"Laik ve demokratik bir Cumhuriyet için mücadele etmeliyiz"

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kapsamında yazılı bir açıklama yayımlayan Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED) mücadele çağrısı yaptı. Açıklamada, “Bu güzel ülkenin gerçek sahibi yurtseverler, ilericiler, devrimciler ve tüm emekçileri bizi Orta Çağ karanlığına sürüklemek isteyen çağ dışı güçlere karşı yan yana, omuz omuza laik ve demokratik bir Cumhuriyet yönetimi için kararlılıkla mücadele etmeliyiz” denildi.

İZMİR / Cumhuriyet

Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED) 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kapsamında yazılı bir açıklama yayımlayarak mücadele çağrısı yaptı. Türkiye Cumhuriyeti bir yüzyılı geride bırakıp 101 yaşına ulaştığı aktarılarak başlayan açıklamada, “Türkiye Cumhuriyeti, Mustafa Kemal ve yol arkadaşlarının önderliğinde emperyalist işgalcileri topraklarımızdan kovan ulusal kurtuluş güçlerinin onurlu direnişiyle kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti; ülkemizi emperyalistlerin kurtlar sofrasına atan Osmanlı hanedanının ihanetine karşılık; ağır uluslararası koşullara karşın emperyalist sömürge zincirini ilk kıran, dünyanın ezilen uluslarına bağımsızlık ve özgürlük yolunu gösteren Kurtuluş Savaşının ateşi üzerinde yükseldi… Türkiye Cumhuriyetinin temelinde ezilen, aşağılanan, yük hayvanı gibi davranılan, asker kaynağı olarak görülen yoksul köylülüğün, uygarlıktan yoksun bırakılan Anadolu insanının kanı, gözyaşı ve alın teri vardı… Mustafa Kemal’in önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti, ulusumuzu, çağdaş uygar dünyaya ulaştıracak dev bir adım oldu. Aklı ve bilimi rehber edinen genç Cumhuriyetimiz, imparatorluğun bitmeyen savaşlarında yorgun ve yoksul düşmüş bir ulusu yeniden ayağa kaldırdı; egemenliği gökten yere indirip halka verdi… Ulusunu, halkını, orta çağ koşullarında tutarak feodal sömürünün kıskacında insanca yaşama hakkından, uygarlığın nimetlerinden mahrum bırakmış Osmanlı İmparatorluğu 29 Ekim 1923’te tarihin çöplüğüne atıldı. Cumhuriyet devrimiyle Türkiye; yeni bir gelişme ve ilerleme yoluna koyuldu, çağdaş kurumlar oluşturmaya girişti ve büyük insanlık ailesinin onurlu bir üyesi oldu. Cumhuriyetin ilanı ve sonrasında oluşturulan yeni kurumlar, ekonomik, sosyal ve kültürel alanda gerçekleştirilen reformlar, feodal kalıntıların tasfiyesine yönelik çabalar, kapitülasyonların kaldırılması, sağlam bir çağdaş hukuk sistemi kurularak yurttaşların temel hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması sağlandı” denildi. 

“SORAN, SORGULAYAN VE ARAŞTIRAN ÖZGÜR DÜŞÜNCELİ BİREYLER YETİŞTİREBİLMELİ”

Cumhuriyet kazanımlarına dikkat çekilen açıklamada, “Cumhuriyetle birlikte sanayileşme yolunda atılan adımlar, ulaşım ağının genişletilmesi önemliydi ama daha da önemlisi nitelikli işgücünün yetişmesi için çağdaş bir eğitim sistemi kurmaktı... Mustafa Kemal Atatürk, 17 Şubat 1923’te, İzmir İktisat Kongresi açış konuşmasında şöyle diyordu: “Tarih, ulusların yükseliş ve çöküş nedenlerini araştırırken birçok siyasal, sosyal durumları sayıp döker, ama bir ulusun doğrudan doğruya yaşaması ile yükselmesi ile çözülüp çökmesiyle yakından orantılı ve ilgili olan o ulusun ekonomisidir.” Saltanatın kaldırılması, tekke ve zaviyelerin kapatılması, dil devrimi, medeni kanunun kabul edilmesi, kadınlara seçme ve seçilme haklarının tanınması gibi köklü değişiklerle yeni toplumun temelleri atılmaya çalışılıyordu. Bağımsız bir ülke olmanın vazgeçilmez koşullarından biri olan ekonomik bağımsızlığın sağlanması için öz kaynaklara dayanan bir ekonomik yapılanma öncelikli hedefler arasında yer alıyordu. Demokratik, laik ve çağdaş bir toplum düzeni yaratılabilmesinin en önemli basamağı ise soran, sorgulayan ve araştıran özgür düşünceli bireyler yetiştirebilme zorunluluğuydu. Köy Enstitülerinin kuramcısı ve kurucusu İsmail Hakkı Tonguç; “Kurtuluş Savaşı’nda kanlarını ve renlerin hakları ödenecekti. Yeteneklilere, çalışanlara hakları verilecekti. İmparatorluk döneminde olduğu gibi ezen ve ezilen, sömüren ve sömürülen sınıflar bulunmayacaktı. Cumhuriyet bu demekti. Devrim, en uygun koşulları bularak yeni insan tipleri yaratmak zorundaydı...” sözleriyle, Cumhuriyetle başlayan demokratik devrim sürecinin yoksul köylülüğün haklarının verilmesiyle tamamlanabileceğine işaret ediyordu. Cumhuriyetle birlikte eğitimde Mustafa Necati’den, Hasan-Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’a uzanan bir destan yazılmaya başlandı. Köy Öğretmen Okulları’ndan Eğitmen kurslarına evrilen bu destan Köy Enstitüleri’nin kurulmasıyla taçlandı. Ülkenin dört bir yanında kurulan Köy Enstitülerinden yetişen binlerce genç, yüzyıllardır akıl ve bilim dışı hurafelerle uyutulan halk üzerindeki ölü toprağını silkerek onlara, birey olmanın ve birlikte güçlü olmanın önemini yaparak ve yaşayarak gösteriyordu. Köy Enstitüleri’nin yaktığı aydınlanma ateşinin ülkeyi dört bir yandan sardığını gören tutucu ve gerici çevreler, halkın bilinçlenmesinden korkup, uluslararası yeniden biçimlenmenin de zorlamasıyla, daha sonra pek çok ülkenin örnek alacağı bu özgün eğitim devrimini önce etkisizleştirip sonra tamamen ortadan kaldırdılar” ifadelerine yer verildi.

“TÜM KOMŞULARIMIZLA KAVGALIYIZ”

Merkezi iktidarın politikalarının eleştirildiği açıklamada, “Ülkemiz İkinci Dünya Savaşı sonunda oluşan yeni uluslararası düzende Amerikancı Truman Doktrini ve Marşal Planı kapsamında emperyalist kampta yer aldı. Bu durum dış borç batağında hem ekonomik hem de siyasi bağımsızlığımızın büyük ölçüde yitirilmesi sonucunu doğurdu. Öz kaynaklara dayanma ve kendine yeterlilik politikasının terkedilmesinin, ekonominin dışa bağımlı kılınmasının, uluslararası ilişkilerde emperyalistlerin çıkarlarına karşılık ulusal çıkarların göz ardı edilmesinin ağır sonuçlarını bugün derinden yaşıyoruz. Cumhuriyetin kuruluşunun 101. yılında başlangıç amaçlarından bir hayli uzaklaşmakta olduğumuz açıkça görülüyor. “Yurtta Barış, Dünyada Barış!” ilkesiyle çıkılan bir yolda neredeyse tüm komşularımızla kavgalı ilişkiler içindeyiz. Alınan ekonomik önlemler, iktidar yandaşı büyük sermaye sahiplerini koruyup, servet artırmalarını sağlarken; her geçen gün artan hayat pahalılığı ve emekçilerin örgütlenmesi önüne koyulan engeller nedeniyle, toplumun büyük çoğunluğunu ise açlığa ve yoksulluğa mahkum ediliyor. Ortadoğuyu kan gölü ne çeviren işgalci İsrail Devleti’nin güvenliği, ülkemizde bulunan Amerikan üslerince sağlanıyor. Görünüşte İsrail’in işgalci ve katliamcı saldırıları kınanırken el altından bu ülkeye savaşta kullanılan malzemeler başta olmak üzere her türlü madde satılmaya devam ediliyor” denildi.

“YAZ BOZ TAHTASINA ÇEVRİLEN EĞİTİM SİSTEMİ”

AKP iktidarının politikalarıyla Türkiye’nin akıl ve bilimden uzaklaştırıldığına dikkat çekilen açıklamada, “Ülke Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altında ucube tek adam yönetimine geçirilip, ulusal egemenliğin kalesi olarak değerlendirilen meclis, bütünüyle işlevsiz duruma düşürülüyor. Sağlıkta özelleştirmenin acı sonuçları, her gün ortaya çıkan yolsuzluk ve soygun olaylarıyla toplumsal duyarsızlıkların yüzü ne bir tokat gibi çarpıyor. Ancak parası olanların sağlıklı olmaya hakkı olduğu sonucu, kamu hastanelerinde ölümcül hastalıkların tedavisi için başvuranlara verilen altı aydan bir yıla uzayan randevular ise hastaları adeta evlerinde ölüme mahkum ediyor. Eğitimde ise sorunlar her geçen gün katlanarak artıyor. Birkaç yılda bir değiştirilerek yaz boz tahtasına çevrilen eğitim sistemi, piyasalaştırılıp özelleştirilerek; ÇEDES, Yeni Yüzyıl Maarif Modeli gibi çağ dışı anlayışlarla cemaat ve tarikatların güdümüne sokulup, akıl ve bilimin yörüngesinden tamamen uzaklaştırılıyor. Cumhuriyet değerlerine karşı açıkça yapılan bu saldırılar karşısında ödün vermeden durmalı ve tam bağımsız Türkiye’yi emekçilerin yaşam koşullarının düzeltilmesi ve örgütlenme haklarını, parasız ve kamusal sağlık hakkını, Köy Enstitülerinin ışığıyla aydınlanan laik, demokratik, çağdaş, kamusal, karma eğitim hakkını savunmalıyız. Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği olarak, bu güzel ülkenin gerçek sahibi yurtseverler, ilericiler, devrimciler ve tüm emekçileri bizi ortaçağ karanlığına sürüklemek isteyen çağ dışı güçlere karşı yan yana, omuz omuza laik ve demokratik bir Cumhuriyet yönetimi için kararlılıkla mücadele etmeye çağırıyoruz” ifadeleri kullanıldı.