İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu'ndan Can Atalay için adalet çağrısı: 'Anayasa kararına uyulsun!'

İstanbul Barosu, Can Atalay için İstanbul Adliyesi önünde açıklama yaptı. Baro Başkanı İbrahim Kaboğlu, "Adalet mahkemelerde cereyan eder ve Anayasa Mahkemesi kararı ile adaletin ne o nedenle bütün Türkiye Cumhuriyeti'nin temel kuruluşlarının sorumlularını, Anayasa Mahkemesi kararını uygulamaya davet ediyoruz. 27 Ekim 2023'te başlayan ve 16 Ağustos 2024'te Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki kavga ile noktalanan bu tablo, eylemler, olaylar ve işlemler zinciri asla unutulmamalı, asla kanıksanmamalı, asla kabullenilmemeli ve meşrulaştırılmamalı" dedi.

ANKA

Geçen hafta Can Atalay, Ahmet Özer, Osman Kavala, Tayfun Kahraman'ın da aralarında bulunduğu isimleri cezaevinde ziyaret eden İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu, İstanbul Adliyesi önünde Can Atalay için "Anayasa ihlaline son verilmesi" çağrısında bulundu.

"Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin bu kararı uygulamaya çağırdıktan başka, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nu, Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayan yargıçlara, yaptırım uygulamaya çağırıyoruz" diyen İbrahim Kaboğlu, şunları söyledi:

"Can Atalay konusunda ne söylenmesi gerektiği biraz önce sevgili meslektaşımız tarafından aktarıldı. Hukukun özü ortaya konuldu. Gerçekten ben de daha önce gittiğim üzere Baro Başkanı seçildikten sonra da önce Bakırköy hapishanesini, daha sonra Silivri'ye gittim. Bakırköy'de Mine Özer'den Çiğdem Mater ve meslektaşımız avukat Dilek Ekmekçi'yi ziyaret ettikten sonra Silivri'ye giderek sevgili Can Atalay, Tayfun Kahraman, Osman Kavala, avukat Oya Arslan, avukat Behiç Aşçı, avukat Bekir Kaya, Prof. Dr. Ahmet Özer ve Nasuh Mahruki'ye kadar on tutukluyu, on hükümlüyü ve özgürlüğünden alıkonulmuş, hiçbir biçimde elinde silah görülmeyen, herhangi bir suç aracı görülmeyen bu kişiler, on üç kişi gerek Silivri'de gerekse Bakırköy'de bulunan bu meslektaşlarımızın, hak savunucularının orada olması aslında adil yargılanma hakkının gereklerine uyulmamış olması hepsi için ortak paydayı oluşturmaktadır. Adil yargılanma hakkı, tarafsız ve bağımsız mahkeme, savunma hakları, silahların eşitliği ilkesi, çabukluk ve aleniyet ilkesi, gerekçeli karar hakkı ve bu kararların uygulanması, uygulanmasına ilişkin hükümlülük. Bekleyenler iddianameyi bir an önce bekliyorlar. Ama kararları kesinleşmiş olanlar Can Atalay gibi kararlarının uygulanmasını bekliyorlar.

"DÜNYA ANAYASA YARGISINA KARA SAYFA OLUŞTURDU"

Türkiye Cumhuriyeti anayasa ile doğdu. 1921 Anayasası ve 1924 Anayasası’ndan bu yana anayasa ile yaşamaktadır. Anayasanın, Cumhuriyet anayasasının yüzüncü yılını bu yıl kutladık, kutluyoruz. Cumhuriyet anayasasının yüzüncü yılında adil yargılanma hakkının gerekleri anayasamızca açıkça güvence altına alınmış olduğu halde, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler tarafından güvencelenmiş bulunduğu halde, adil yargılanma hakkının sistematik bir biçimde ihlal edilmesine, tam da Cumhuriyetin yüzüncü yılında tanık olmaya başladık. Somut bir biçimde ve 24 Anayasası’nın yüzüncü yılında devam etmektedir. 27 Ekim 2023 günü Anayasa Mahkemesi, avukat, milletvekili, Can Atalay kararını verdi. O karardan sonra Anayasa Mahkemesi üç karar daha verdi. Bu kararların muhatabı olan yargı organı, yasama organı ve yürütme organı. Bu kararların gereklerini karşılamak yerine, getirmek yerine tam tersini yaptı. Hukuken geçerli olmayan, olmayan Yargıtay 3. Ceza Dairesi ve İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararını Meclis’te okutmaya teşebbüs etti. İşte bu süreç dünya anayasa yargısının kara sayfa oluşturan bu süreç 27 Ekim günü başladı.

"ANAYASA DIŞI, HUKUK DIŞI, DEMOKRASİ DIŞI OLAYLAR ZİNCİRİ TARİHİMİZDE BİR KARA SAYFADIR"

16 Ağustos 2024 günü yani tam 9 ay 20 gün sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde vekillerin kanının hatta kadın vekillerin kanının akıtılmasına dek süren anayasa dışı, hukuk dışı, akıl dışı olaylarla devam etti. Bu dönem çok önemli bir dönem. 27 Ekim 2023'te başlayan ve 16 Ağustos 2024 Meclis’teki kavga ile biten bu dönem neden önemlidir? Birçok bakımdan önemlidir. Yalnızca anayasanın ihlali nedeniyle değil, Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin anayasanın ihlal edildiği bir mekana dönüştürülmesi, anayasanın ihlal edildiği bir mekana dönüştürmekle yetinmeyip aynı zamanda bir kavga alanına kavga kan dökücü bir arenaya dönüştürülmesi esasen konunun demokratik açıdan ne denli vahim bir eşiğe getirildiğinin bir göstergesidir. Bu itibarla 27 Ekim 2023'ten, 16 Ağustos 2024'e kadar devam eden anayasa dışı, hukuk dışı, demokrasi dışı olaylar zinciri tarihimizde bir kara sayfadır.

"TBMM'Yİ ANAYASA MAHKEMESİ KARARINI UYGULAMAYA ÇAĞIRIYORUM"

Cumhuriyet tarihimizde bir kara sayfadır. Ve bunu aşmak hepimizin görevidir. Bütün Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarından beklentisidir. Bu bakımdan anayasanın açık hükmün uygulanmasını başta Anayasa madde 153, Anayasa Mahkemesi kararları, yasama, yürütme ve yargı organlarını bağlar biçimindeki anayasanın amir hükmünün ilk muhatabı Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. Bunun muhatabı yargıdır. Bunun muhatabı yürütmedir. Bu bakımdan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni, Anayasa Mahkemesi kararını uygulamaya çağırıyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin bu kararı uygulamaya çağırdıktan başka, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nu, Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayan yargıçlara, yaptırım uygulamaya çağırıyoruz. Bu açıdan aslında Cumhuriyet’in temel organları olan yasama, yürütme, yargıyı ve diğer makamları anayasaya uymaya davet ediyoruz. Anayasamızın ikinci maddesi adalet anlayışı temelinde yazılan bir maddedir. İkinci madde değişmez maddedir. Cumhuriyet niteliklerini sayan değişmez maddedir.

"ANAYASA MAHKEMESİ KARARI İLE ADALETİN NE OLDUĞUNU ORTAYA KOYMUŞTUR"

Ve Cumhuriyet, Türkiye Cumhuriyeti adalet anlayışına dayanır. Adalet mahkemelerde cereyan eder ve Anayasa Mahkemesi kararı ile adaletin ne olduğunu ortaya koymuştur. Bu açıdan bu kararı bulamamak aslında Anayasa madde ikiyi de ihlal etmek anlamına geliyor. Bu nedenle bütün Türkiye Cumhuriyeti'nin temel kuruluşlarının sorumlularına Anayasa Mahkemesi kararını uygulamaya davet ediyoruz. Bu tablo 27 Ekim 2023'te başlayan ve 16 Ağustos 2024'te Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki kavga ile noktalanan bu tablo, eylemler, olaylar ve işlemler zinciri asla unutulmamalı. Asla kanıksanmamalı, asla kabullenilmemeli ve meşrulaştırılmamalı. Bu açıdan bu kararın uygulanmasına kadar, Anayasa Mahkemesi'nin kararın uygulanmasına ve Hatay halkının milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gönderdiği sevgili avukat, Can Atalay'ın özgürlüğüne kavuşmasına kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne ulaşmasına dek bu mücadelemizi, bu hukuk mücadelemizi anayasa mücadelemizi ve hak mücadelemizi sürdüreceğiz."