Gazetecilerin gözaltı gerekçesi ‘atama’ haberi: ‘Baştan sona hak ihlali, suç değil, kişisel kin var’
Geçen günlerde 4 gazetecinin evine polis baskın düzenledi. Gazetecilerden biri ise tutuklandı. TGS avukatlarından Ülkü Şahin, gözaltı gerekçesinin atama kararını haberleştirmek ve yaymak olduğunu aktardı. Şahin yaşananların baştan sonra bir hak ihlali olduğunu söyleyerek “Burada bir şüphe yok burada bir kişisel kin var” ifadelerini kullandı.
Burcu Okutanİstanbul, İzmir, Ankara ve Diyarbakır’da polis tarafından düzenlenen ev baskınlarıyla gazeteciler gözaltına alındı.
Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri Fırat Can Arslan tutuklanırken, MA editörü Delal Akyüz, Bianet editörü Evrim Kepenek ve T24 editörü Sibel Akyüz adli kontrolle serbest bırakıldı. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) avukatlarından Ülkü Şahin, gazetecilerin gözaltına alınma gerekçesini aktardı ve süreçte yaşananları Cumhuriyet'e anlattı.
GEREKÇE ATAMA HABERİ!
Gazetecilerin hangi gerekçeyle gözaltına alındığını aktaran Avukat Şahin “2022 Haziran ayında Diyarbakır’da gözaltına alınarak tutuklanan, 13 ay boyunca tutuklu kalan 15 gazeteci hakkındaki ilk duruşma 11 Temmuz 2023’te görülmüştü. Bu duruşmada soruşturma yürüten ve iddianameyi hazırlayan savcı ile mahkeme heyetindeki üyenin evli olması hakimin reddi talebi olarak iletilmişti. Çünkü bu durum Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) 24. Maddesi uyarınca mahkemenin tarafsızlığına ve adil yargılamaya şüphe düşüren ve hakimin reddini gerektiren bir durum. Ancak talep mahkeme heyetince reddedildi. Gazeteci Fırat Arslan ise geçtiğimiz hafta HSK tarafından yayınlanan ve halen sitesinden ulaşılabilen, herkesin erişimine açık bu kararnameleri inceleyerek bu hakim ile savcının Diyarbakır’dan Samsun’un ilçesine atandığını tespit ederek durumu kamuoyuna duyurmuş” dedi ve şunları ekledi:
“Bu tür atama haberleri özellikle toplumsal davalar açısından önemlidir. Kamu yararı vardır. Bu nedenle bu kararnamelerden doğru çok sayıda haber de yapılmıştır. Suçlama ise Terörle Mücadele Kanunu (TMK) 6. Maddesi 1. Fıkrası uyarınca bu hakim ile savcının terörle mücadelede görev aldığı iddia edilerek bu tweet ve bu tweetin yeniden paylaşılmasıyla hüviyetlerinin açıklandığı, yayınlandığı ve hedef gösterildiği iddiası.”
“BAŞTAN SONA HAK İHLALİ, SORUŞTURMA DAHİ AÇILMAMASI GEREKİR”
Sürecin baştan sona hak ihlali olduğuna dikkat çeken Şahin “Bırakın gözaltını soruşturma dahi açılmaması gerekirdi. Çünkü TMK 6. Madde 1. Fıkrasında düzenlenen bu suçun işlenebilmesi için öncelikle terörle mücadelede görev alan kamu görevlilerine yönelen bir fiil söz konusu olmalıdır. Ayrıca Yargıtay kararlarına göre bu suçun işlenebilmesi için özel kast gerekir. Yani failin bu alanda görevi olan kamu görevlilerinin terör örgütleri tarafından hedef alınarak terör örgütleri tarafından suç teşkil eden eylemlerin gerçekleştirilmesi yönünde bir istek ve arzunun bulunması gerekir” ifadelerini kullandı.
“ŞÜPHE DEĞİL, KİŞİSEL KİN VAR”
Şahin, ortada bir suç yokken soruşturmanın açıldığını ve bunun suçta cezada kanunilik ilkesinin ihlali olduğuna dikkat çekti.
Soruşturma açıldıktan sonra yapılan işlemlerde yaşanan ihlallere de değinen Şahin “Gözaltına alınan gazetecilerin hepsi yeri yurdu, telefonu, iş adresi belli olan, daha önce de haberleri nedeniyle daha önce ifadeye çağırılmış ve gidip ifade vermiş isimler. Hiçbirisi hakkında dava açıldı, soruşturmaya maruz kaldı diye kaçmamış. Bununla beraber ortada karartılacak bir delil de yok. Yalnızca bir tweet veya retweet var. Paylaşılmış, ekran görüntüsü alınmış ve bitmiş. Şafak baskını yaparak, ev araması ve dijitallere el konacak nasıl bir şüphe olabilir? Esasında burada bir şüphe yok burada bir kişisel kin var. Bu nedenle ifadeye çağırmak yerine yakalama ve gözaltı kararı çıkarılması sabahın ilk ışıkları ile ev araması yapılması, dijital materyallerine el konulması baştan sonra hukuksuz” diye konuştu.
KELEPÇE TAKILMASIN TALEBİNE ‘TALİMAT BU YÖNDE’ CEVABI!
Gözaltına alınma işlemlerinde kelepçe takmanın belirli koşulları olduğunu söyleyen Şahin “Evrim Kepenek’te ise bırakın somut belirtiyi bu yönde bir emare bile söz konusu değildi. Ne ev aramasında ne sonrasında hiçbir şekilde güçlük çıkarmamış, diyalog içinde olmuş. Kelepçe takılmaması konusunda itirazlarımızı ilettik. Kolluk personeli de böyle şüphenin olmadığını bilecek mesleki deneyime sahipti ancak “talimat bu yönde” demekle yetindiler” dedi.
“SORULAN SORULARIN SORUŞTURMAYLA İLGİSİ YOK”
İfade sırasında sorulan soruların soruşturmayla ilgisi olmadığını belirten Şahin şunları söyledi:
“İfade sırasında sorulan sorular ise daha çok örgüt üyeliği soruşturmalarında karşımız çıkan matbu sorular. Örneğin, daha önce gözaltına alındınız mı? Herhangi bir sendikaya, derneğe, siyasi partiye üyeliğiniz var mı? Varsa neden? Ailenizde, akrabalarınızda örgüt üyesi var mı? Kod adınız var mı? Bu soruların bu soruşturmayla ne gibi bir ilgisinin olduğunu anlamak mümkün değil. Gazetecileri kriminalize etme amacı taşıyan, kişiyi potansiyel fail olarak gören, suç ve cezanın şahsiliği ilkesini de yok sayan bir anlayışın göstergesi.”
“DÖNEMİN CEZALANDIRMA ARACI HALİNE GELDİ”
“TMK 1991 tarihinde çıkarılmış bir kanun ve 6. madde 32 senedir pek fazla uygulaması olmayan, en azından 7. madde kadar popüler olmayan bir düzenlemeydi. Ancak son birkaç yıldır sıklıkla karşımıza çıkıyor. Dönemin cezalandırma aracı haline geldi diyebiliriz” diye konuşan Şahin, “Gerçekten de düzenleme öylesine geniş bir uygulama alanına sahip ki her türlü kamu görevlisi, özellikle üst düzey olan, kimliği net olarak bilinen kamu görevlileri hakkında çıkan haberler nedeniyle bu suç vasıtasıyla şikayetçi olabileceği düşünülüyor. Tabi bunun en temelinde iktidarın, beğenmediği her türlü haberi ve gazeteciyi terörle yaftalaması yatıyor” dedi ve şunları söyledi:
“ANAYASAYA AYKIRI BİR NORM”
“Buradan güç alan kamu görevlileri de terörle mücadele ettiklerini düşünüyor. Mevzuatımızda hangi kamu görevlilerinin terörle mücadelede görevli olduğu belirsiz. Bununla beraber “hedef gösterme” kavramı da muğlak bir kamu görevlisinin hukuka aykırı fiillerinin, yolsuzluğunun ortaya çıkarılması hedef gösterme olarak yorumlanmamalı. TMK 6/1 bir soyut tehlike suçu niteliğinde ve yani bu suçun işlenebilmesi için somut bir tehlike aranmıyor. Bu nedenle de geniş bir kullanım alanı buluyor kendisine. TMK 6. Maddenin öngörülebilir olmadığını, hukuk devletinin en temel ilkesi olan kanunilik şartlarını taşımadığını, Anayasa’ya aykırı olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle suçlamanın her şeyden evvel Anayasa’ya aykırı bir norm olduğu kanaatindeyim.”