Karamollaoğlu'ndan Erdoğan'a 'ABD' tepkisi
Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD ziyareti hakkında açıklamalarda bulunarak, kitap tanıtımı ve açılış için yapılan çalışmalar hakkında, "Türkiye’nin dış politikasını düzeltme noktasında yapmış olsalardı çok daha faydalı bir iş yapmış olurlardı" dedi.
ANKASaadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD ziyaretine ilişkin, "Amerika’ya giderken bir kitabın tanıtımı, bir binanın açılışıyla ilgili yaptıkları çalışmaları Türkiye’nin dış politikasını düzeltme noktasında yapmış olsalardı çok daha faydalı bir iş yapmış olurlardı" dedi.
Karamollaoğlu haftalık basın toplantısında konuşarak, Türk-İş'in bu ayın açlık sınırını 3 bin 49 lira, yoksulluk sınırını ise 9 bin 931 lira olarak belirlediğini söyleyedi ve "Siz, açlık sınırını hedef gözeterek, onu gündeminizde ana noktaya oturtarak sözleşmeye başlarsanız problemi çözemezsiniz. Yoksulluk sınırı diye belirtilen rakamı hedef alacaksınız. Şu anda bu, yuvarlak hesapla 10 bin lira. Hedef bu olacak" dedi.
Karamollaoğlu'nun açıklaması özetle şöyle:
'İSRAFI ÖNLEMEK İSTİYORSANIZ TASARRUF ÖNCE EVDE BAŞLAR'
"Ekonomide düzelme istiyorsanız üzerinde duracağınız bir numaralı mesele, yolsuzluğa son vermektir. İkincisi israfı önlemektir. ‘Kimse israf yapmasın’ diyeceksiniz, altına ekleyeceksiniz; ‘Ben müstesna’. ‘Cumhurbaşkanlığı israf yapabilir, TBMM başkalarına örnek olacağına onlar israf yapabilir ama siz yapmayın’ diyor. Bu mantıkla siz ülkenin problemlerini çözemezsiniz. Önce bu kararı verenler kendini israftan kurtarmalı. Amerika’ya bir seyahat yapacaksınız, koskoca araba filosunu uçaklarla Amerika’ya götüreceksiniz. Allah’tan korkun. Orada her binanın tepesinde, sadece Türkiye’de seyredilsin diye bir kitabın tanıtımı yapılıyor. İsrafı önlemek istiyorsanız tasarruf önce evde başlar, önce Saray’da başlar, önce Saray mantığından kurtulmak gerekir.
'BU SAVRULMUŞLUK, KARARSIZLIK VE YÖNSÜZLÜK HALİ ÜLKEMİZE ÇOK CİDDİ ZARARLAR VERMEKTEDİR'
Tabii Amerika seyahati aslında bekleneni veremedi. Tam tersi, Amerika’ya giderken büyük ümitlerle gidildi, mutlaka Biden ile görüşür ve bir mutabakat sağlanır diye düşünüldü, bunlar olmayınca da maalesef Amerika’ya karşı da başka Batılı ülkelere karşı da bir tepki doğdu. Arkasından da ‘Siz böyle yapıyorsanız ben de Ruslarla bir araya gelir, problemleri onlarla çözmeye kalkarım, politikalarımı onlarla birlikte belirlerim’ noktasına gidildi. Bugün Sayın Cumhurbaşkanı Rusya’da Putin’le görüşecek. Bu görüşmenin iki safhası olduğu belirtiliyor. Birincisi heyetler arası görüşmeler olacak, ikincisi Sayın Putin’le Sayın Cumhurbaşkanı özel görüşme yapacak. O görüşmenin içeriği açıklanmayacak, topluma oradan bir mesaj ne yazık ki verilemeyecek. Şahsi ilişkilerle diplomatik ilişkiler birbiriyle karıştırılmamalı. Bu savrulmuşluk, kararsızlık ve yönsüzlük hali bilinmeli ki ülkemize çok ciddi zararlar vermektedir.
'BİR KİTAP TANITIMI İÇİN YAPTIKLARI ÇALIŞMAYI DIŞ POLİTİKA İÇİN YAPSALARDI ÇOK DAHA FAYDALI OLURDU'
Sayın Cumhurbaşkanı, ‘Bir zamanlar biz Bush’la, Obama’yla, Trump’la iyiydik ama ne yazık ki Biden’la iyi değiliz’ diyor. Bush’la, Obama’yla, Trump’la ülkemizin menfaatine olacak nerede biz ittifak ettik? Irak müdahalesi ülkemizin lehine bir iş miydi? Suriye’nin bu hale gelmesi ülkemiz için faydalı mı oldu? Libya’nın karışması bize hangi faydayı sağladı? Biz sadece onlara uyduk, o zaman aramız iyiydi. Şimdi uymamızın mümkün olmadığı adımların atılmasını bizden bekliyorlar, onun için de aramız bozuluyor. Baştan beri öyleydi. Irak müdahalesinde tavır koysaydınız, müdahaleye destek vermeseydiniz acaba ne olacaktı? Amerika’ya giderken bir kitabın tanıtımı, bir binanın açılışının ehemmiyeti üzerinde, onun tanıtımıyla ilgili yaptıkları çalışmaları Türkiye’nin dış politikasını düzeltme noktasında yapmış olsalardı çok daha faydalı bir iş yapmış olurlardı. Saadet Partisi olarak bu konudaki tavrımız nettir. Biz, şahsiyetli bir dış politikayı ilke edindik. Şahsiyetli bir dış politika demek, sadece ülkemizin, milletimizin, komşularımızın değil bütün dünyanın huzur ve barış içinde olabilmesi için bir politika izlemektir.
'YOKSULLUK SINIRI DİYE BELİRTİLEN RAKAMI HEDEF ALACAKSINIZ'
Eylül ayının sonuna geldik. Türk-İş’in bu ayın sonu için yaptığı açlık ve yoksulluk sınırıyla ilgili bilgileri arz etmek istiyorum. Açlık sınırı 3 bin 49 lira olarak belirlenmiş. Yoksulluk sınırı da 9 bin 931 lira olarak belirlenmiş. Peki asgari ücret ne kadar, 2 bin 825 lira. İktidar önce buna bakacak, buna bakarken bir de kendisine bakacak. Bir eli yağda, bir eli balda. 50 yerden ücret alan idareciler var. İdareciler hep el üstünde tutuluyor. Sıkıntı çeken, ‘bu ay sonunda geçimimi nasıl sağlayacağım’ diye düşünen bir tane idareci göremezsiniz. Burada sistemden önce zihniyetin değişmesi gerek. Siz, açlık sınırını hedef gözeterek, onu gündeminizde ana noktaya oturtarak sözleşmeye başlarsanız problemi çözemezsiniz. Yoksulluk sınırı diye belirtilen rakamı hedef alacaksınız. Şu anda bu, yuvarlak hesapla 10 bin lira. Hedef bu olacak.
'YURT PROBLEMİ YAŞANIYOR, BARINAMIYORUZ DİYE BAĞIRAN GENÇLER SUÇLU'
Soğan fiyatları artıyor, soğan üreticileri suçlu. İğneden ipliğe her şeye zam geliyor, marketler suçlu. Yurt problemi yaşanıyor, ‘barınamıyoruz’ diye bağıran gençler suçlu. Ev kiraları artıyor, ev sahipleri ve emlakçılar suçlu. Dahası sorgusuz, sualsiz işinden edilen KHK mağdurları zor bela iş buluyor, onları işe alanlarsa cezalandırılma yoluna gidiliyor. Ama ne hikmetse iktidar hiçbir kabahati kendisinde bulmuyor, herkesi de hainlikle itham etmekten geri durmuyor. Sopayla, tehditle, gözaltına almakla, kurumları kapatmakla bu işler çözülmez; iktidarın artık bu tutum ve davranışlarından vazgeçmesi gerekiyor.
'ARTAN FİYATLAR İÇİN MARKETLERE CEZALAR KESEREK BU İŞLER DÜZELTİLEMEZ'
2010 yılında ‘Sokak aralarında bakkal olayı bitmiştir’ diyerek küçük esnafa mahalleyi dar eden Sayın Erdoğan, şimdi de ‘Beş zincir market piyasayı alt üst ediyor’ sözleriyle enflasyonun sorumluluğunu bunların üstüne yüklemiş bulunuyor. Artan fiyatlar için marketleri sorumlu tutup cezalar keserek bu işler düzeltilemez. Faiz lobisi, soğan lobisi, patates lobisi derken sıra market lobisine geldi. Ama bu da gıda pahalılığını çözmeyecek. Akaryakıt, elektrik, konut kirası, inşaat maliyeti, kitap kırtasiye maliyetlerindeki fahiş artışlar sürüp gidecek. Çünkü bunları ortadan kaldıracak hiçbir tedbire başvurulmuyor.
'İNŞAAT SEKTÖRÜ TAM BİR KRİZ YAŞAMA NOKTASINA GİRDİ'
İnşaat sektörü tam bir kriz yaşama noktasına girdi. Mayıs 2020’de demir fiyatları 2 bin 776 lira iken Eylül 2021’de 5 bin 614 liraya çıkmış, yüzde 102 artış var. Çimento 250 liradan 380 liraya çıkmış, yüzde 52 artış var. PVC’nin tonu 5 bin 477 liradan 19 bin 602 liraya çıkmış, yüzde 258 bir artış var. Alüminyum ve bakırda da artış yüzde 100’lerin üstünde. Bu konuda maalesef iktidarın hiçbir tedbiri yok."