Gazi'ye İzmir Belediyesi'nce verilen yemek-4
KONUK YAZAR | Atatürk Araştırmacısı Ahmet Gürel, Cumhuriyet Ege için yazdı...
İZMİR / Cumhuriyet27 Ocak 1923 günü, Gazi, İzmir’e annesinin mezarını ziyarete gelmiştir. Ertesi gün, İzmir Belediyesi “Halaskar” (Kurtarıcı) Gazi’ye yemek verdiğini ilk bölümde yayımlamıştım. Yemekte, İzmir Mektebi Sultani eski öğretmeni, Milli Eğitim Müdürü Vasıf (Çınar) Bey ve İzmir eski müftüsü Rahmetullah Efendi Gazi’yi hoş geldin konuşması yapmışlardır. Gazi’nin yemekte yaptığı, “Egemenlik Andı” olarak nitelendirdiğim konuşmasının son bölümünü haftaya okuyacaksınız...
O; “Efendiler, bir devir biliyoruz ki, İzmir’i, yalnız İzmir’i değil bütün vatanı; İzmir halkını, yalnız İzmir halkını değil, bütün milleti düşmanların elinde av olarak veriyordu. Ve bundan üzgün ve duygulanmadığımı iddia edersek doğrudur.
Fakat yine bir devir yaşıyoruz ki, bütün bu dış düşmanlara dayanarak memleketi yok etmeye kararlı olan bir idarenin gayretine rağmen, sonsuz sıkıntılar içinde memleketi düşmanın, düşmanların kirli ayaklarından kurtarıyor. Millet ve memlekete izzet, şeref, namus kazandırıyor başarıyor ve zafer kazanıyor, o da bu devirdir. Bundan dolayı bu iki devir arasındaki farkı gözlerimizle görüyoruz ve o fark ellerimizle tutacak kadar nettir.
Efendiler, Bu iki devir arasına fark çok büyüktür. Birinci devre ait olan öyküleri anlatmak çok uzun olur. İkinci devrin öyküleri de çoktur. Fakat farkı görmek için çok kuvvet sarf etmeye gerek yoktur. Bununla anlayabiliriz ki, bu memleketin ihtiyacına ve memleketin sosyal vaziyeti, sosyal hayatın en çok ve en güzel uyan idare şekli bugünkü idare şeklidir. Geçen ve tarihe karışan tarzı idarenin son zamandaki ismi ve şekli, meşrutiyet idaresiydi. Veya ‘Saltanat’ idi ve daha önceki ismi de ‘Mutlakıyet’ ti. Yalnız beş altı yüz sene değil, bütün Türk tarihini karıştırdığımız her zamanda memleketi yıkıntıya sevk eden ve milleti, hiçbir zaman kendi mutluluğuyla uğraşmaya izin vermeyen serseri bir idareydi. Ve o idare kurduğu devletleri tarihe gömmek zorunda ve mahkûmiyetinde kalmıştır. Hâlbuki bugünkü idare tarzı ki milletin egemenliğini kayıtsız şartsız kendi bünyesinde bulunduruyor. Milletin geleceği doğrudan doğruya şunun bunun elinde değil, kendi elinde tutuyordu. Böyle bir idare elbette bu milletin şerefine, namusuna ve mutluluğuna daha uygun gelir. Egemenliği kayıtsız şartsız elinde tutan bir idare dedim. Hakikaten efendiler, bugün dünya yüzünde egemenliğiyle bu kadar ilgili olan, egemenliği bu kadar kuvvetli bir şekilde gerçekleştiren hiçbir idare yoktur. En çok gelişen ve medenileşmiş idare tarzlarına bakınız. Onlarda da eksiklik o kadar çoktur ki, bugün bizim içinde bulunduğumuz şekle gelebilmek için mutlaka yeniden bir devrim yapmaya mecbur olacaklardır. Kayıtsız şartsız ibaresiyle belirtilen egemenliği, milletin elinde tutmak demek bu egemenliğin bir parçasını; sıfatı, adı ne olursa olsun, hiçbir makama vermemek, verdirmemek demektir. Bununla kastettiğim anlamı sakinlikle anlayabiliriz.
Ahmet Gürel
Atatürk Araştırmacısı