İstanbul Tabip Odası'ndan Erdoğan'a 'varsın gidiyorlarsa gitsinler' yanıtı

İstanbul Tabip Odası (İTO) Genel Sekreteri Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, doktorlar için "Varsın gidiyorlarsa gitsinler" demesine tepki gösterdi.

ANKA

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, doktorlar için "Varsın giderlerse gitsinler. Biz de yeni yetişen hekimlerle, asistanlarla götürürüz" açıklamasını yapmıştı. Erdoğan'ın bu sözlerine çok üzüldüklerini belirten İTO Genel Sekreteri ve Başkent Üniversitesi İstanbul Hastanesi Çocuk Kardiyolojisi Uzmanı Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu, "Öfkeliyiz, kırgınız, kızgınız ve buradayız, hiçbir yere gitmiyoruz. Böyle bir açıklamayı açıkçası hak etmiyoruz. Bizi para için hareket eden bir meslek grubuna düşürdüler toplumun önünde. 'Yeni yetişen hekimlerle, asistanlarla götürürüz' demek, asistan hekimlere de büyük bir haksızlık” dedi.

Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu'nun açıklamaları şu şekilde:

Bizi toplumun önünde, sanki para için hareket eden bir meslek grubu konumuna düşürdü. 'Toplum size emek harcadı, para harcadı siz bunun karşılığını vermek zorundasınız' şeklinde bir tanımlaması oldu. Bu doğru değil her şeyden önce. İnsanlar kendi emekleriyle okuyorlar, kendi anne-babalarının fedakârlıklarıyla okuyorlar, bu yaptıkları eğitimlerin karşısında mecburi hizmetle ödüyorlar, yıllardan beri çalışan insanlar var. Ve çalıştıkları ortamlarda insanca çalışmak istiyorlar bizim tek derdimiz tabii ki para değil.

"BU SİSTEMİN SORUMLUSU HEKİMLER DEĞİL"

Tabii ki emeğimizin karşılığını istiyoruz ama bunun yanında isteklerimizi biz aylarca dile getirmeye çalışıyoruz. Bunların başında sağlıkta şiddet var, güvenli çalışma ortamı var, çalışma koşullarımızın iyileştirilmesi var, her şeyden önce vatandaşın da kullanmakta olduğu bizim de bir hasta olarak, zaman zaman annemiz, babamız için kullandığımız sağlık sisteminin iyileştirilmesi var. Halkın sağlık hakkıyla da ilgili taleplerimiz var. Nasıl başlamıştı kampanyamız? ‘5 dakikada hekimlik olmaz’la başlamıştı. Bugün görüyoruz, vatandaşlar Merkezi Hekim Randevu Sistemi’nden (MHRS) randevu alamıyorlar. 5 dakikalık randevuya bile ulaşamıyorlar. Bu sistemin sorumlusu hekimler değil. Bunun karşılığında biz şiddet görüyoruz. Emeğimizin karşılığını alamıyoruz. Yaptığımız işten de mutlu olmuyoruz. Bizim talebimiz buydu.

"BUNU DA ASLINDA DUYURMUŞ OLDU"

Hakkımız olanı istiyoruz hakkımız dışında yüksek ücretler de istemiyoruz. Dün Cumhurbaşkanı kendisi de söyledi, 8-9 bin liradan başlayan ücretlerden bahsetti. Yoksulluk sınırı 14-15 bin lira olmuş, bir hekimin, hekimler toplumun tuzu kuru, gelir derdi olmayan bir meslek grubu olarak sayılır, maalesef yoksulluk sınırının çok altında maaş alan geniş bir hekim kesimi var, bunu da aslında duyurmuş oldu.

"HAK ETMİYORUZ"

Onun dışında yine Cumhurbaşkanı, Sağlık Bakanı ile bir de kameralar önünde Meclis'te, kapının önünde açıklama yapmıştı. Tüm televizyonlar gösterdi, ‘Söyledin mi? Söyledin mi? 2 bin 500 mü, 5 bin mi? Parayı söyledin mi?’ diye. Parayı konu eden de kendisi. 'Bu parayı da verdik’ dediler ama aralık ayında gelmişti bu yasa tasarısı. Meclis’ten tüm partilerin oybirliği ile kabul edilmişti. Bir hafta sonra geri çekildi. ‘Hekimlerin bir kısmını ilgilendiriyor biz bunu daha yaygınlaştıracağız. Tüm hekimlere ayrıca diğer sağlık çalışanlarının da talepleri var bunun da karşılanması için bize izin verin yılbaşından sonra biz bunu gerçekleştireceğiz’ dediler. İnsanlar büyük bir beklenti içine girdi. Aradan 4 aya yakın bir süre geçti ve önümüz 14 Mart insanlar bir müjde beklerken, bununla ilgili bu şekilde hakarete varan neredeyse bir aşağılanma sözcüklerini hak etmiyoruz. Cumhurbaşkanı bunu tabii ki bir metne bağlı kalarak söylemiş gibi de görünmüyor ama sonuçta duygusunu belirtiyor. Bir Cumhurbaşkanına bunun yakışmadığını söyleyebiliriz. Üzgünüz, kırgınız biz tabii hakkımızı talep etmekten de vazgeçecek değiliz.

"ASİSTAN HEKİMLERE DE BÜYÜK BİR HAKSIZLIK"

Biz taleplerimizi dile getireceğimizi söylemiştik. Bu önümüzdeki 14-15 Mart’ta hatta 3 günlük grev kararı aldık. Biz g(ö)rev diyoruz. Çünkü acil hastalara bakmaya devam edeceğiz. Yatılı hastalarımıza bakmaya devam edeceğiz. Tam anlamıyla bir iş durdurma olmasa bile acil durumlar dışında sağlık hizmeti vermeyeceğimizi duyurmuştuk. Taleplerimiz yerine getirilmez ise şimdi bu daha güçlü bir şekilde tüm hekimlerin katılımıyla yapılacak bir eyleme dönüşmüş durumda. Sonuçta tüm Türkiye’de hekimler 14-15 Mart’ta Tıp Bayramı ile başlayan 2 gün boyunca acil durumlar dışında sağlık hizmeti sunmayacaklar bunu da ben duyurmak isterim ama özellikle söylediği sözler tıbbi kalıba da sığmıyor. Birebir cevap vermek de hoş değil ama biz bunu yeni yetişen hekimlerle, asistanlarla götürürüz demek, asistan hekimlere de büyük bir haksızlık.

ASİSTAN HEKİM VURGUSU

Asistan hekim demek, uzmanlık eğitimi bir yandan da süren demek. Bizim asistan hekim arkadaşlarımız, aynı zamanda eğitim alan arkadaşlarımız, yani hani bunu yapıp yapamamaları bir yana yasal olarak da böyle bir sorumlulukları yok. Eğitim alan arkadaşlarımız bu pandemi döneminde özellikle görüldü ki en çok ezilen, en çok mobbinge uğrayan, hem sosyal hem ekonomik hakları en altta olan hekim kesimidir. Bu arkadaşlarımız uzun yıllar eğitimin arkasından gidip işte TUS sınavı gibi ağır bir sınav dönemi geçiriyorlar ve çalışma koşulları, nöbet koşulları da bizim taleplerimizin arasında var. Tıbbi eğitimlerin iyileştirilmesi, nöbetlerin insanca olması, nöbet ücretinin herhangi bir kesinti olmadan karşılanması gibi taleplerimiz de var. Maalesef bu asistanlarla yürütülecek bir şey değil.

"KENDİSİ EN DENEYİMLİ KİŞİLERİNDEN SAĞLIK HİZMETİ TALEP EDERKEN..."

Cumhurbaşkanı kendisi sağlık ihtiyacı olduğunda ülkenin en deneyimli kişilerinden sağlık hizmeti talep ederken, vatandaşa 'Siz asistanlardan, uzmanlık eğitimi almakta olan kişilerden gidin alın hatta bunun için sıraya girin, hatta bunun için randevu bulamayın' diyor. Parası olan özel hastanelerden hizmet alacak tabii yetkililer de kendi yetkilerini kullanarak ayrıcalıklı sağlık hizmeti almaya devam edecekler gibi görünüyor. Ama bu bizim eylemlerimizi mücadelelerimizi durduracak bir şey değil. Çünkü gerçekten sorunlar dayanılmaz boyuta ulaştı.

"SAĞLIK SİSTEMİ ASLINDA İFLAS ETTİ"

Sağlıkta şiddet meselesi, başta olmak üzere bu konuda aslında çok hızla düzeltebilinecek şeyler de var. Tamamen sorunun temeli sağlık sisteminin iyi yürümemesi. Sağlık sistemi aslında iflas etti. Kamu kuruluşları birer döner sermaye kuruluş adı altında ticarethaneye dönüştürüldü. Yani kâr edin, ettiğiniz kârla çalışanlarınıza para dağıtın diye bir sistem olmaz. Bunun adı kamu olmaz zaten. Bu da yürümediği için hak ettikleri ücreti alamayınca insanlar, emeklilik hakkı dolan emekli oluyor, gidebilen yurt dışına gidiyor. Gençler özellikle yurt dışına gitmek için çok hevesli bu maalesef ülkenin içinde bulunduğu durum bu. Ama biz geniş hekim grubu olarak ve hekim örgütü olarak İstanbul Tabip Odası olarak diyoruz ki biz buradayız hiçbir yere çekip gitmiyoruz ve bu sistemi düzeltecek olan da bizleriz. Gelecek ellerimizde. Biz bunu tabii ki talep ediyoruz ama bunu düzeltecek olan da bizleriz ve bunda kararlıyız.

"VATANDAŞ BİR SORUNU İÇİN 10 DEFA HASTANEYE GİTMEK DURUMUNDA"

Pandemi dönemlerinde vatandaşın ödeyemeyeceği miktarda paralar talep edildi özel hastanelerde. Basit istemler için, basit poliklinik muayeneleri için bile çok ciddi farklar veriliyor. Yani resmi rakamla şu anda devletin ödediği ücretin 2 katı kadar fark alabiliyor özel hastaneler. Gayri resmi olarak bunun üzerinde paralar da talep ediliyor tabii ki. Kamuda ise nasıl gidiyor işler? Muayene süreleri 5 dakikaya düşürüldü. Bu randevuları almak için bile insanlar sıraya giriyor ve tabii ki bu 5 dakikalık muayenelerde de işleri bitmediği için defalarca bir sorun için belki 10 defa hastaneye gitmek durumunda kalıyorlar. Bu da sonuçta parası olanın ayrıcalıklı sağlık hizmeti aldığı, parası olmayanın ise ‘süründüğü’, iyi hizmet alamadığı bir durum. Burada hem hastalar tabii sağlık sorunlarına çözüm bulamıyor, mağdur oluyor aynı zamanda da sağlık çalışanları da hekimler bu işten hiç mutlu değiliz. Biz çünkü hastamızın tedavi olmasını isteriz.

"BİZE UYGUN BİR SİSTEM DEĞİL"

Daha çok hasta bak, daha çok para kazan sistemi bize uygun bir sistem değil. Koruyucu hekimlik bizim temel prensibimiz. İnsanların hasta olmadan bakılması. Birinci basamağı güçlü bir sistem olması lazım. Hastalıkların, yüzde 80’inin, yüzde 90’ının birinci basamak dediğimiz aile hekimliklerinde çözülmesi lazım. Orada da çok büyük sorunlar var. Bir aile hekimi 4 bin kişiye bakıyor. Bunun zaman içinde azaltılacağı söylenmişti ama hiç azaltılmadı. Yani sağlığın her alanında sorunlarımız var.

"DESTEK OLMALARINI BEKLİYORUZ"

4 Mart Tıp Bayramı, 1919’da ilk defa tıp öğrencilerinin gündeme getirdiği bir tıp bireylerin bayramı olarak kutlanmaya başladığı bir bayram. Biz 2019’da 100. yılını kutlamıştık. Bu yıl yine Tıp Bayramı’nın 102. yıl dönümünü beraberce kutlayacağız. Ayın 13’ünde hava muhalefeti dolayısıyla değişiklik olabilir ama planımız Haydarpaşa Numune Hastanesi’nin önünde 'Büyük Beyaz Buluşma'yı gerçekleştireceğiz. Sonra, Kadıköy’e kadar yürüyüp, Kadıköy’de bir basın açıklamasıyla taleplerimizi dile getirmek, duyurmak. Ardından da 14-15 Mart’ta ise ‘büyük g(ö)rev’ dediğimiz acil hasta dışında hasta bakmama şeklinde bir eylemle sesimizi duyurmak tüm Türkiye’de sadece İstanbul’da değil, bunu duyurmak isterim. Vatandaşlarımızın da özellikle 14-15 Mart’ta acil durumlar dışında hastanelere başvurmayarak bize destek olmalarını da bekliyoruz, istiyoruz.