İlk dünya güzelimiz Keriman Halis kimdir? Keriman Halis'in film gibi hayat hikayesi ve Atatürk'le kesişen yolu

31 Temmuz 1932'de Türkiye'nin ilk dünya güzeli seçilen kadını, Keriman Halis'in büyüleyici hikayesini, Cumhuriyet okurları için derledik. İşte çok özel ayrıntılarla, ilk dünya güzelimiz Keriman Halis kimdir? Keriman Halis'in film gibi hayat hikayesi ve Atatürk'le kesişen yolu...

cumhuriyet.com.tr

Cumhuriyet Gazetesi'nin 3 Temmuz 1932 tarihinde düzenlediği yarışmada Türkiye Güzellik Kraliçesi seçilen ardından 31 Temmuz 1932 yılında Belçika’da yapılan yarışmada bir ilki gerçekleştirerek “Dünya Güzellik Kraliçesi” olan Keriman Halis, 31 Temmuz 1932'de Türkiye'nin ilk dünya güzeli seçilen kadını oldu. Bu tarihi hikayenin yıldönümünde Keriman Halis'in filmlere konu olabilecek hikayesini derledik.  Keriman Halis'e dair...

KERİMAN HALİS KİMDİR?

Keriman Halis Ece Tamer, 1932 yılı Dünya Güzellik Kraliçesi'dir. Cumhuriyet Gazetesi'nin düzenlediği Türkiye Güzellik Kraliçesi Yarışması'nda birinci seçilerek Türkiye'yi Dünya Güzellik Yarışması'nda temsil etmiş ve Türkiye'nin ilk dünya güzeli olmuştur.

Dünya güzelimiz, 1864 Çerkes Sürgünü sırasında Manyas yöresine yerleşmiş bir aileye mensuptur. Keriman Halis Ece, 'Hızır' adlı yangın söndürme aletlerinin mümessili Tevfik Halis Bey ve Ferhunde Hanım'ın 6 çocuğundan biriydi. Dedesinden kalan mal varlığı ve tüccar olan babası sayesinde varlıklı bir ailenin kızı olarak oldukça iyi bir eğitim aldı.

Keriman Halis, annesinin rahatsızlığından dolayı altı yaşına kadar büyükannesi, ardından dadısı ve mürebbiyesi tarafından yetiştirildi. Mürebbiyesinden Fransızca konuşmayı ve piyano çalmayı öğrendi 1926-1929 arasında İstanbul’da Feyziati Lisesi'nde öğrenim gördü. Dokuzuncu sınıfta iken babasının kararıyla okulu bıraktı; Akşam Sanat Okulu'nda dikiş, nakış, yemek konularında kendisini geliştirdi.

Önce Türkiye Güzeli ardından 19 yaşında Dünya Güzeli seçilen Keriman Halis Ece, güzellik yarışması deneyiminin ardından daha önce güzellik yarışmalarından birinci gelenlerden farklı olarak sahnede veya sinemada bir kariyer edinmedi; evlenip çocuk sahibi oldu.

İki evlilik yapan Keriman Halis'in Orhan Sanus ile evliliğinden oğlu Sezai Biltin Sanus ile kızı Ece Sanus, tüccar Hasip Tamer Bey'le evliliğinden oğlu Cenk Tamer doğmuştur.

Keriman Halis Ece, 28 Ocak 2012'de İstanbul'da kızının evinde kalp yetmezliği nedeniyle öldü. Cenazesi Feriköy Mezarlığı'nda defnedilmiştir.

TÜRKİYE GÜZELİ SEÇİLMESİ

Keriman Halis, 1930 yılında düzenlenen Türkiye Güzellik Yarışması'na arkadaşlarının ısrarı ile katıldı ancak ailesinin onay vermemesi nedeniyle ikinci tura gitmedi.

İki yıl sonra anne ve babası, dördüncüsü yapılacak olan Türkiye Güzellik Yarışması sırasında Keriman Halis'in katılmasına ikna oldu ve babası Tevfik Halis Bey onu kaydettirdi.

1932 yılındaki güzellik yarışması, başlangıçta katılımın azlığından ötürü iptal edilmişti ancak Uluslararası Güzellik ve Zarafet Yarışması jüri başkanından Cumhuriyet Gazetesi yönetimine gelen bir mektupla Belçika’da yapılacak yarışmaya Türk güzelinin katılımı rica edilince gazete yeniden harekete geçerek ulusal bir güzellik yarışması düzenlemişti.

 

Temmuz 1932'de gerçekleşen yarışmada Keriman Halis, Türkiye Güzellik Kraliçesi seçildi. Dönemin ünlü yazar ve sanatçılarının oluşturduğu jüri tarafından sekiz aday arasından seçilen Keriman Halis, Türkiye'de seçilen dördüncü güzel oldu.

DÜNYA GÜZELİ SEÇİLMESİ

Keriman Halis Hanım, 1932 Türkiye Güzeli seçildikten sonra Belçika'nın Spa kentinde düzenlenen Uluslararası Güzellik ve Zarafet Yarışması (orijinal adı: "International Pageant of Pulchritude". "Kâinat Güzellik Yarışması" ve "Dünya Güzellik Yarışması" olarak da bilinir) adlı yarışmada Türkiye'yi temsil etti.

 

31 Temmuz 1932'de gerçekleşen yarışmada, 28 ülkenin temsilcisi arasından Keriman Halis Ece, salondakilerin 'Vive la Mustafa Kemal', 'Vive la Miss Turquie' tezahüratları arasında Dünya Güzellik Kraliçesi seçildi. Çeşitli kampanyalarda yer alan Ece'nin başarısı Japonya'da ders kitaplarında Türk kadınının uzun bir süreç içinde erkek egemenliği ve baskısından kurtulması içerikli 'Keriman Halis Olayı' olarak yer aldı.

Yarışmanın sonucu 1 Ağustos 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde şu sözlerle verildi: “Türkiye Güzeli Keriman Halis Hanım Dünya Kraliçesi İntihap edildi

ATATÜRK'ÜN VERDİĞİ SOYADI

Yarışmadan Türkiye’ye dönüşünde Sirkeci Garı’nda büyük bir kalabalık tarafından karşılanan Keriman Halis’e 30 bine yakın kutlama telgrafı gönderildi. Keriman Halis'in onuruna, Tahsin Uzer'in evinde cumhurbaşkanı Mustafa Kemal'in isteğiyle bir davet düzenlendi.

Bu davette elini öpen Keriman Halis'i Mustafa Kemal alnından öpmüş ve 'Sana Ece diyeceğim" demiştir. 1934'te Soyadı Kanunu çıkmasından sonra Atatürk, Keriman Halis'e 'Ece'yi (Ece ismi, kraliçe demektir) soyadı olarak verdi. 

ATATÜRK'ÜN TARİHİ MESAJI

Keriman Halis’in dünya güzeli seçilmesinin ardından Ulu Önder Atatürk yayınladığı mesajda Cumhuriyet gazetesinin girişimini överek gençliğin aynı başarıyı farklı alanında göstermesini istemişti. Atatürk mesajında şunları keydetmişti:

Türk ırkının necip (soylu) güzelliğinin daima mahfuz olduğunu (korunduğunu) gösteren dünya hakemlerinin bu Türk çocuğu üzerindeki hükümlerinden memnunuz. Fakat Keriman Ece, hepimiz işittiğimiz gibi söylemiştir ki, o, bütün Türk kızlarının en güzeli olduğu iddiasında değildir. Bu güzel Türk kızımız, ırkının kendi mevcudiyetinde tabii olarak tecelli ettirdiği güzelliğini dünyaya, dünya hakemlerinin tasdikiyle tanıttırmış olmakla elbette kendini memnun ve bahtiyar addetmekte haklıdır. Türk milleti, bu güzel çocuğunu şüphesiz samimiyetle tebrik eder. Cumhuriyet gazetesi bu meselede Türk ırkının diğer dünya milletleri içinde mümtaz (seçkin) olan asil güzelliğini göstermek teşebbüsünü takip etmiş ve bunu dünya nazarında muvaffakiyetle (başarıyla) intaç eylemiştir (sonuçlandırmıştır). Ondan dolayı bittabi bu vesile ile de takdir ve tebriklerimize hak kazanmıştır. Fakat Türk gençlerine bu münasebetle şunu da tahattür ettirmeyi (hatırlatmayı) lüzumlu görürüm: Münferit olduğumuz (iftihar ettiğimiz) tabii güzelliğinizi fenni tarzda muhafaza etmesini biliniz ve bu yolda uyanık bir tekamülün (olgunlaşmanın) mütemadi tahakkukunu (gerçekleşmesini / yerine gelmesini) ihmal etmeyiniz. Bununla beraber asıl uğraşmaya mecbur olduğunuz şey analarınızın ve atalarınızın oldukları gibi yüksek kültürde, yüksek fazilette birinciliği tutmaktır.