Gezi Parkı davasında mütalaa açıklandı

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Gezi Parkı davasında, celse arasında mütalaasını açıklayan duruşma savcısı, Osman Kavala ve Ayşe Mücella Yapıcı’nın ‘Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasını talep etti.

ANKA

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden Gezi Parkı davasında mütalaasını açıklayan duruşma savcısı, bin 585 gündür tutuklu olarak yargılanan iş insanı Osman Kavala ile tutuksuz sanık Ayşe Mücella Yapıcı’nın, “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlaması ile ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasını talep etti.

Diğer sanıklar Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi’nin ise “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım etme” suçlaması ile 15 yıldan 20’şer yıla kadar hapisle cezalandırılmasını istedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 21 Şubat'ta yapılan duruşmasında, daha önce birleştirildiği Çarşı Davası'ndan ayrılmasına karar verilen Gezi Parkı davası ile ilgili dosya mütalaanın hazırlanması için savcılığa gönderilmişti. Savcılık mütalaasını tamamladı.

Mütalaada, duruşmanın tek tutuklu sanığı iş insanı Osman Kavala ile tutuksuz sanık Ayşe Mücella Yapıcı’nın “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlaması ile ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması talep edildi.

Mütalaada diğer sanıklar Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi’nin ise ‘Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım etme’ suçundan 15 yıldan 20’şer yıla kadar hapsi istendi.

'SURİYE VE MISIR’DAKİ GİBİ İÇ SAVAŞ VE DARBE ORTAMINA ZEMİN HAZIRLAMAYA ÇALIŞILDIĞI' İDDİASI

Esas hakkındaki mütalaada, sanıkların Gezi Parkı olaylarından çok önce çeşitli ülkelerdeki yönetimleri yıkma amacıyla eğitimlerden geçtikleri ve uygun ortamı buldukları Mayıs 2013’te planlarını devreye soktukları iddia edildi. Mütalaada şöyle denildi:

"Bu aşamada birbiri ile bağlantısız gözüken legal, illegal ve legal görünümlü illegal yapıların aynı amaç etrafında birleşerek faaliyetlere başladıkları, vatandaşlarımıza şirin ve iyi niyetli gözüken başta sözde şiddet içermeyen biçimde sahnelenen eylemlerle halkı sokağa dökmeye çalıştıkları, çok sayıda çağrı yaparak ve eylemlerine devlet birimlerinin sanki bir savaş anında imiş gibi müdahale ettiği yönünde algı oluşturmak suretiyle kitlesel eylemlere katılımı arttırmaya çalıştıkları, oluşan bu karmaşada sahada her daim eylem yapmaya müsait marjinal sol terör örgütlerinin bu faaliyetlerine uygun ortam sağlamak suretiyle 1960 ve 1980 darbelerinde olduğu gibi toplumu ve devleti kaos ortamına sokarak bu suretle Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs ettikleri, oluşan bu ortamda dış ülke örneklerinde olduğu üzere en iyi ihtimalle hükümeti istifaya ve erken seçime zorlamak istedikleri, bu ihtimalin gerçekleşmemesi halinde ise bu defa Suriye ve Mısır örneklerinde olduğu üzere iç savaş ve darbe ortamına zemin hazırlamak gayretinde oldukları, bu yönde FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün daha sonrasında da tecrübe edileceği üzere benzer girişimlerde bulunduğu, Gezi kalkışmasının devlet mekanizmalarınca bastırılarak sonlandırılması sonrasında bu defa FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün aynı hedefe ulaşmak maksadıyla sahneye çıktığı…”

Mütalaada, “Gezi Parkı soruşturmasındaki kanıtların FETÖ’cü savcı ve polisler tarafından toplanmasına” ilişkin eleştiri ile ilgili olarak da şu değerlendirme yapıldı:

“İddianamemizin tanzim edildiği dönemde ve kovuşturma evresinde sanıklar vekilleri ve bazı basın organlarında, devlet birimleri içerisine kanser hücresi gibi sızmış olan FETÖ/PDY silahlı terör örgütü militanı oldukları daha sonrasında tespit olunan şahıslar tarafından bu soruşturmanın başlatıldığı ve yönlendirildiği yönünde bir kısım iddialar ileri sürülmüşse de tüm delillerin ve özellikle iletişimin tespitine yönelik kayıtların tamamının başsavcılığımız talimatıyla İstanbul Emniyet Müdürlüğü personelince yeniden incelemesinin yapılarak dosyanın tekemmül ettirildiği hususunun da izahı zaruret arz etmiştir.”

NE OLMUŞTU?

Gezi Parkı eylemlerine ilişkin beraat kararının bozulmasının ardından Osman Kavala’nın da aralarında bulunduğu 17 sanıklı dava, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yeniden görülmeye başlanmıştı. “Çarşı” üyelerinin de aralarında bulunduğu 35 sanık hakkında verilen beraat kararları da Yargıtay tarafından bozulmuştu. Yargıtay, bozma kararında Gezi Parkı ile Çarşı davaları arasında hukuki bağlantı olduğu gerekçesiyle birleştirilmesine karar verilmesi gerektiğini vurgulamıştı. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdiği yazıda davaların birleşmesine onay verildiği belirtilmişti. Davalar 30 Temmuz’da birleştirilmiş ve sanık sayısı 52’ye çıkmıştı. Birleşme kararının ardından görülen üç duruşmada sanık Osman Kavala’nın tutukluluk halinin devamına karar verilmişti.

Mahkeme, 21 Şubat'ta yapılan son duruşmada, Gezi Davası dosyasının mütalaa hazırlanmak üzere savcılığa göndererek duruşmayı 21 Mart'a ertelemişti.