Ertan Aksoy hazırladı: 'Toplum yüzünü Doğu'ya mı döndü, Batı'ya mı?'

Sosyal Demokrasi Vakfı Başkanı (SODEV) ve AKSOY Araştırma Şirketi'nin kurucusu Ertan Aksoy; gündemdeki son gelişmeleri, verilere dayalı analizlerle, siyasilerin gündem belirleyen açıklamalarını ve bu açıklamaların toplum üzerindeki etkilerini Cumhuriyet için değerlendiriyor. İşte Ertan Aksoy'un bu haftaki değerlendirmesi...

cumhuriyet.com.tr

"Türkiye'de aydın geçinenler Doğu'ya doğru seyreden bir geminin güvertesinde Batı yönünde koşturarak Batılılaştıklarını sanırlar."

Sakallı Celal.

Türkiye toplumunun Avrupa Birliğine bakışı giderek aşk/nefret ilişkisine döndü. Dönemsel olarak AB üyeliğini desteklemede azalış gösterse de, belirli dönemler hariç destekleyenler hep çoğunluktaydı. Ekonomik büyümenin art arda yüksek olduğu, kişi başı gelirin 12 bin dolara yaklaştığı dönemlerde “AB’ye eskisi kadar ihtiyaç olmadığı” görüşleri hâkim olsa da zamanla eski duygulara geri dönüldü. Çünkü, AB üyeliği hatta üyelik süreci bile Türkiye için hep önemli bir ihtiyaçtı. Ülkede yoksullaşmanın arttığı, temel hak ve özgürlüklerin kayba uğradığı zor dönemlerde, başta muhalefet olmak üzere birçok grubun aklına AB süreci yeniden geldi.

AKP iktidarı, AB sürecini hemen her konuda olduğu gibi siyaseti için araçsallaştırdı. İlk iktidara geldiklerinde, çok önem veriyor, kararlılık sergiliyor, üyelikle ilgili gayretli bir uğraş veriyor gibi yaptılar. Bu nedenle içeride, dönemsel olarak başta liberaller olmak üzere, toplumda ve kamuoyu yapıcı yapılardaki ittifaklarını genişlettiler. İttifak hali sadece içeri ile de sınırlı kalmadı. O dönemler, AB ülkelerinin karar vericileri, siyasal İslamcı bu iktidarın ülkedeki demokratikleşmenin motoru olduğunu sosyal demokrat muhataplarına büyük bir inanç ile anlatıyordu. Sıklıkla kandırıldığını iddia eden iktidar, ülkenin ve batının belki en iyi eğitimli kadrolarını kandırmayı başarabilmişti.

Bir alışkanlıkla, bu konuda tek başına iktidarı eleştirmek kolaya kaçmak olur. İster inandığı için olsun, isterse politikası gereği araçsallaştırdığı için olsun, iktidar o dönem toplumun önüne bir AB üyeliği hedefi koymuştu. Buna karşın muhalefet ise, salt eleştiri üzerine siyasetini inşa ediyordu. AKP, müzakere tarihi almasını şölene çevirirken, muhalefet “gündüz havai fişek mi patlatılır?” sorusu ile “kitleleri etkilemeye” çalışıyordu. Bu örneği özellikle veriyorum, çünkü muhalefet, uzun yıllar boyunca, iktidarı ve uygulamalarını yeteri kadar küçümserse, iktidara oy kaybettireceğine inandı. Bana göre, o tarihlerde karikatürize olan iktidar değil, muhalefetin ta kendisiydi. Çünkü, iktidar toplumun önüne AB üyeliğinin vaat ettiği potansiyel refah artışını, temel hak ve özgürlüklerin gelişmesini koyarken, muhalefet gündüz atılan havai fişeklere ve kutlama biçimine “takılmıştı”.

Bugün geldiğimiz yer itibariyla, muhalefet yeniden AB konsantrasyonunu arttırmış, iktidar ise madem petrol yokluğundan körfez ülkeleri gibi olamıyoruz, “bari otoriter yapısıyla öne çıkan doğu ülkelerinden biri gibi olalım” hayallerine kapılmış durumda. İktidarın eko çemberindeki sosyal medya hesaplarının paylaşımları incelendiğinde, sıklıkla “menem Türk” şarkısının çaldığı, at üstündeki Türk görüntüsünün olduğu içeriklerin servis edildiği görülmekte. Batırdıkları ekonomiyi, coşturdukları milliyetçilik ile unutturmaya çalışıyorlar.

İktidar, bu yüzünü doğuya dönme halinden henüz istediği sonucu alamasa da anlamlı boyutta yol almış görünüyor. Özellikle, başta Çin olmak üzere, doğunun ekonomisinin çok güçlü olduğu bu dönemde, toplumun yüzünü doğuya dönmeye eskisi kadar defans göstermediğini anlıyoruz. Malumunuz, iktidar geçtiğimiz hafta Şangay İşbirliği Örgütü üyeliğine dair sinyal vermekle birlikte, içeride de bu tartışmanın önünü açtı. Biz de toplumun böyle bir ayrıma düşmesi halinde AB üyeliğini mi Şangay İşbirliği Örgütü üyeliğini mi tercih edeceğini anlamaya çalıştık. Bunun için, “Siz Cumhurbaşkanı olsaydınız Türkiye’nin hangi birliğe girmesini isterdiniz?” sorusunu sorduk. Yanıtlarını beraber inceleyelim.

 

Şangay İşbirliği Örgütü’nün herkes tarafından bilinmemesi ihtimaline karşı, her iki birlikte öne çıkan ülkelerin birlikleri yönlendiriciliğini de vurgulayarak seçenekleri verdik. Görüldüğü üzere, Almanya ve Fransa’nın öne çıktığı AB’den yana karar verenlerin yanıtı hala çoğunluk olmakla birlikte ŞİÖ’ye üyeliği tercih edenler de anlamlı bir büyüklüğe sahip. Her ne kadar CHP ve İyi Parti seçmenlerinde AB üyeliğini destekleyenlerin oranı çoğunluk olsa da, bu konuda en kararlı seçmenin HDP seçmeni olduğunu vurgulamak gerek.

Bir iktidar değişikliği halinde toplumun bugünün muhalefetinin ne yapacağını düşündüğünü de anlamak istedik. Bunun için de “2023 seçimlerinden sonra Millet İttifakı’nın seçimi kazandığını varsaydığınızda, sizce Millet İttifakı hangi birliğe girmek için daha fazla çaba harcar?” sorusunu sorduk. Yanıtlara baktığımızda, toplum bugünkü muhalefette AB’ye üyelik konusunda bir istek olduğuna dair izleri görmekle birlikte tam bir kararlılık halinde olduklarını düşünmüyor.

Türkiye’nin kuruluşundan bu yana bir aydınlanma, modernleşme çabası hep var oldu. Her ne kadar henüz istenen sonuç alınamasa da AB üyelik süreci bu modernleşme çabasının önemli bir çıpasıydı. Bu nedenle, tam kararlılıkla bu hedefi yeniden, ısrarla gündemde tutmalıyız. Çünkü Türkiye’nin;

Daha fazla temel hak ve özgürlüklere,

Daha fazla gelir adaletine,

Daha fazla refaha,

Daha saygın bir dış politikaya,

Daha fazla çağı yakalayan bir eğitim yapısına,

Daha fazla evrensel standartlarda bir hukuka ihtiyacı var.

Tüm bunlar için de tereddütsüz bir şekilde yüzümüzü batıya dönmeye ve hatta o batı ile bir rekabete ihtiyacımız var. Bize düşen; bugün bir zümreyi, aşırılık yanlılarının ürettiği sahte kutsalları merkeze alan yönetim anlayışını değiştirip, insanı merkeze alan bir anlayışı egemen kılmak.

Eğer bir büyük hayalimiz olacaksa, o hayal ancak bu olabilir.

Ertan Aksoy

ertanaksoy@gmail.com