İBB'den yeni kentsel dönüşüm yasası raporu: Suistimale açık
İPA, yeni kentsel dönüşüm yasasıyla ilgili, "Kentsel Dönüşüm Yasa Değişikliği: Dönüşüm Kimin İçin?” başlıklı bir rapor yayınladı. Yeni yasanın suistimal edilmeye açık olduğu belirtilen rapora göre, vatandaşların mülküne karşılıksız el konulmasının da yolu açılıyor.
cumhuriyet.com.trİstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), İstanbul Planlama Ajansı (İPA), yeni yürürlüğe giren ve kamuoyunda sıkça tartışılan kentsel dönüşüm yasasıyla ilgili, “Kentsel Dönüşüm Yasa Değişikliği: Dönüşüm Kimin İçin?” adlı bir rapor yayımlandı. Yeni yasa 2012 tarihli 6306 sayılı ‘Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’daki değişiklikleri içeriyor.
Raporda hem son 11 yıldaki kentsel dönüşüm uygulamalarının değerlendirmesine hem de yeni yasanın eksik ve risklerine yer verildi.
Raporun verilerle ortaya koyduğu üzere geçtiğimiz 11 yıl boyunca yapılan çalışmaların depreme hazırlıktan çok rant odaklı projelere yoğunlaştığı göze çarpıyor. Yeni yasa ile birlikte bu eğilimin giderek artmasının önü açılıyor.
11 YILDA 84 BİNA DÖNÜŞTÜ
Raporda 11 yıllık kentsel dönüşüm uygulamalarına yer verilirken rapora göre 6306 sayılı yasa kapsamında 20,8 milyon metrekare riskli alan, 418 milyon metrekare rezerv alan ilan edildi. 69 adet Riskli Alan ve 157 adet Rezerv Yapı Alanı ilan edildi.
İstanbul’daki toplam 1,2 milyon bina bulunuyor ve bunların yaklaşık 800 bini 2000 yılı öncesine ait. Son 11 yılda sadece 84 bin yapı dönüştü.
Raporda İBB'nin 18 ilçede yaklaşık 33 milyon m2’lik 142 adet “öncelikli müdahale alanı” (ÖMA) tespit ettiği çalışmasına da yer verildi. Bu çalışmada belirlenen 142 alan arasından 6306 sayılı kanun kapsamında, sadece 73 bin metrekarelik 2 alan riskli, 283 bin metrekarelik 6 alanda rezerv alan ilan edildi. 8 ilçede toplam 20 milyon m2’lik öncelikli müdahale alanı var ama ne rezerv ne riskli alan ilanı bulunuyor.
SADECE ONBİNDE 7'Sİ
İBB ÖMA çalışması ve 6306 sayılı kanunun uygulamaları karşılaştırmasına göre; Yasayla ilan edilen riskli alanların sadece binde 3,5’i öncelikli müdahale alanında yer alıyor. Yasayla ilan edilen rezerv alanların sadece on binde 7’si öncelikli müdahale alanında yer alıyor. 6306 sayılı Kanun kapsamında ilan edilen 8 rezerv alan ve 4 riskli alan “İstanbul’da Büyük Ölçekli Projeler ve Proje Alanları” çalışması kapsamında incelenen 130 proje arasında yer alıyor. Bu 12 proje arasında Çekmeköy ve Dikimevi gibi eski askeri alanlar, Fikirtepe, Zeytinburnu Nakliyeciler sitesi gibi şehir merkezinde yer alan alanlar bulunuyor.
KÖHNELEŞME UYARISI
Rapordan yeni yasaya dair öne çıkan kısımlara yönelik yorumlar ise şöyle: “Rezerv yapı alanı” ilanlarında “yeni yerleşim alanı” kriterinin uygulanmaması suistimal edilmeye açık bir belirsizlik yaratıyor.
Rezerv yapı alanı ilanlarının Kentsel Dönüşüm Başkanlığı adına bir “gelir kaynağı” haline getirilmesi sonucu, bu kapsamdaki işlemlerin amacı dışında yapılmasının önü açılacak. Tescil dışı alanlar ile ilgili Başkanlığa çok geniş bir yetki verilmesi kentlerdeki sosyal ve teknik altyapı alanlarının büyüklüğü, konumu ve sürekliliği bakımından olumsuz sonuçlar doğurabilir.
“Rezerv yapı alanı” adı ile yeni yerleşim alanları oluşturarak konut ve işyeri arzını artırmak mevcut riskli yapı stokunun dönüşmesine hizmet etmiyor. Aksine, mevcut riskli yapıların ve riskli alanların köhneleşmesine neden olması daha kuvvetli bir ihtimal.
VATANDAŞIN MÜLKÜNE EL KONABİLİR
İmar planlarında yol, yeşil alan gibi kamunun değil, herkesin mülkü olarak kabul edilen alanlar kadastral parsele dönüştürülemez. Ancak kanuna eklenen madde ile tescil dışı alanlar önce hazine mülkiyetine geçiriliyor sonra da süreç içinde oluşacak imar hakları Cumhurbaşkanlığına veriliyor. Bu alanlar genellikle imar uygulaması sonucu vatandaşlardan bedelsiz olarak sağlanmış yerler. Dolayısıyla bedelsiz olarak vatandaşların mülküne karşılıksız el konulması yolu oluşturuluyor.
İmar planlarının ilan edilme süresinin 1 aydan 15 güne düşmesine dair planların askıya çıkarılarak ilan edilmesi aslında planlamaya katılımın en önemli aracıdır. Dolayısıyla bunu itiraz değil, katılım süreci olarak değerlendirmek daha doğru olur. Bu değişiklikler aracılığıyla sürenin yarı yarıya azaltarak katılım sürecini kısıtlaması ve bu düzenlemenin İmar Kanununa aykırı olması hukuksal bir değerlendirmeyi de gerektiriyor.
KRİZE ÇÖZÜM OLMAYACAK
Hak sahiplerinin su¨rece katılması ve bilgi edinmelerine yo¨nelik su¨rec¸lerin 15 gu¨n ile sınırlandırılmasına ek olarak, kentsel do¨nu¨s¸u¨m uygulamalarında kiracıların go¨zetilmesi ve olası hak kayıplarına ilis¸kin herhangi bir du¨zenleme yer almamaktadır. Yeni düzenleme İBB tarafından paylaşılan tüm öneri ve sorunlara rağmen barınma krizine çözüm bulamayacak, hatta daha da büyütecektir. Bütüncül bir konut politikası oluşturmayan bu düzenleme afet odaklı değil, sadece inşaatı önceleyen bir bakıştan ibarettir.