Geç olmadan 'Ulusal Su Planı'nı oluşturmalıyız
KONUK YAZAR | Anıl Talat Eryontuk, Cumhuriyet'in Ege'si için yazdı...
İZMİR / CumhuriyetMaalesef doluluk oranı düşen barajlar, susuz kalan tarlalar, peşi sıra yok olup giden su kaynakları, kirlenen ya da kuruyan derelerimiz, en büyük yaşamsal ihtiyacımız olan suyun önemini bizlere bir kez daha hatırlatmaktadır.
Önümüzdeki 10 yıl içerisinde su kaynaklarının yüzde 50’sinin kaybolacağı iddiaları ise hepimizi endişeye sürüklemekte ne yazık ki!
Hatta artan nüfusla birlikte yükselen su ihtiyacımıza rağmen suyu koruyacak tedbirleri bir türlü hayata geçiremediğimiz için 2050 yılından itibaren daha da büyük bir susuzluk dalgasıyla karşılaşacağız gibi.
Küresel ısınmanın yansıra doğa üzerinde yaşanan insan kaynaklı tahribatların su rezervlerinin tükenmesinde payı büyük.
Türkiye’de ise nüfusun 2030 yılında 100 milyona ulaşması ve kişi başına düşen kullanılabilir su miktarının da 1120 metreküp olması hesap edilmekte.
Yapılan araştırmalarda 2050 yılında dünya nüfusunun yüzde 40’ından fazlasının su sıkıntısı çekeceği öngörülüyor.
Hal böyleyken güzeller güzeli Egemiz de bundan nasibini almakta elbet.
2050 yılında yaşanması öngörülen su kıtlığını da düşünürsek, İzmir başta olmak üzere, Manisa, Aydın, Balıkesir ve Uşak illerini ekolojik, ekonomik ve sosyal alanlarda ciddi sorunlar bekliyor.
Ege Bölgesi’nde baraj doluluk oranı neredeyse yüzde 50’lik oranın altına düştü.
Su kıtlığının gıda, sağlık, enerji güvenliğini ciddi anlamda tehdit edeceği aşikar.
Bu nedenle hem ülkemiz adına hem de Ege Bölgesi adına su potansiyeli, ihtiyacı, politikası ve stratejisi değerlendirilmeli, kararlar rasyonel olarak alınmalıdır.
Kullanılabilir tatlı su kaynakları için öncelikle mevcudu korumak, olumsuz etkileneni kurtarmak, sürdürülebilirliği sağlamak asli görevimiz olmalıdır.
En önemli sorunlarımızdan biri tatlı su kaynaklarının sanayi ve tarımsal kirlilikle yok olmaya yüz tutmasıdır. Kirlilikle mücadelede daha sert önlemler alınması gerekmektedir.
Unutulmamalı ki tüm canlıların temel ihtiyacı olan suyun ülkemiz ve bölgemiz için önemi çok büyüktür.
Su, insan hayatının ve canlılığın devam edebilmesi için gereken en önemli doğal kaynakların başında gelir.
Bu nedenle, su politikaları ve su kaynaklarının yönetimi tüm insanlığın görevidir.
Ve sadece siyasilerin ellerine teslim edilecek bir konu değildir.
“Su Yasası ve Yönetimi” konusunda son yıllardaki arayış ve çabalara karşın, günümüzde çok değerli yaşam kaynağı olan “Su”, hala yeterli, güvenli ve çağdaş bir yasal güvenceden yoksundur.
Derhal bir ulusal su planı oluşturulmalı ve bölgesel bazda denetlenmelidir.
Türkiye’nin su ile ilgili mevcut ve gelecek politikalarının belirlenmesi, iyileştirilmesi ve geliştirilmesi için kapsayıcı bir anlayış elzem bir ihtiyaçtır.
Su kullanımı konusunda tasarrufu olan ve su alanında faaliyet göstermekte olan kamu kurum/kuruluşları, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri gibi bütün ulusal paydaşlar elini taşın altına sokmalı, tehlikenin farkına varmalıdır.
Yoksa çok büyük acıların kapımıza dayanması an meselesidir.