşadık, hepimiz bir çaresizlik hissediyoruz. Depremden sonra yapacak bir şey kalmıyor. Ama deprem kader değil, çaresi var, halen önlem alabiliriz. Bu işin merkezine bilimi koymadığımız sürece bu acı tablolarla karşılaşmaya devam ederiz. Biz bunu Marmara depreminde yaşadık, Elazığ’da yaşadık, Van’da, Kocaeli’de, son olarak da Kahramanmaraş’ta yaşadık, başka yerlerde de yaşarız. Aynı şiddette bir depreme ne yapılarımız, ne de kurumlarımız hazır değil. Aynı acıları biz de yaşayabilirdik.

30 Ekim 2020 İzmir depremi

KAHRAMAN: İMAR AFFINI TARTIŞMANIN NE KADAR YERSİZ OLDUĞUNU GÖRDÜK

Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı İlker Kahraman: 7.7 ve 7.6 şiddetindeki depremler İzmir’de yaşansaydı kentimizdeki yapıların büyük çoğunluğunda karşılaşacağımız manzara yine aynı olurdu. Eski deprem yönetmeliğine göre yapılmış yapılarımız depremde büyük ölçüde yıkılacaktı. Konutlar bir yana, bizim bugün kamu binalarımız dahi tehdit altında. En basit örneği 2020 yılındaki depremde hasar alan adliye binamız. Kaç yıllık bina olmasına karşın o bile hasar aldı. Büyük ölçekte bir deprem şehrimizde ciddi bir felakete yol açabilir. Bu konuda tekrar tekrar uyarıda bulunuyoruz. Sadece yapılarımız değil, deprem sonrası da ciddi bir sorun. Kentimizde sokaklar o kadar dar ki olası bir acil durumda hiçbir yere ulaşamayız. Bugün Kahramanmaraş’ta afet bölgesinde sokaklar geniş olmasına rağmen tablo ortada. İnsanları kurtarmak için erişemiyorlar. İzmir’de benzer bir durumda çoğu yere yardım gelemez. İzmir’in en büyük talihsizliği kent içindeki yapı sayısı çok fazla. Toplanma alanlarımız, parklarımız, afet halinde sığınabileceğimiz yeşil alanlarımız yok. Eğer dönüşüm yapılamıyorsa bile en azından binalarımızda güçlendirmeler yaparak depreme karşı önlem almak, can ve mal kayıplarının önüne geçmek zorundayız. Yoksa aynı acıları biz de yaşayacağız. Tüm İzmirlilere, özellikle 1999’dan önce yapılan yapılarda oturan yurttaşlarımıza binalarında performans ve dayanıklılık testleri yaptırmalarını, mühendislik hizmeti almalarını öneriyoruz. Binalarımızda önlem alma imkânımız var. Aynı şekilde yeni binalar yaptıracak vatandaşlarımızın da iyi mühendis ve mimarlar ile çalışmaları oldukça önemli. İnsanlar her yıl arabasının bakımını yaptırıyor. Aynı şekilde evlerinin, binaların da kontrolünü yaptırması şart. İmar affından faydalanan yurttaşlarımız benzer bir deprem riski karşısında büyük bir tehdit altında. Böyle büyük bir yıkım ve iki büyük depremden sonra artık imar affını tartışmanın ne kadar yersiz olduğunu gördük. Bundan ders çıkarması gerekenler ülkemizi yöneten karar vericilerdir.

AKDEMİR: 7.7’LİK BİR DEPREME HAZIR DEĞİLİZ

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İzmir İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Aykut Akdemir: İzmir’de bu büyüklükte iki deprem yaşansaydı oluşabilecek manzarayı düşünemiyoruz bile. Enkaz alanlarına dahi erişemezdik. İzmir kesinlikle bu ölçekte bir depreme hazır değil. Yollar, viyadükler, altyapımız, hastanelerimiz, yardımları koordine edecek kamu binalarımız ve kurumlarımız, sokaklarımız, binalarımız depreme hazır değil. Bayraklı, Karşıyaka, Çiğli, Konak, Balçova gibi dolgu alanları ve alüvyon zemine inşa edilmiş yerlerin hiçbiri güvende değil. Ve bu ilçelerin çoğu kent merkezinde kalıyor. Özellikle Bayraklı ve Konak civarında yaşanacak bir yıkımda kentimiz ve ekonomimiz kilitlenir. Afet durumunda binaların sıkış tepiş olduğu İnönü Caddesi ve Karşıyaka, Meles Deltası’nın denize döküldüğü gökdelenler bölgesi, Mavişehir, Göztepe sahiline erişemeyiz bile. Binalar yıkıldığında ölmesek de kimse gelip bizi kurtaramaz. İnsanlara yardım ulaştıramayız. 2020’deki 6.6’lık İzmir depreminde 6 bina yıkıldı o kaosu yaşadık. O gün buradaki durum bugün Kahramanmaraş’taki durumdan daha da kötüydü. Belediyenin imkânlarıyla bir şeyler yapıldı ama daha büyük bir depremden aynı şekilde kurtulamazdık. Ne kurumlar ne personeller ne araç gereç ve iş makinaları olarak bir felakete kesinlikle hazır değiliz. İzmir’de deprem toplanma alanı diye bir kavram yok. Sadece tabelalar var. Deprem olduğunda nerede toplanacağız? Yurttaşlarımız Kordon’da, Alaybey’de, Göztepe sahilde mi toplanacak? Peki sahil alanları da depremde yıkılırsa ne yapacağız? Kahramanmaraş’ta 3 binden fazla bina yıkıldığı açıklandı. İzmir’de daha fazlasını yaşardık. Yıllarca deprem vergileri toplandı, Bayraklı’da mağdur yurttaşlardan bir kez daha para toplayıp yeni evler yaptılar. Yine aynısı olurdu. Yine sahipsiz kalırdık. Çünkü iktidarın elinde böyle bir kaynak yok. Toplanan deprem vergileri yollara, köprülere, tünellere, havalimanlarına gitti. Ama ne yazık ki bugün halktan toplanan o deprem vergileriyle yapılan o yolları kullanamıyoruz, o havalimanları çalışmıyor. Daha yeni yapılan hastanelerin, kamu binalarının yıkıldığını gördük. Elimizde sadece insan gücü var, onu da kullanamıyoruz. İzmir’de böyle büyük bir deprem olsa kente girişler de tıkanır ve o arama kurtarmaya, yardıma gelenler de kent merkezine ulaşamazdı.