Kocatepe'den İzmir'e doğru-2

KONUK YAZAR | Atatürk Araştırmacısı Ahmet Gürel, Cumhuriyet'in Ege'si için yazdı...

cumhuriyet.com.tr

İzmirliler, işgal gününü yani İzmir’in kara gününü hiç bir zaman belleğinden çıkarmamışlardır.

İzmirli kadınlar, vatan savunması için cepheye koşan eşlerinin ve oğullarının başlarını kınalayarak uğurlamışlardır.

Askerlerin başlarını kınalayarak göndermek, eski bir Türk geleneğidir. Kına; “vatanı kurtarmadan gelme, vatan uğruna şehit ol” demektir.

Yıllarca, Türklerle beraber komşuluk yapan, Rumlar’ın; işgal sürecinde İzmir’de kalan Türklere yaşattıkları kötülüğü de İzmirliler ömür boyu unutmamışlardır. 

30 Ağustos’ta, Kocatepe’de kazanılan zaferin haberi, İzmir’e tez ulaşmıştır. İzmir’e gelen trenler, ağzına kadar Yunan askerleri ile doluydu. Bu kez, İzmir’i terk ederken, bir an önce, denize ulaşıp, gemilerine binme paniği içindeydiler. Kurtarıcı, 13 Kasım 1918 günü yaveri Cevat Abbas’a, İstanbul Boğazını tekneyle geçerken; “Geldikleri gibi, giderler”, demişti. 1240 günlük kurtuluş özleminin biteceğine inanan İzmirliler, kurtuluş bayramına hazırlanıyorlardı. Her evde gizlice Türk Bayrakları  yapılmaya başlanmıştı ama gözleri İzmir’e girecek ilk süvarilerdeydi. Zafere giden, özlem dolu yolu bu yolu anılarla takibe edelim;

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın Muzaffer Ordusu önce İngilizlerin altı ayda geçilemeyeceği söyledikeri, Yunan siperleri, bir kaç saat içinde ele geçilmişlerdir. 27 Ağustos 1922 günü, düşman işgalindeki Afyon’a giren Türk ordusu, 30 Ağustos’ta, “Başkomutan Meydan Savaşı”nı kazanır.  Türk Ordusunun, bu zaferi karşısında Yunan askerlerinin paniği başlar ve geçtiği her yeri yakarak, yıkarak İzmir’e doğru 9 günlük kaçış serüveni başlar. Orgeneral Asım Gündüz, ‘Kurtuluş Savaşı’nın son günlerini şöyle anlatmıştır;

“Yunan Genel Kurmay Başkanı Hacı Anesti, 1922 baharında tüm hazırlıklarını tamamlamıştı. Arkasındandan hiç eksik etmediği yabancı gazeteciler ve fotoğrafçılar, papazlar, sık sık davet ettiği kişilerle cepheyi geziyor, mağrur, küstah konuşmalar yapıyordu. Son çarpışmadan önce de, yine böyle bir kalabalıkla cepheyi gezmiş, mevzileri görerek İzmir’e dönmüştü. İzmir Metropoliti Hristomos, Yunan Başkomutanı için büyük bir karşılama töreni hazırlamış, dini ayinler düzenlemişti. Şölenin sonunda Reuter Ajansı muhabiri, Yunan Başkomutanına;

‘Cepheyi gezdiniz, Mustafa Kemal’i gördünüz mü?’ Soru herhalde önceden düzenlenmişti. Gururlu ve mağrur Yunan Başkomutanı hayret eder bir davranışla, soruya başka bir soruyla cevap vermiştir:

‘Ne? Mustafa Kemal mi? Kim bu adam? Ben böyle bir komutan tanımıyorum.’ Şimdi küstah, terbiyesiz, adi cevabın sonunu dinleyelim. Mustafa Kemal Paşa ancak palikarya ruhunun düzeyinde olan bu terbiyesizliği duyuyor, fakat vereceği cevabı gününe ve zamana bırakıyordu.”

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Belkahve’de, aynı Reuter Ajansına şöyle verir; “Her yeri aradım ama Hacı Anesti’yi bulamadım. Çünkü, Hacı Anesti, görevinden alınmış, Atina’da kendisine verilecek cezayı beklemektedir 

Yunanistan, emperyalist ülkelerin oyuncağı olarak, medeniyet getirmeye çıktığı Türk topraklarında yarattığı vahşet ile karşılıklı yüzbinlerce askerin kaybına neden olmuştur. Bu savaşta olduğu gibi, din adamları savaşı yönlendirme kalkarsa, acıların artmasına neden olur. Yunanlılar, İzmir’i güle oynaya işgal ederken, 1240 gün içinde, nasıl “Küçük Asya Felaketi”ne dönüştüğünü, daha sonra anlatacağım. Barış içinde kalın. 5 Ekim 2021