Eski AİHM yargıcından Avrupa Konseyi kararı hakkında açıklama
Eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yargıcı Rıza Türmen; Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin iş insanı Osman Kavala ve eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkındaki kararını, “Geldiğimiz noktada artık kararın uygulanmaması, Osman Kavala’yı aşan bir mesele haline gelmiştir. Burada önemli olan artık Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin saygınlığını korumak, inandırıcılığını korumaktır” sözleri ile değerlendirdi.
ANKAEski AİHM yargıcı Rıza Türmen; Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin, iş insanı Osman Kavala ve eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile ilgili kararını değerlendirdi.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Kavala’ya ilişkin hak ihlali kararını uygulanmaması nedeniyle Türkiye hakkında ihlal prosedürünü başlatma kararı almıştı. Komite, aldığı ara kararda ise Demirtaş kararının bir an önce görüşülmesi için Anayasa Mahkemesi’ne çağrı yapmıştı.
Türmen, şunları söyledi:
“Dün alınan karala bu ihlal prosedürü başlamıştır. İhlal prosedürü şöyle ilerleyecektir; dün alınan karar, bir niyet bildirimidir. Yani diyor ki, ‘Eğer, aradan geçen zaman içerisinde bu kararı (Osman Kavala’nın serbest bırakılması) uygulamazsan, bu sefer tekrar yeni bir karar alacak. 2 Şubat tarihli toplantısında… Orada 19 Ocak’a kadar Osman Kavala serbest bırakılmadığı taktirde, 2 Ocak’ta bir karar daha alacak ve bu kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gönderecek.’
Yalnız, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu kez eski davayı incelemeyecek. İnceleyeceği şey: Türkiye kararı uyguladı mı, uygulamadı mı? Uygulamamışsa eğer, ayrı bir ihlal bulacak. Çünkü, kararın uygulanmaması başlı başına, bizatihi bir ihlaldir. Sözleşmenin (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) 46. maddesinin ihlalidir. Bu ihlal çıkarsa eğer; Bakanlar Komitesi, kararı uygulatmak için yaptırım uygularken tabi ki hukuki bir temele sahip olacak.
Yani bütün amaç bu. Çünkü, Bakanlar Komitesi siyasi bir organ. Siyasi bir organ olduğu için elindeki tek araç, siyasi baskı unsurları. Ama bunu yaparken bir hukuki bir zeminden hareket etmek istiyor. O yüzden bu AİHM kararı önemli olacak. Ondan sonra kararı uygulatmak için Türkiye’ye giderek artan bir yaptırımlar dizisi uygulamaya başlayacak.
AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ
Bu geldiğimiz noktada artık kararın uygulanmaması, Osman Kavala’yı aşan bir mesele haline gelmiştir. Burada önemli olan artık Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin saygınlığını korumak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin inandırıcılığını korumaktır.
Çünkü, uygulanmayan bir kararın hiçbir anlamı yoktur. Siz dünyanın en güzel kararını verseniz bile, bu karar uygulanmıyorsa hiçbir değeri yoktur. Bu yüzden kararın uygulanması, o mahkemenin saygınlığıyla, inandırıcılığıyla ilgili bir meseledir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf olan 47 devletin, mahkemenin saygınlığını korumak için bir kolektif sorumlulukları vardır. Kolektif görevleri vardır. Aslında bu bir Osman Kavala meselesi değildir. Onun için bunu bir Türkiye’nin kendisine karşı yapılmış bir hareket olarak görmemesi lazım. Uygulanmayan bir karar var. Bu kararın uygulanması için birtakım önlemler alınıyor. Bunu böyle görmek lazım. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi burada korunmak isteniyor.”
“SİYASİ İRADE MAHKEMEYE YÖN VERİYOR”
Türmen, Bakanlar Komitesi’nin Türkiye’ye “19 Ocak’a kadar Osman Kavala hakkındaki kararın nasıl uygulanacağını açıklaması” konusunda zaman vermesi üzerine Kavala’nın serbest bırakılıp bırakılmayacağına ilişkin, şunları dedi:
“Bizim mahkemenin, Osman Kavala davasında, böyle bağımsız bir yargıdan bahsetmek çok güç. Bir siyasi irade var ortada. Bu siyasi irade mahkemeye yön veriyor, anlaşılıyor ki. Bu nedenle, o siyasi iradenin ne düşündüğünü bilemiyorum, doğrusu. Fakat Osman Kavala serbest bırakılmak isteniyorsa, AİHM kararı uygulanmak isteniyorsa, 17’sine kadar beklemeye de ihtiyaç yok. Çünkü, tutuklama her ay gözden geçirilir. Daha önce de bırakılabilir isteniyorsa.
Bakanlar Komitesi’nin kararının ardından Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamayı da değerlendiren Türmen, şunları söyledi:
“Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan bir açıklama var. Bu açıklama, beni bir parça şaşırttı. Diyor ki, ‘Devam eden bir yargılama süreci var. Komite’nin verdiği karar, yargılama sürecine bir müdahaledir.’ Bir kere, bu yanlış. Bakanlar Komitesi’nin verdiği karar, AİHM kararının uygulanmasıyla ilgili. AİHM kararıysa, tutuklamayla ilgili. Osman Kavala’nın tutuklanmasının hukuka aykırı olduğunu söyler. Kuşku için yeterli neden olmadığını söyler. Osman Kavala’nın siyasi nedenlerle tutuklandığını söyler. Ama bunların hepsi tutuklamayla ilgili. Bunun dışında şu anda devam eden yargı süreciyle ilgili değildir, Bakanlar Komitesi kararı. Yani pekala, Osman Kavala serbest bırakılabilir ve ağır ceza mahkemesindeki yargılama süreci devam edebilir. Tutuksuz yargılanabilir. Bütün o davadaki diğer sanıklara olduğu gibi. Onun için, devam eden yargılama sürecine müdahale söz konusu değildir. Onunla ilgili bir karar yok ortada. Tutuklama ayrı bir şeydir, devam eden dava ayrı bir şeydir. Bunu karıştırıyor Dışişleri Bakanlığı.
Diyor ki, ‘Bu kadar uygulanmayan karar varken neden Osman Kavala kararı üzerinde bu kadar duruluyor?’ Bunun nedeni çok basit. Uygulanmayan pek çok karar var. Türkiye’de bu anlamda pek çok karar var. Türkiye, mahkeme kararlarını uygulamayan devletler arasında ikinci sırada. En çok uygulanmayan karara sahip ikinci devlet, Rusya’dan sonra. Ama hiçbirinde bu ihlal prosedürü uygulanmadı. Neden uygulanmadı? Çünkü, bu davada sözleşmenin 18. Maddesi’nin ihlali var. Bu ihlal, her şeyi değiştiriyor. 18. Madde ihlali şu demek, ‘Osman Kavala tutukluluğu, siyasi nedenlere dayanıyor. Türkiye’deki sivil toplumu susturmak için yapılmış bir tutuklamadır’ diyor. Zımnen de olsa bunun içinde yatan şey, yargı mekanizması siyasi amaca alet ediliyor diyor. Tabi bu çok vahim bir durum. Çok ağır bir ihlal bu. 18. Madde ihlali olduğu içindir ki bu ihlal prosedürü uygulanıyor. Diğer uygulanmayan kararlarda 18. Madde ihlali yok. Bunu gözden kaçırıyor Dışişleri Bakanlığı. Bu nedenle Dışişleri Bakanlığı açıklaması pek tutarlı bir açıklama değil.”
HSK’NİN BAĞIMSIZLIĞI
Türmen, Bakanlar Komitesi’nin Selahattin Demirtaş davasına ilişkin “Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) yapısının değiştirilmesi için yasal düzenleme yapılması” çağrısına ilişkin şöyle konuştu:
Selahattin Demirtaş kararı, hem aynı hem biraz farklı Osman Kavala kararından. Şöyle farklı, Osman Kavala kararında tutuklamanın sona erdirilmesi söz konusu, Selahattin Demirtaş ise hükümlü. Tutuklu değil. Kesinleşmiş bir karar var Selahattin Demirtaş’ta. Fakat, şöyle aynı. İkisinde de aynı yöntemler kullanıldı. Selahattin Demirtaş kararında da tahliye edilmek üzereyken yeni bir suç icat edildi. Ondan yargılandı ve ondan hüküm giydi. O yüzden, şimdi hükümlü olduğu söyleniyor. Osman Kavala da tahliye edilmek üzereyken hemen yeni bir soruşturma açıldı, ondan yeni bir tutuklama yapıldı. Yani, arkadan dolanma yöntemleri ikisinde de aynı. İkisinde de aslında Türk hükümetinin savunması, ‘Osman Kavala’nın tutuklanması, başka bir davadan. Casusluk davasından… Oysa AİHM kararı, Gezi Davası’yla ilgiliydi. Onun için aynı şey değil bu.’ Halbuki, Bakanlar Komitesi’nin istediği aynı olgular var. Aynı olgular olduğu için iki davada da uzantısı ikinci davada birinci davanın uzantısı der. Selahattin Demirtaş’ta da aynı şey oldu. Selahattin Demirtaş’ta da Türk hükümeti dedi ki, ‘Artık bu başka bir şey. Çünkü, artık tutuklu değil, artık hükümlü.’ Halbuki, Bakanlar Komitesi şunu söyledi, ‘Dokunulmazlığın kaldırılması, Anayasa’nın geçici 20. Maddesi, hukuka aykırıdır.
Burada, onun için Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılması gerekir.’ Burada yargı bağımsızlığıyla ilgili bir sorun var. İkisinde de 18. maddenin ihlali var. 18. maddenin ihlali olunca, yargı bağımsızlığıyla ilgili bir sorun var. Çünkü, siyasi iktidarın amaçlarına alet oluyor yargı. O zaman yargı bağımsızlığını sağlayacak, devletin önlemler alması isteniyor. HSK, bu yüzden önem kazanıyor. Çünkü, yargı bağımsızlığının sağlanmasının anahtarı, HSK’da aslında Türkiye’de. HSK’nın bağımsızlığını sağlamadan yargının bağımsızlığını sağlayamazsınız.”