İstanbul Veteriner Hekimler Odası'ndan 'katliam yasası'na ilişkin açıklama: 'Kabul etmiyoruz'

Kanunu 20 yıldır uygulamayan, bakımevi kurmayan, kısırlaştırma yapmayan, kadroları oluşturmayan yöneticilerin ve belediyelerin suçu masum sahipsiz hayvanların üzerine yıkılamaz.

cumhuriyet.com.tr

"Katliam yasası" olarak adlandırılan Hayvanları Koruma Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 30 Temmuz'da TBMM'de kabul edilerek yasalaştı. İstanbul Veteriner Hekimler Odası bu değişikliğin çözümü değil çözümsüzlüğü beraberinde getirdiğine işaret ederek uyarı ve çözüm önerilerini içeren açıklamasını kamuoyuna sundu. Kanundaki son değişikliklerin ne getirdiği ve 14 maddeli çözüm önerisinin sunulduğu açıklama şöyle:

KANUNDAKİ SON DEĞİŞİKLİKLER NE GETİRİYOR?

Bilindiği üzere 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu 2004 yılında yasalaştı. Kanun “yakala, kısırlaştır, aşıla, yerinde yaşat” üzerine kurulmuştu. Hiçbir şekilde ötanazi, öldürme içermiyordu. Bu kanuna göre 2021 yılına kadar hayvanlar “mal” kategorisinde değerlendiriliyordu. Yani hayvanlara kötü muamele edenlere, öldürenlere Kabahatler Kanunu çerçevesinde para cezası veriliyordu. 2021 yılında Hayvanları Koruma Kanununda yapılan değişiklikle hayvanlara yapılan bu tür eylemler Ceza Kanunu kapsamına alındı. Bu değişiklikle hayvanlara karşı işlenen suçlarda verilen cezalar her ne kadar tatmin edici olmasa da en azından hayvanların “mal” sınıfından çıkarılarak “can” sınıfında değerlendirilmesi büyük önem arz ediyordu. 2021 yılında kanunda yapılan değişikliğin cezalar bazında daha iyiye götürülmesi gerekirken bilhassa 2022 yılından itibaren bazı çevrelerce köpürtülerek sahipsiz köpeklerin barınaklara, bakımevlerine toplanması ve öldürülmesi yönünde yoğun kampanyalar yapıldı. Fakat bir sorun vardı 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu buna izin vermiyordu. Aynı çevreler "Bunun yapılması için Hayvanları Koruma Kanunu değiştirilsin" demeye başladılar. Şimdilik amaçladıkları bu değişikliği yapmayı başardılar. 

Tarım ve Orman Bakanlığı sahipsiz köpek sayısının yaklaşık 4 milyon olduğunu beyan etti. Aslında bu beyan hiçbir bilimsel çalışmaya dayanmıyordu. Sadece bakanlığın bir tahmininden ibaretti. Bakanlık 4 milyon derken farklı kamu kurumları daha düşük sayılar bildirdiler.

5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununda yapılan değişikliklerin 30.07.2024'te TBMM’de 275 Evet oyuyla kabul edilmesinden sonra ortaya bir sürü sorun çıktı. En önemlisi kanunun hayvanları koruma amacı tamamen bazı belediyelerin ve yöneticilerin keyfine bırakıldı. “Yakala, kısırlaştır, aşıla, yerinde yaşat” üzerine kurulu olan kanun, son değişiklikle, sahipsiz köpeklerin “hepsini barınaklara-bakımevlerine topla, orada bir şekilde nasıl olsa ölürler” haline getirildi. Her ne kadar kanuna doğrudan yazılmasa da Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu'nda yer alan ötanazi maddesine atıf yapılarak, bazı hayvan düşmanı belediye ve yöneticilerine sözde kanuna dayanarak öldürmek için kapı açılmış oldu. İşin ilginç tarafı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu'nda yer alan ötanazi tanımı da “Hayvanlara ötanazi yapmak yasaktır” diye başlamaktadır. Aslında kanun değişikliğinin hayvanları korumak gibi bir derdi olmadığı, çeşitli çelişkiler içerdiği görülmektedir.

Örneğin kanun, büyükşehir belediyelerine, il belediyelerine ve nüfusu 25 bini aşan belediyelere, sahipsiz veya güçten düşmüş ya da tehlike arz eden hayvanların korunması ve sahiplendirilinceye kadar bakımının yapılması ile rehabilitasyonunun sağlanması amacıyla hayvan bakımevleri kurmasını emretmekte ve bunun için belediyelere 31.12.2028 tarihine kadar süre vermekte öte yandan sahipsiz köpeklerin hemen toplanması hükmünü içermektedir. Ayrıca kanunu uygulamayan belediye yetkililerine altı aydan iki yıla kadar hapis cezası öngörmektedir. Şu anda bakımevi kurma zorunluluğu olan belediyelerin üçte ikisinde bakımevi yokken ve olan belediye bakımevlerinin kapasitesi toplam 103 bin iken, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın beyanına göre kalan üç milyon dokuz yüz bin köpeğin nereye hangi bakımevine konacağı da tam bir muammadır. Dahası, kanun değişikliğine göre hayvan bakımevi kurma zorunluluğu olmayan nüfusu yirmi beş binin altında olan belediyeler ile il özel idareleri, sorumluluk alanındaki hayvanları en yakın hayvan bakımevine götürecektir. Hangi bakımevi?

Yine son yasa değişikliğine göre,

Belediyeler, 31.12.2028'e kadar hayvan bakımevleri kurmak, rehabilitasyon işlemlerini gerçekleştirmek ve sahipsiz hayvanlara sahiplendirilinceye kadar bakmak için kesinleşmiş en son bütçe gelirlerinin binde beşi oranında kaynak ayıracak. Bu oran, büyükşehir belediyelerinde binde üç olarak uygulanacak.

Sahipsiz hayvanlar ilgili belediyeler tarafından hayvan bakımevine götürülecek, rehabilite edilen köpekler sahiplendirilinceye kadar bu yerlerde barındırılacak. Doğru ve güncel veri sağlanabilmesi amacıyla hayvan bakımevlerine alınan hayvanlar Tarım ve Orman Bakanlığı veri sistemine kaydedilecek. 

Belediyeler adına toplanan sahipsiz hayvanları bakımevi dışında bir yere terk eden veya bakımevinde barındırılan hayvanı bakımevi dışında bir yere bırakanlara ise hayvan başına 50 bin lira idari para cezası verilecek.

Hayvanını terk eden sahibine ise hayvan başına 60 bin lira idari para cezası verilecek.

Ayrıca 2021 yılında Hayvanları Koruma Kanununda yapılan değişiklikle kedi ve köpek sahiplerinin 31.12.2022 tarihine kadar hayvanlarını mikroçip ile kayıt alına aldırması gerekiyordu. Kanunda yapılan son değişiklikle bu süre 31.12.2025 tarihine kadar tekrar uzatıldı. 

ÇÖZÜM

Öncelikle sahipsiz hayvanların sokaklardan toplanarak barınaklara-bakımevlerine alınması bir çözüm değil değişik bir öldürme yöntemidir. Bunu kabul etmiyoruz. Hayvanları Koruma Kanununun ruhuna uygun olan “yakala, kısırlaştır, aşıla, yerinde yaşat” ilkesine geri dönülmelidir. Kanunu 20 yıldır uygulamayan, bakımevi kurmayan, kısırlaştırma yapmayan, kadroları oluşturmayan yöneticilerin ve belediyelerin suçu masum sahipsiz hayvanların üzerine yıkılamaz. Daha önce de Türk Veteriner Hekimleri Birliği ve Odaları olarak beyan ettiğimiz öneriler uygulandığında en geç 2 yıl içerisinde bahsedilen sorun ortadan kalkacaktır:

  • Sorun yapısaldır. Belediyelerin hayvan sağlığı ve toplum sağlığını koruması ve sosyal belediyecilik amacıyla hayvanlara da dokunabilmesi için Büyükşehir Belediyelerinde Veteriner Halk Sağlığı Daire Başkanlığı ve diğer belediyelerde Veteriner İşleri Müdürlüğü kurulması 5199 sayılı kanun ile zorunlu olmalıdır.
  • Veteriner Halk Sağlığı Daire Başkanlığı ve Veteriner İşleri Müdürlüklerinde nitelikli ve yeterli sayıda personel istihdamı sağlanmalıdır. Geçici hayvan bakımevlerinin standartları belirlenmeli, çalışan yardımcı personel hijyen, hayvan davranışları, hayvan refahı ve bakımı, hayvanların tutulması ve yakalanması konusunda eğitim almalıdır.
  • Belediyelerin en kısa süre içerisinde yeterli kapasitede bakımevi kurması sağlanmalıdır. Bakımevi kuramayan belediyeler için, eğer belediyenin uygun arazisi yoksa ilgili kurumlar eliyle arazi verilmeli, TOKİ vasıtasıyla hayvan bakımevi yapılmalı ve daha sonrasında ilgili belediyelerin İller Bankası ödeneklerinden kesilmelidir.
  • İhtiyaç duyulan bölgelerde veteriner fakülteleri ve serbest veteriner hekimlerden kısırlaştırma çalışmalarında destek alınmalıdır.
  • Sahipli hayvanlar da dahil olmak üzere kontrolsüz üreme ve denetimsiz ticari satışlar yasaklanmalı, ağır yaptırımlar getirilmelidir.
  • Sokaktan sahiplenme özendirilmeli, hayvanların her yaşta kimliklendirilmesi ile ilgili olarak süreyi Tarım ve Orman Bakanlığı’nın belirleyebileceği konusunda 5199 sayılı kanuna madde eklenmelidir.
  • Çevreye uyum sağlayamayan, yaşlı, zayıf, engelli vb. köpekler ve kediler sahiplendirilinceye kadar veya hayatları boyunca bakımevlerinde kalmalıdır.
  • Sokağa terk edilen hayvanlara ilişkin hayvan sahiplerine ciddi yaptırımlar uygulanmalıdır.
  • Önemli bir sokak hayvanı kaynağı olan kırsal yerleşim alanları ile tarım işletmelerindeki hayvanlar kayıt altına alınmalı ve kısırlaştırma çalışmalarına öncelikle bu alanlardan başlanmalıdır.
  • Hayvan sahiplenme şartları yeniden düzenlenmeli, sahiplendirme özendirilmeli ve teşvik edilmeli, bireysel sahiplenmenin yanı sıra ülkemizde bulunan çok sayıda şirketin ve kamu kurumlarının hayvanları sahiplenmesi sağlanmalıdır.
  • Hayvan refahı fonu oluşturularak bütçenin sadece bu amaçla kullanılması sağlanmalıdır.
  • Toplumsal bilincin artırılması için her yaş grubuna yönelik eğitim çalışmaları yapılmalı, kamu spotları ile farkındalık artırılmalıdır.
  • Çözüm için başta meslek örgütleri olmak üzere sivil toplum örgütleri ve diğer gönüllülerden destek alınmalı, destekleri istismar eden kişi ve kurumlar denetlenmelidir.
  • Yerel yönetimlerde çalışan veteriner hekimlerin evrensel bilim ve etik kurallarına göre karar verebilmeleri için çalışma koşullarının ve iş güvencesinin sağlanacağı gerekli tedbirler kanuna eklenmelidir.

Gerçekleştirilmesi hiç de zor olmayan bu önerilerimiz hayata geçirilip etkili bir şekilde uygulandığında sahipsiz sokak hayvanı sorunu kalıcı bir çözüme kavuşabilecektir.