Kirlenmesin ceviz ağaçları, kirlenmesin toprak...

Bergama eski Belediye Başkanı Sefa Taşkın, Cumhuriyet Ege için yazdı...

cumhuriyet.com.tr

Geçen yıl, 2001 Ocak ve Aralık aylarında, Ayvalık-Karaayıt Demir madeninde “atık barajı/havuzu” yağmur sularının etkisiyle patlamıştı.

Bu barajda zehirli kimyasal içerik taşıyan maden atıkları biriktiriliyordu. Zehirli sular bitişikteki dereye karıştı, oradan da Madra tarımsal sulama barajına aktı.

Bu olay bir “çevre felaketi” olarak nitelendi. Çevrecilerin yoğun tepkisine yol açtı. 

Bu gibi olaylar beklenebilecek atık barajlı/havuzlu maden işletmelerinin sayısı ülkemizin her yanında giderek artıyor. 

Projelendirilmesi, işletilmesi, denetlenmesinde son derece dikkat ve özen gösterilmesi gereken işletmeler bunlar.

Kısa vadede getirileri olduğu kadar, belki daha da çok, uzun vadede götürüleri olabiliyor. 

Atık barajlarının yarattığı çevre felaketleri Türkiye’de yalnızca Ayvalık’la sınırlı değil. 

Giresun’un Şebinkarahisar ilçesi de bu dertten muzdarip. 

Kartal yuvasına benzeyen bir kayanın dibindeki kent, adını aldığı “şebin” denilen ceviziyle ünlü. 

Dalında üzüm salkımı gibi toplu oluyor Şebinkarahisar’ın cevizi. Çevredeki vadileri şenlendiriyor.

Geçmişi, buraya “Kolonia=Koloni, Mavrokastron=Karakale” denilen Roma dönemine kadar gidiyor. 

Fatih Sultan Mehmet’den bu yana Türklerin egemenliğinde.

Yüzyılın başında nüfusun üçte biri Ermeni imiş. 1915’de, Ermeni techiri zamanında çok acı günler yaşanmış.

Bu yörede, Şebinkarahisar’ın batısındaki Yedikardeş köyünün hemen üstünde işletilen “Siyanürlü Altın Madeni”nin, ağır metalli ve siyanürlü atıklarının biriktirildiği havuz/baraj 20 Kasım 2021’de yıkıldı. 

Zehirli atıklar yakındaki dereye karıştı, oradan da Kelkit Çayı üzerindeki büyük Kılıçkaya barajına ulaştı. Giresun ve Sivas illerindeki geniş alanları tehdit eder hale geldi.

Kim bilir birçok canlının yanı sıra ne kadar çok ceviz ağacının canı yandı bu kirlilikten.  

Madeni işleten NESCO adlı şirket 2008 yılında, Bilecik-Söğüt’teki seramik yapımcılığından Madenciliğe de geçen Yıldızlar Holdinge katılmış.  

Daha önce müteahhitlik ve Muş milletvekilliği de yapmış Sabahattin Yıldızlar bu holdingin sahibi.

Yıldızlar Holding Şebinkarahisar Siyanürlü Altın Madeninin yanı sıra Çanakkale/Yenice, Ordu/Kabadüz, Yozgat/Akdağ’da da siyanürlü altın madenleri işletiyor.

Sahip olduğu madenlerde yılda 100 ton bakır, çinko, kurşun konsantresi elde ediliyor ve tamamı ihraç ediliyor. Topraktan çıkarılan cevher yılda 1 milyon ton.

Elde edilen metallerden geride kalanlar, barajlara konulanlar zehirli atık.

Tabii ki üretilenler ülkemiz için önemli ekonomik değerler. 

Bu gelirlere karşılık içinde yaşamımızı sürdürmek zorunda olduğumuz çevrenin, hayatımızın da bir değeri var!

Yıldızlar Holding, siyanürlü altıncılığa, Şebinkarahisar’dan önce Kütahya Gümüşköy’de başlamış.

Kütahya madenini işleten Eti Madencilik Şirketi bir kamu kuruluşuydu ve ülke çapındaki genel özelleştirmeler kapsamında satışa çıkarılmıştı.

Seramikçi ve müteahhid Yıldızlar Holding, matbaacılık ve davetiyecilik yapan Akın İpek’in sahip olduğu Koza Holding ile birlikte, özelleştirilen madeni   2004 yılında 41 milyon TL karşılığında satın aldı. 

Ertesi yıl Akın İpek hisselerini Yıldızlar Holding’e devretti.

Kütahya Gümüşköy işletmesinde de altın/gümüş içeren cevher “siyanür” zehri kullanılarak ayrıştırılıyor, siyanürle bileşik maddeler ve ağır metalli atıklar, çeşit çeşit zehir içeren atık havuzlarında biriktiriliyordu. 

Ancak önlemi yetersiz atık barajları büyük tehlike kaynağı olabiliyordu.

7 Mayıs 2011 günü Kütahya’daki bu madende, siyanür havuzundaki üç kademeli barajın setlerinden biri çöktü. 

Söz konusu 25 milyon m3 kapasiteli atık havuzunda, 15 milyon m3 siyanürlü atık bulunduğu ileri sürüldü.

Sonra soruşturmalar, mahkemeler, çevrecilerin gösterileri...!

Çok geçmeden, 18 Ekim 2016 günü de söz konusu atık barajında çökme olduğu iddia edildi. Şirket yalanladı.

Bu işletmenin dibindeki, Kütahya’nın Tavşanlı ilçesine bağlı Dulkadirli köyü yıllardır “hayalet köy” olarak anılıyor. Zehirli atıkların yarattığı kanser hastalıklarından dolayı artan ölümler nedeniyle halkın köyü terk ettiği söyleniyor. 

Çevre felaketlerine neden olmasıyla birlikte Siyanürlü Altın/Gümüş Madenciliği çok karlı bir iş olmalı! 

Yıldızlar Holding’in Kütahya madenindeki ortağı Akın İpek buradaki hissesini devrettikten sonra, sahip olduğu Koza Holding eliyle Anadolu’nun birçok yerinde Siyanürcü Altıncılığa girişti.

Bergama Ovacık’taki Siyanürlü Altın Madenini, 2001’de kurulmuş Normady Madencilik adlı, ABD-Avusturalya ortaklığındaki yabancı şirketten satın aldı. 

Bergama-Ovacıktaki madenin ilk sahibi olan yabancı şirketin, Normandy Madenciliğin babası, Türkiye’ye Siyanürlü Altın Madenciliğini getiren ve hala bilim kuruluşları tarafından incelenen tarihsel köylü-çevre direnişiyle Bergama’da karşılaşan Eurogold idi.

Ardından, Koza Holding  Eskişehir-Kaymaz, Gümüşhane-Mastra, İzmir-Dikili-Çukuralan, Kayseri-Himmetdede mevkilerinde de bu tür işletmeler kurdu ya da satın aldı. 

Seramikçilik, müteahhitlik, matbaacılık yapanlar, davetiye basanlar Siyanürlü Altın Madenciliğinde büyük gelecek görmüşlerdi demek! 

Ne de olsa bunun adı ticaret!

Ya da yeni bir tür altına hücum!

Bu durumun yanı sıra Bergama-Ovacık altın madeni için yapılan atık barajının yanında yeni barajlar oluşturularak, başka yerlerdeki madenlerden getirilen cevherler burada işlendi, işleniyor. 

Siyanür kullanılarak altın elde edilmesinden arta kalan zehirli atıklar bu barajlarda/havuzlarda depolandı ve hala depolanıyor.

Çevreciler bu atıklardan oluşan sızıntıların yer yer çevredeki derelere karıştığını iddia ediyor.

Umulur ki kamu adına yetkili ve sorumlu olanlar buralarda gerekli denetimleri yapıyordur! 

Bilindiği gibi, Bergama Ovacık altın madeni ve Koza Holdingin işlettiği diğer madenler daha sonraları, FETÖ olaylarına karıştığı iddiasıyla, 2016 yılında “Tasarruf Mevduat Sigorta Fonuna” devredilmiş, Akın İpek’in tüm mallarına devlet el koymuştu.

Bu arada eski sahip Akın İpek de “FETÖ terör örgütü üyesi” olmakla suçlanmış, yurt dışına kaçmıştı. 

Ülkemizdeki çevre ile sorunlu, altın-gümüş-demir- kurşun -bakır madenciliğinin ülke ekonomimize katkıda bulunması elbette istenen bir durumdur.

Yeraltı zenginliklerimizin ülkemiz insanlarının, kamunun yararına kullanılması beklenir.

Ancak ilgili işletmeleri çalıştırırken çevre ve insan sağlığı ve güvenliğinden hiçbir gerekçeyle vaz geçilemez.

Çok riskli olduğu açıksa, özellikle insanların yoğun yaşadığı yerlere yakınsa bu tür işletmelere izin verilmemesi gerekir.

Görülüyor ki ülkemizde birçok yerde işletilen, zehirli atıklar üreten madenlerdeki “atık barajlarının” patlaması, “çevre felaketlerinin” oluşmasına yol açıyor.

Hele şu anda birçok böyle madenin faal durumda olduğu, birçok atık barajında tonlarca zehir biriktirildiği göz önünde bulundurulursa durumun vahimliği ortaya çıkıyor.

Gözler buralardan kazanılacak paralarla kamaşmamalı yalnızca.

Çevreyle ilgili “ne pahasına olursa olsun” edinilen para, doğanın ölümüdür bir anlamda.

Buna karar vericilerin de uygulayıcıların da hakkı yok! 

Ama insanın yaşama hakkı var!

Sefa Taşkın
22.02.2022
Karşıyaka-İzmir