İzmir'de 'uyutma' teklifine karşı kafesli protesto

Hayvan hakları savunucuları, AKP'nin sahiplenilmeyen sokak hayvanlarının uyutulmasını da içeren kanun teklifi hazırlığını protesto etmek için İzmir’de miting düzenledi. Hayvanseverler adına kafes içinde açıklama yapan Pınar Alpasil, “Sokakta yaşayan her canlıyı tek tek savunacağımızı ve dostlarımızı bu sistemin kanlı ellerine bırakmayacağımızı buradan bildiriyoruz. Sokakta yaşayan hayvanları uyutma adı altında katledecek ve barınak adı altındaki ölüm kamplarına hapsedecek bu yasa tasarısını aklınızdan bile geçirmeyin” dedi.

ANKA

İzmir’de yaşam hakkı savunucuları, AKP’nin Hayvanları Koruma Kanunu’nda değişiklik yaparak sahiplendirilmeyen sokak hayvanlarının uyutulmasını da içeren kanun teklifi hazırlığını protesto etmek için miting düzenledi.

Konak Cumhuriyet Meydanı’ndan Gündoğdu Meydanı’na yapılan yürüyüşle başlayan mitinge, DEM Parti İzmir Milletvekili İbrahim Akın, İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi CHP Grup Sözcüsü Gamze Gül Çamur ve İzmir Barosu da destek verdi. Mitingde, “Kanlı yasaya hayır”, “Katliam yasası çıkarılamaz”, “İnsana, hayvana yeryüzünde özgürlük”, “Hayvana işkence insanlık suçudur”, “Hükümet istifa” ve “Katiller içeri insanlar dışarı” sloganları atıldı.

Hayvanseverler adına açıklamayı ‘kafes içinde’ Pınar Alpasil yaptı. Hayvan katliamına karşı ülkenin birçok ilinde eş zamanlı isyan bayrağının açıldığını hatırlatan Alpasil, 'adalet' vurgusu yaparak şöyle konuştu:

“BİZ MERHAMET DEĞİL ADALET İSTİYORUZ”

"AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik’in gazetecilerle paylaştığı bilgiye göre; bahsi geçen düzenleme önümüzdeki birkaç hafta içinde, komisyon toplantıları sonrası oylanmak ve yasalaşmak üzere Meclis’e sunulacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz günlerde ‘Hiç kimse bizim merhametimizi sorgulamasın ve ders vermeye kalkmasın. Sokakta yaşayan köpekleri barınaklarda toplayacağız, hayvanseverlerin hepsini sahiplenmesi halinde ‘sonraki adıma yani öldürmeye gerek kalmayacak’ dedi. Biz merhamet değil adalet istiyoruz. Tüm köpeklerin hapsedilmesi, sahiplenilmeyen köpeklerin öldürülmesi, bir hukuk devletinde asla meşru bir uygulama olarak gösterilemez. Bu merhamet anlayışına da adalet anlayışına da sığmaz. Türkiye’de yıllardır sokakta yaşayan hayvanları yaşatmak için elini taşın altına asla koymayan devletin ve yerel yönetimlerin yapmadıklarını zaten hayvan severler ve hayvan hakkı savunucuları kısıtlı imkanlarıyla yapmaya çalışıyor. Biz elimizi taşın altına yıllardır koyuyoruz. Şimdi de barınaklara hapsedecekleri köpekleri zaten evleri ağzına kadar dolu olan hayvanseverlerin kurtarmasını bekliyorlar. Bizler hayvanları kısırlaştırabilmek için, aç kalmamaları için uğraşıyoruz. Devlet ne yapıyor! Belediyelerin bütçelerini hayvanlara ayırmamasını adeta teşvik edercesine belediyeleri denetlemiyor. Köpeklerin sayısının bu kadar fazla olmasının nedeni bizler değiliz; 20 yıldır kısırlaştırma yapmayan, bakımevi kurmayan, denetlenmeyen belediyelerdir. Bu iktidarın hayvan düşmanı politikalarının bir sonucudur. Hayvanlarla birlikte içine çekildiğimiz nefret örgütlenmesi yeni değil. 2000’li yılların ortalarından bu yana sokakta yaşayan hayvanları toplamak, hapsetmek ve öldürmek için hep aynı tehditle karşı karşıya bırakılıyoruz. Yıllardır ismini hak etmeyen 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun 'kısırlaştır, aşılat, yerinde yaşat' ilkesini temel alan 6. maddesini delmek isteyen Tarım ve Orman Bakanlığı’yla ve iktidar partisiyle daimi bir mücadele içindeyiz. Hayvanları ve haklarını korumakla yükümlü olanlar, bizzat onları yok etmeye ve suç işlemeye devam ediyor. Halkın oylarıyla seçilmiş vekiller, bizzat bizi kutuplaştırmaya ve halkın hassas dengelerini bozmaya devam ediyor."

“MERKEZİ YÖNETİMLERİN YÜKÜNÜ KÖPEKLERE ATAMAZSINIZ”

İktidarın sokak hayvanları konusunda üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmediğini belirten Alpasil, şu ifadeleri kullandı:

"Yetkililer, Türkiye’de ekonomik, sosyal ve kültürel başka hiçbir 'hayati', hatta 'ölümcül' sorun yokmuş gibi, kendi sorumsuzluklarını, suçlarını, ihlal ve ihmallerini örtmek için hayvanları ve hayvan hakkı savunucularını hedefe koyuyorlar. 20 yıldır kanunda yer alan yükümlülüklerini yerine getirmeyen, yani hayvanları kısırlaştırmayan, besleme, bakım ve rehabilitasyonlarını yapmayan, onları başka ilçelere, ormanlara, çöplüklere atan ve popülasyonun artmasına sebep olan belediyelerin suçunu köpeklere atamazsınız. Hissiz birer eşyaymış gibi, hayvanların kataloglardan, internetten, merdiven altından yasal ve yasa dışı üretimine, satışına ve ticaretine izin verip hayvan terk etme fiillerine caydırıcı cezalar getirmeyen yasa yapıcıların sorumluluğunu köpeklere atamazsınız. Barınaktan hayvan sahiplendirme bilincini aşılamayan, hayvanlarla beraber yaşamanın yükümlülükleri konusunda sistemli bir şekilde farkındalık ve eğitim çalışmaları yapmayan yerel ve merkezi yönetimlerin yükünü köpeklere atamazsınız. Halihazırda yasalara aykırı şekilde işleyen dev toplama merkezlerinin ihalelerine ve inşaatlarına halkın vergileriyle binlerce dolar harcayan ve bu tesisleri 'ölüm kampları' şeklinde kullanan belediye başkanlarının rant hırslarını köpeklerden çıkaramazsınız. Geçici bakımevlerinde ve toplamalar sırasında hayvanlara yönelik şiddet ve işkence fiillerinde bulunan belediye çalışanlarının, veteriner hekimlerin ve emri veren belediye başkanlarının 'soruşturma engeline takılmadan yargılanmasına' engel olan iktidarın ve siyasi partilerin ellerindeki kanı köpeklere bulayamazsınız. Hayvana zulmedenlere 'yatarı olmayan, ertelenebilen, iyi hal indirimi uygulanan ve para cezasına çevrilebilen' caydırıcılıktan uzak göstermelik hapis cezalarını, 'devrim gibi yasal düzenleme' güzellemesiyle sunan vekilleri, katilleri aramıza salan cezasızlık sistemini köpeklere karşı kullanamazsınız."

“YAPMANIZ GEREKENLERİ YAPMAYIP HAYVANLARI HEDEF GÖSTEREMEZSİNİZ”

Hayvan haklarının savunulması için gerekli kanunların olduğunun ancak uygulanmadığının da altını çizen Alpasil, yasa tasarısı geri çekilene kadar mücadele edeceklerini belirterek şunları söyledi:

“'Belediyelere bakımevi açma zorunluluğu getirilecek' deniyor. Sanki yeni bir şeymiş gibi halka yutturulmaya çalışılıyor. Bu tasarı medyada sanki Hayvanları Koruma Kanunu’nun ilgili maddesi 2004’ten beri, hatta kanunun güncellendiği 2021’den beri yokmuş gibi aldatıcı bir söylemle yer alıyor. 2021 yılındaki yasa değişikliğiyle nüfusu 75 binin üzerinde olan belediyelere bakımevi kurma zorunluluğu getirildi. Türkiye'de bin 389 belediyenin sadece 254’ünün hayvan bakım evi var. Birçok belediyede veteriner işleri müdürlükleri dahi yok. Var olanların da çoğu görevini yapmıyor. Kısırlaştırma ve rehabilitasyon hizmeti vermedikleri yetmezmiş gibi köpekleri dağ başlarına, ormanlara, çöplüklere atarak köpek nüfusunun artmasına, açlıktan travmatize olmalarına ve gruplaşmalarına neden oluyorlar. Yasanın 20 yıldır uygulanmadığı gerçeği gizlenerek, köpekler canavarlaştırılarak, toplumun kutuplaştırılması kabul edilemez. Bu bir güvenlik sorunu değil, yaşam hakkı meselesidir. Devlet kimseyi öldürmeden ve hapsetmeden, sokakları güvenli hale getirmek zorundadır. Yapmanız gerekenlerin hiçbirini yapmayıp hayvanları hedef gösteremezsiniz! Yok etmeye çalıştığınız milyonların hak ve adalet anlayışı, beraber yaşamayı nesilden nesile aktarmaya devam eden kültürel kodlarımız buna izin vermeyecek. Sokaktaki dostlarımızı öldürmeyi hedefleyen tecrit ve katliam tasarısı meclisten geri çekilene kadar sokaklarda olacağız. Etik, bilimsel ve yaşam hakkından taraf olan tek çözüm kısırlaştırmak, aşılamak, yerinde yaşatmak, üretim ve satışı yasaklamaktır. Sokakta yaşayan her canlıyı tek tek savunacağımızı ve dostlarımızı bu sistemin kanlı ellerine bırakmayacağımızı buradan bildiriyoruz. Sokakta yaşayan hayvanları uyutma adı altında katledecek ve barınak adı altındaki ölüm kamplarına hapsedecek bu yasa tasarısını aklınızdan bile geçirmeyin”

BERK: ÇÖZÜM ÇOK BASİT

Mitingde ayrıca Çiğli Kent Konseyi Başkanı Avukat Bilge Berk de konuşma yaptı. Kısırlaştırmanın tek çözüm olduğunu belirten Berk, yasa tasarısının ‘suç’ teşkil ettiğine dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:

“Gün, sokak canlarımız için vicdan ve merhamet dileme günü değil, onların haklarını arama günüdür. Bu çocuklar 5199 yasaya göre korunuyorlar. Hayvan hakları evrensel bildirgesine göre korunuyorlar. Şu an yapılan tüm söylemler suç teşkil ediyor. Hepsinin cezalandırılması lazım. Gün gelecek bu suçluların hepsi cezalandırılacak. Artık hepimiz her şeyi biliyoruz. Çözüm çok basit. Çözüm, kısırlaştırma. Kayıtsız şartsız üretim ve satışa son verme. Bilinsin ki eğer bu yasa olur da düşündüğümüz gibi bütün çocuklar barınaklara kapatılıp 30 gün içinde sahiplendirilme olmadığı zaman öldürülme olursa biz de varımızla yoğumuzla bu mücadelenin içinde yer alacağız. Unutulmasın... Onların özgürlüğü, bizim özgürlüğümüz.”

KURUŞ: BİZLER AVRUPA’YI KENDİMİZE MODEL ALMAYACAĞIZ

Mitingde İzmir Barosu Hayvan Hakları Komisyonu adına konuşan avukat Rojda Kuruş, iktidar kanadındaki söylem değişikliklerine dikkat çekti. Kuruş, şöyle konuştu:

“Adeta bir soykırıma alan açacak olan yasa tasarısı basına yansıdığı günden beri halktan tepkiler çığ gibi büyüdüğü için siyasi iktidar mensupları açıklamalarını ‘tüm köpeklerin toplatılmayacağı, sadece ormanlık alanlarda yaşayan, kuduz tehlikesi taşıyan ve saldırgan olanların toplatılacağı’ yönünde değiştirdiler. Ancak biz biliyoruz ki adına ‘uyutma’ diyerek yapacakları katliama meşruluk kazandırmaya çalıştıkları gibi kuduz gibi saldırgan ve kuduz tehlikesi gibi kavramları kendilerine kalkan yaparak halk sağlığını bahane ederek köpekleri yaşam alanlarından ve hayatlarından koparmaya çalışmaktadırlar. Aylardır sahte hesaplarla yayılan ve doğruluğu teyit edilemeyen haberler, algı operasyonları yetmemiş olacak ki son yapılan açıklamalar kısırlaştırma politikasının yıllardır uygulandığı ancak nüfus kontrolünü sağlamakta yetersiz kaldığı yönündedir. Oysa hepimizin kolayca ulaşabileceği veriler bize tam tersini söylemekte. Sokaklarda insan şiddetiyle yaşamaya çalışan, tecavüze uğrayan, diri diri yakılan, zehirlenerek katledilen, ormanlara atılan ve daha sayamayacağımız türlü eziyete maruz kalan hayvanları bugüne kadar görmezden gelenler, kanunlarca belirlenmiş sorumluluklarını bile yerine getiremeyenler, öldürmek dışında bir çarelerinin kalmadığımı söylemektedirler. Oysa vicdani, etik ve barışçıl çözüm çok basit. Kısırlaştır, aşılat ve yaşat! İngiltere modeli örnek gösterilerek halk bu katliam fermanına ikna edilmeye çalışılmakta. Biz, bin yıllardır kedilerle ve köpeklerle aynı sokakları paylaştığımız beraber büyüdüğümüz bir kültürden geliyoruz. İnsan türü hayvanlara bir yaşam borçludur. Bizler Avrupa’yı kendimize model almayacağız. Bizler hayvanları vadesini doldurmuş birer ürün gibi kenara atılmasına izin vermeyeceğiz. Eğer köpekler bugün bu karanlığa hapsedilirse yarın sıra kedilere gelecek. Soykırımın yasalaştığı bir ülkede hiçbirimiz güvende olamayız. Sözümüzü söyledik. Yine söylüyoruz. Yarattığımız toplumsal krizin faturasını hayvanlara kesemezsiniz. Halkta biriken öfkeyi çeşitli algı operasyonlarıyla hayvanlara yöneltemezsiniz. Biz elimize kan bulaştırmayacağız, nefret çarkını kıracağız. Bu topraklarda hep birlikte vardık ve var olacağız.”