İzmir’den Ankara’ya futbol rüzgarı
KONUK YAZAR | Suavi Yardımoğlu, Cumhuriyet Ege için yazdı...
İZMİR / CumhuriyetŞu sıralar Başkent futbolunda İzmir rüzgarı esiyor. Yılların köklü kulübü Ankaragücü, yepyeni bir vizyonla ve misyonla tanışmanın heyecanını ve umudunu taşıyor…
Hem de, sürekli transferlerle ve freni patlamış kamyon misali giderek artan döviz bedelleriyle, yabancı oynatmanın maliyetlerinin “en baba holdingler” in, en varsıl finansörlerin bile altından kalkamayacağı bir boyuta evrildiği bir dönemde.
Bu rüzgarı estiren İzmirliler’in ve dahi Ege’nin yakından tanıdığı ama, teknik adam ve yapılanma seçiminde popüler kültürün ve futbol piyasasında iyi bilinen, başka etmenlerin kendi topraklarında görev yapmasına izin vermediği Ümit Turmuş…
Ümit Hoca’yı bilmeyenler için biraz tanıtmakta yarar var. İzmir-Buca, 1960 doğumlu, yani Buca’nın çocuğu… Eğitiminin tümünü İzmir’de tamamladı. İzmirspor Amatör Takım ve A Genç Takım antrenörlüğü ile başlayan kariyerinde Bucaspor’dan Altay’a, Karşıyaka’dan Antalyaspor’a çalışmadığı takım kalmadı. Özellikle Ege’nin dört bir yanına, (Bigaspor, Çanspor, Balıkesir, Turgutlu, Aydın, Denizli, Tavşanlı Linyit gibi takımlarda) amatör- profesyonel demeden, Süper Lig, 1.ci, 2.ci, 3.cü Lig ayrımı yapmadan, yarışmacı takım kimliğiyle birlikte öz kaynak ve sporcu araştırma geliştirme (SAGEM) misyonunu aşılamaya çalıştı.
Sadece Ege’de değil, Anadolu’nun dört bir yanında görev yaptı Ümit Hoca… Ünallar , Carlos’lar , Ceyhun’lar’ın top koşturduğu Süper Lig’in unutulmaz doğu rengi Malatyaspor ‘dan tutun da Elazığspor, Boluspor, Sakaryaspor gibi takımlarda…
Altay’da dört dönem çalıştı. İbrahim Akın, Sinan Kaloğlu, kaleci Ramazan Kurşunlu, Çağdaş Atan, Sakarya’da Tuncay Şanlı gibi, Türk Futbolu’na damga vuracak, bir çok genç yeteneğin gelişimlerine katkıda bulundu.
Kendi deyimiyle, “Baktım ki antrenörlüğünü yaptığım oyuncuların yaşı benden büyük” deyip, kariyerine ara vererek, İngiltere’nin yolunu tuttu, stajını Arsenal’de yaptı.
Ümit Hoca, Ege ve Anadolu’ya değil “Kara Kıta” Afrika’ya da ışığını yaydı. Gana ve Kamerun’da çalıştırdığı takımlarda Afrikalı gençlerin elinden tuttu.
Ümit Turmuş, bugün ünü Avrupa’ya varan ve Seyit Mehmet Özkan tarafından kırmızı lacivertli ekibe taşınarak geliştirilen Altınordu ekolünün de dolaylı olarak başlatıcısı oldu.
Bucaspor’da 96-97 sezonunda o dönem en alttakinin küme düştüğü klasman grubunda sonuncu takıma, dönemin Bucaspor Asbaşkanı Seyit Mehmet Özkan, tarafından “Takımı kurtar “ diye çağılır Turmuş… Düşme potasında devraldığı Bucaspor’u 8 puan farkı kapatıp, 3 puan da fark atarak ve şampiyon yapar ve takım play off’a yükselir. Play Off’ta ise Şekerspor’a elenerek Süper Lig’in kapısından döner.
Ne var ki, bu ekipte Turmuş’un elinde parlayan yıldızlardan Ufuk ve Emre Beşiktaş’a, Onur Çanakkale Dardanel’e, Süleyman Göztepe’ye, İsmail Adana Demirspor’a, Hüseyin Ok Kayserispor’a Serdar Gaziantepspor’a stoper İbrahim de Süper Lig’e satılır. O dönemde kulübe ciddi bir bütçe sağlanır. Yönetimin bu hatırı sayılır kaynağı çar çur etmeyip, Seyit Mehmet Özkan’ın önderliğinde, bugün de kulübe hizmet veren Kaynaklar Tesisleri’ni inşa etmesiyle, sonradan Özkan’la birlikte Altınordu’ya taşınacak öz kaynak sistemi oluşturulmuştur.
Turmuş, şimdi Ankaragücü’nde yeni bir sayfa açtı. SAGEM (Sporcu Araştırma Geliştirme Merkezi) projesinin kurmayları, Başkent’in emektarlarının (Hacettepe Üniversitesi’nden Gören Köse, tecrübeli teknik adam Fuat Akyüz, Polat Şekerci, Çetin Orhan) yanısıra, eski İzmirspor’lu, Altınordu alt yapı deneyimli Hasip Ertürk, yıllarca Almanya’da edindiği deneyimleriyle İzmir’in yakından tanıdığı Nejat Kabay sarı lacivertli kulüpte İzmir rüzgarı estiriyor.
Yeni yetenekleri Türk Futbolu’na kazandırmak üzere kolları sıvayan ekip, meyveleri toplamaya başlamış bile. Yeni profesyonel yapılan 2007 doğumlu U16 Milli Takım kaptanı Arda Ünyay’ın adını ileride Avrupa kulüpleri ile birlikte duyarsanız şaşırmayın. Stoper oynamasına karşın 3-1 galibiyetimizle biten son Azerbaycan maçında 2 gol ve penaltının asistini yapan Arda, şimdiden futbol radarlarına girmiş.
Bunları neden yazdım?
Elbette ki amacım, yakın dostum olan Ümit Hoca’yı pazarlamak, ya da amiyane tabirle ona “piyaz yapmak” değil.
Bazen kendilerine çıkar da sağlamak adına, çaktırmadan, ya da aleni, işbaşındaki teknik adamların altını oyanlar, televizyon ekranlarından kendine kapı açan, çakma yazar ve yorumcular, ya da çocuklarımızın ve gençlerimizin bile izlemesi sakıncalı bir biçemle (üslup) ekran şaklabanlığı yapanlar fazlasıyla sütun ve ekranları dolduruyor.
Tanrı’ya şükür ki, 40 yıla yaklaşan spor yazarlığımızda o taraklarda hiç bezimiz olmadı, olmasın da. Zaten Turmuş’un da böyle bir parlatmaya gereksinimi yok. Görev yapmadığı dönemlerde efendi efendi evinde oturdu, boşluğu fırsat bilip yeni projeler üzerinde çalıştı. Ne hatırlı birini devreye soktu, ne de transfer komisyonculuğu üzerinden başını bir yere sokmaya çalıştı. Onun değerini bilen biliyor.
Demem o ki;
A Milli Takım’ın şu günlerde Lüksemburg ve Fareo Adaları gibi, en alt torba takımları karşısında yaşadığı içler acısı durumdan vazife çıkarıp, “Kuntz gitsin, Aybaba veya Kartal gelsin” gibi sığ yaklaşımların, geleceği düşünmeden günü kurtamaya odaklı, palyatif çözümlerin ve bu düşünceyi temsil eden “skortif!” zihniyetin, kara gölgesinin Türk Futbolu üzerinden kalkması gerektiğine inanıyorum.
Türk futbolunu Turmuş’lar ve onların üstlendiği misyon ile onlara şans veren Ankaragücü gibi yönetim zihniyetleri kurtaracaktır. Yoksa sistemin ve bilimsel, uzun vadeli ve doğru yöntemlerle çalışmanın önemini kavrayan Avrupa’nın, en “gariban” (futbol bağlamında) ülkeleriyle bile aramızdaki makas giderek açılacak… İlk kornerlerini, ilk gollerini bize atanların, ilk galibiyetlerin, sayısı giderek çoğalacak… Sistemi olmayan, anı yaşayan, geleceğe yönelik bir projesi, kaygısı olmayan bir Milli Takım’la, dışarı gönderdiğimiz ve dışarıdan çağırıp oynattığımız, beş – on futbolcu da bize ancak “C” Ligi’nde şampiyonluk sevinci yaşatacaktır.
Ne dersiniz?