Erdoğan’ın ‘çözüm’ olarak gördüğü tıpta ‘yeni mezunların’ karşılığı yok
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Gidiyorlarsa gitsinler. Biz de üniversiteleri yeni bitiren doktorlarımızı istihdam ederiz” açıklamasına karşın veriler, uzman hekimlik eğitiminin “birçok sorunla karşı karşıya olduğunu” ortaya koydu. Tıp fakültelerinin 14’ünde uzmanlık eğitimi verilemiyor. Altı fakülte ise “pasif”.
Sarp Sağkalİktidar, her ile bir üniversite politikası ile devlet üniversitelerindeki tıp fakültesi sayısını 91’e yükseltse de bu fakültelerin 14’ünde uzmanlık eğitimi verilemiyor. Altı fakülte ise “pasif” durumda. Yeni açılan fakültelerdeki eğitim de “eğitim verecek akademisyen bulunamaması” nedeniyle “ciddi sıkıntıda.” Köklü geçmişe sahip Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nin (GATA) yerine kurulan Sağlık Bilimleri Üniversitesi de (SBÜ) “başlı başına bir sorun.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hekimlere yönelik “Gidiyorlarsa gitsinler. Bizler de üniversiteleri yeni bitiren doktorlarımızı buralarda istihdam ederiz” açıklamasını yapmasına karşın veriler, Türkiye’de uzman hekimlik eğitiminin “birçok sorunla karşı karşıya olduğunu” gösteriyor. Ülkede tıpta uzmanlık eğitimi, tıp fakülteleri, adli tıp kurumu ve Sağlık Bakanlığı eğitim ve araştırma hastanelerinde veriliyor. Sağlık Bakanlığı kadrosunda 16 bin 545 uzmanlık öğrencisi bulunmasına karşın eğitimin düzenlemesini yapan organın 2014’te bakan oluru ile kaldırılması sonrası bakanlık halihazırda fiili olarak uzmanlık eğitimi vermiyor.
6’SI FAALİYETTE DEĞİL
Türkiye’de tıp eğitiminde 42’si ana dal, 46’sı yan dal olmak üzere toplam 88 uzmanlık programı, 128 tıp fakültesi bulunuyor. Bu fakültelerin 91’i devlet, 37’si vakıf üniversitelerine ait. En fazla uzmanlık programı eğitimini, kapatılması tepki çeken GATA’nın yerine kurulan SBÜ veriyor. Tıp fakültesi sayısı fazla olmasına karşın devlet tıp fakültelerinden 14 tanesinde uzmanlık eğitimi verilmiyor. Bunun yanında altı devlet tıp fakültesi de pasif durumda. SBÜ’ye bağlı 11 tıp fakültesi olmasına karşın yalnızca üç tıp fakültesinde uzmanlık eğitimi veriliyor. Bu durum da açılan fakülte sayısı fazla olsa bile “Eğitim ne kadar kaliteli” sorusunu gündeme getiriyor.
"İNSANA GÖRE İŞ" YAKLAŞIMI
Köklü tıp fakültelerindeki eğitimde bir sorun olmadığı belirtiliyor. Ancak yeni kurulan fakülteler ile Sağlık Bakanlığı’nın eğitim ve araştırma hastanelerindeki programların yerleştirilmesinde “ciddi sorunlar” var. Yeni fakülteler ile eğitim ve araştırma hastanelerinde yandallar konusunda da belli bir standart yok. Örneğin, kimi tıp fakültesinde iç hastalıklarının ana dal eğitimi yokken yan dallar endokrinoloji ve metabolizma yer alıyor. Başka bir tıp fakültesi ise gastroentroloji ya da hematoloji eğitimi veriyor. Yani “işe göre insan değil, insana göre iş yaklaşımı” etkin oluyor.
"SBÜ" TEK BAŞINA SORUN
Sağlık Bilimleri Üniversitesi, “başlı başına bir sorun” olarak değerlendiriliyor. Özellikle üniversitenin kadro ilanlarının “sorunlu olduğuna” dikkat çekilirken, ilanlarda hiçbir zaman liyakat ve kıdemin esas alınmadığı kaydediliyor. YÖK’ün “kişiye özel kadro oluşturulamayacağına” yönelik uyarısına karşın kadrolarda tek bir kişiyi tanımlayan özel ifadeler ve şartlar görülebiliyor. Cumhuriyet, 21 Aralık 2020’de “SBÜ’den ardese teslim kardo ilanı” başlığıyla duyurduğu haberde, 407 öğretim üyesi için açılan ilanda, her bir kadro için özel şartlar konulduğuna dikkat çekmişti. Cumhuriyet, 10 Ekim 2021’de ise SBÜ’nün 173 akademik kadro ilanının kişiye özel olduğunu “Sadece adı eksik ilan!” başlıklı haberle gündeme taşımıştı.
"ÖNEMLİ OLAN STANDART"
Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) uzmanlık eğitimi raporundan derlenen bu verilere ilişkin konuşan TTB İkinci Başkanı Ali İhsan Ökten, şunları kaydetti:
“ÖSYM tarafından devlet ve vakıf üniversitesi tıp fakültelerine 17 bin 328 öğrenci kadrosu açıldı. YÖK’ün verilerine göre, her bir tıp fakültesi için ortalama 135 öğrenci kontenjanı açıldı. Bu tıp fakültelerinden sadece 76’sı Tıpta Uzmanlık Kurulu (TUK) tarafından yetkilendirilmiş program kapsamında. Bu tıp fakültelerinden sadece 43’ünün mezuniyet öncesi eğitim programı akreditedir. Önemli olan tıp fakültelerinin ve öğrenci kontenjanlarının sayısını artırmak değil, var olan fakültelerdeki mezuniyet öncesi eğitim programlarını asgari standartları taşır hale getirmek ve bunu belgeleyebilmektir.”