Kocatepe'den İzmir'e doğru-1

KONUK YAZAR | Atatürk Araştırmacısı Ahmet Gürel, Cumhuriyet'in Ege'si için yazdı...

cumhuriyet.com.tr

15 Mayıs 1919 günü, emperyalist ülkeler güdümünde olan Yunanistan tarafından İzmir’in işgal edildiğini her İzmirli bilir. İzmir’in işgali, sadece bir başlangıç olduğunu, düşmanın, üç yıl içinde, Ankara’ya doğru ilerlediğini anımsayalım. İşgalin ertesi günü, Mustafa Kemal Paşa, Bandırma vapuru ile yola çıkar, Samsun’a ulaşır. O, İzmir’in kalleşçe işgalini hiç bir zaman unutmaz, ilgililere gönderdiği her telgrafında, İzmir’in işgal ve yaşanan vahşete son vereceğini, “düşmanı geldiği gibi göndereceğini” bildirir. Amasya Tamiminde, Erzurum ve Sivas Kongrelerinde, açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı konuşmalarda hep İzmir’e kavuşma özlemi vardır. Kocatepe’den itibaren İzmir’e doğru muzaffer ordunun harekatını izleyelim. Her yıl, İzmir’de bayram olarak kutlanan 9 Eylül, tüm Türkiye’de bayram olarak kutlanması gerekir, o günden itibaren, tüm Türkiye tek kurşun atılmadan ülkemiz düşman çizmesinden kurtulmuştur. O kurtuluşa giden günleri anımsatarak, makaleme devam edeyim;

25 Ağustos 1922 günü, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, Şuhut karargahından, Kocatepe’ye ordusunu çıkardığı gündür. O, Ankara’dan gizlice Akşehir’e ve oradan da Şuhut’a yola çıktığında; “O gün gelsin, onbeş günde İzmir’deyiz”, demişti. Bakalım, İzmir’in 1240 günlük esareti bitecek miydi?

Bas¸komutan Nutuk’ta o günü şöyle anlatır: 

26 Ağustos 1922 sabahı saat 5.30’da, Kocatepe’den Anadolu yaylasına güneş doğarken, birden, bir gök gürültüsü gibi topçu baraj ateşi başlar. “Büyük Taarruz” başlamıştır. Efendiler, 26/27 Agˆustos günlerinde, yani iki gün içinde, düs¸manın Karahisar’ın güneyindeki 50 ve dogˆusunda 20, 30 kilometre uzunlugˆundaki müstahkem cephelerini düs¸ürdük. Yenilen düs¸man ordusunun bütün kuvvetlerini, 30 Agˆustos’a kadar Aslıhanlar yöresinde kus¸attık.” 

4 Türk zaferi karşısında, Atina’daki savaş şahinlerinin, adeta nefesleri tutulmuştur. İzmir’de güzel günler geçiren Başkumandan Hacı Anesti’yi geri çağırarak, yerine Nikolaos Trikupis’u cephe kumandanlığına tayin etmişlerdir. Trikupis, ordusunu düzene sokmaya çalışıyor, ama faydasızdı, Yunan askerlerinin tek düşüncesi vardır; “deniz, denize ulaşmak.”

Trikupis; çekilme sırasında rastlayacakları şehirleri, köyleri, camileri yakma emrini verirken, halk da mitralyöz ateşine tutulacaktır. Merhamet etmek yok; yaşlılar, kadınlar, çocuklar aynı işleme tutulmuştur. Ege bölgesi, kaçan düşmanın arkasından, dumanı çıkan bir cehennem haline gelmiştir. Genel karargâh önünde, korunmalarını isteyen Rumlar yalvarıyorlar, sızlanıyorlar. Savunmasız çocuk ve ihtiyarların, kadınların katilleri, kırbaçlarla kovuluyor. Evlere hapsedilip, kapıları çivilenen Türkler, evleri ile beraber yakılıyordu, hani Yunanistan İzmir’e medeniyet getirmeye çıkmıştı? Ege bölgesinin 2/3’ü yakıp, yıkılmıştı. Yunanlılar’ın kaçışını ve İzmir’e doğru yaşananlara sonraki makalemde devam edceğim.