İzmir Barosu: Siyasi vaatler mültecilere karşı nefret suçlarına zemin hazırlıyor

İzmir Barosu 20 Haziran Dünya Mülteci Günü kapsamında baro önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. İzmir Barosu Göç ve İltica Komisyonu Üyesi Av. Gizem Öykü Başkaya, “Mültecilerin geri gönderilmesi yurttaşlara vaat olarak sunulması ne yazık ki toplumdaki nefret söylemini besliyor ve nefret suçlarının işlenmesine zemin hazırlıyor” dedi.

Yusuf Körükmez

20 Haziran Dünya Mülteci Günü kapsamında İzmir Barosu önünde kurulan Özgür Kürsü’de bir basın açıklaması yapıldı. İzmir Barosu Göç ve İltica Komisyonu Üyesi Avukat Gizem Öykü Başkaya, siyasi partilerin mülteci karşıtı politikalarının toplumda nefret söylemini artırdığını ifade etti.

Tüm dünyada birçok insanin zorunlu ve insani nedenlerle farklı ülkelere doğru göç ettiğini ifa ederek sözlerine başlayan Av. Başkaya, “İzmir Barosu olarak her yıl olduğu gibi bir kez daha seslenmek istiyoruz;  iltica hakkı, bireylerin yaşam hakkı ile işkence ve kötü muamele yasağını da koruma altına alan, başvuru süreci kesinlikle sınırlandırılmaması gereken bir haktır. Biz burada bu basın açıklamasını yaparken dahi bir mültecinin çok zorlu bir göç yolunda, insanca yaşam umuduyla hayat mücadelesi verdiğini biliyoruz” diye konuştu.

“EGE DENİZİ'Nİ MÜLTECİ MEZARLIĞINA DÖNÜŞTÜREN SINIR POLİTİKALARI”

Geçen hafta İtalya’ya ulaşmaya çalışırken Ege Denizi'nde motoru bozulan mülteci teknesinin Yunanistan Sahil Güvenliği tarafından sürat motoru ile müdahale etmesi sonucu 100'ü çocuk, kadınların çoğunlukta olduğu 600 mültecinin kaybolduğunu belirten Başkaya, “Tekneden sadece 104 kişi kurtarılabildi. Yunanistan Sahil Güvenlik Güçlerinin kaza raporunda, teknenin çekilmesi sürecinden bahsedilmiyor. Teknenin İtalya kara sularına itildiğine ilişkin iddialar var. Kışın İran-Türkiye ve Türkiye- İpsala sınırında donarak yaşamını kaybeden, çeteler tarafından aç, susuz rehin tutulan insanlar olduğu, insan hakları örgütlerinin raporlarıyla tespit edildi. Yanı başımızdaki Ege Denizi'ni bir mülteci mezarlığına dönüştüren sınır politikalarını ve dünya üzerindeki karadan ve denizden bütün bu geri itme vakalarını şiddetle kınıyoruz. Devletlerin sınır koruma politikaları için bireylerin Yaşam Hakkı ve pek tabii iltica hakkı ihlal edilemez” ifadelerini kullandı.

“ZORLA YERİNDEN EDİLEN İNSAN SAYISI İSE 62,5 MİLYON”

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK) ''Zorla Yerinden Edilmede Küresel Eğilimler 2022'' başlıklı raporundaki verileri paylaşan Avukat Gizem Öykü Başkaya, “2022 yılında zorla yerinden edilerek ülke dışına çıkmak zorunda kalan insan sayısı 46 milyona ulaştı. Ülkeleri içinde zorla yerinden edilen insan sayısı ise 62,5 milyon. Dünya üzerinde özellikle savaşlar nedeniyle yerlerinden edilen bu nüfusun büyük çoğunluğu; kalıcı bir yurttaş statüsü olmadan, barınma, sağlık, beslenme gibi birçok iş güvenliği ve sağlığı koşullarından uzak sigortasız işlerde çalışmak zorunda bırakılarak, sağlık hakkına erişimde zorluklar yaşayarak, yoksulluk sınırının altında hayata tutunmaya çalışıyor. Dünya üzerindeki tüm devletlerin, özellikle refah devletlerinin bu göç nüfusu ile ilgili ortak ve adil sorumluluk alması gerekmektedir” dedi.

“İLTİCA BAŞVURULARI KAYDA ALINMIYOR”

Türkiye’nin göç nüfusu açısından dünyanın en çok mülteci yaşayan ülkesi olarak ilk sırada yer aldığını hatırlatan Av. Başkaya, “Suriye iç savaşı sonrası ülkemizdeki mülteci nüfusunun büyük çoğunluğunu Suriye uyruklu mülteciler oluşturuyor. Savaşın 12. yılında, hala geçici koruma gibi belirsiz bir statü altında ülkemizdeler ancak yarın nerede yaşayacakları konusunda bir belirlilik yok. Geçici koruma statüsü, her geçen gün daha zayıf ve kırılgan bir koruma sağlıyor. Aynı şekilde uluslararası koruma talep eden Avrupa dışı diğer ülkelerden gelen kişilerin iltica başvuruları kayda alınmıyor ya da kayda alınmada zorluk çıkarılıyor. Bir şekilde geçici koruma ve uluslararası korumaya erişen ülkemizdeki yabancılar; haklarında başlatılan en ufak bir adli işlem sonrası sınır dışı tehdidi ve statü kaybı ile karşılaşıyor. Masumiyet karineleri yok sayılıyor. Kayıt dışı ve illegal bir yaşama itilen bu kişiler, temel hak ve özgürlüklere erişemeden askıda hükümsüz bir hayat yaşamaya maruz bırakılıyor. Ülkemizde, kayıtlı mülteci sayısının az gösterilmesi, diğer kayıt dışı nüfusun ülkemizde yaşamadığı gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Bu konuda yetkililere sesleniyor ve geçici koruma ve uluslararası koruma başvurusu için kayda kapatılan illerin bir an önce kayda açılmasını talep ediyoruz” şeklinde konuştu.

“TOPLUMDA MÜLTECİLERE KARŞI NEFRET SÖYLEMİ ARTIYOR”

Siyasilerin mültecilerin geri gönderilmesini seçim malzemesi yapıldığına dikkat çeken Başkaya, “Güncel siyasette, popülist bir yaklaşımla mültecilerin geri gönderilmesinin yurttaşlara vaat olarak sunulması ne yazık ki toplumdaki nefret söylemini besliyor ve nefret suçlarının işlenmesine zemin hazırlıyor. Sorumluluk sahibi siyasi partilerin, halkı kin ve düşmanlığa tahrik boyutuna varan bu eğilimlerin önüne geçmesi gerekiyor. Ekonomik kriz ve yoksulluk koşullarında yaşayan yurttaşların öfkelerinin toplumun en kırılgan kesimine yöneltilmesi ne yazık ki şiddete meyilli gruplar yaratılmasına sebebiyet verip tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Deprem sürecinde insani yardım konusunda depremzede mültecilere yapılan ayrımcılık ve yağma vakalarında olağan şüpheli olarak mültecilerin hedef gösterilmesi, ne yazık ki işkence ve eziyet gibi insanlık dışı suçların işlenmesine sebebiyet vermiş, hepimiz bu utanca video görüntüleri aracılığıyla şahit olmuştuk” dedi.

“BU GERÇEKLE YÜZLEŞMELİYİZ” 

Ülkemizin göç yolu üzerinde, gerek transit gerek hedef ülke olarak mülteci nüfusuna muhatap bir ülke olduğu gerçeği ile yüzleşmek zorundayız. Dünya üzerindeki savaşlar, iklim sorunları, doğal afetler, salgın hastalıklar,  her zaman göç gerçeğini açığa çıkaracaktır. Önemli olan barışçıl dış politikalar ve iki yönlü entegrasyona yönelik göç politikalarıdır. Biz İzmir Barosu olarak; ‘Dünyanın her yerinde herkes için insan hakları uygulanmalıdır’ diyoruz” ifadeleriyle sözlerini noktaladı.