Engin Özkoç: Herkes yüreğindeki söyleyebilir ama nihai karar altılı masadan çıkacaktır

CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, "Tayyip Erdoğan’ın karşısına kim çıkarsa çıksın Tayyip Erdoğan kaybedecek çünkü iyilikle kötülük mücadele ediyor. Her CHP’linin yüreğinde Kemal Kılıçdaroğlu yatar, her CHP’linin yüreğinde kendi genel başkanı yatar ama kararı verecek olan bu değildir, 6’lı masanın alacağı karardır" dedi.

ANKA

CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, KRT TV’de Çiğdem Akdemir’in sunduğu “Yakından Bakınca” isimli programda soruları yanıtladı. CHP’nin “Milletin Sesi” mitingini de değerlendiren Özkoç şunları söyledi:

"UMUT EDİYORUZ Kİ BİR AN ÖNCE ERKEN SEÇİM KARARI ALIRLAR"

“Bu kadar açlığın, yoksulluğun, çaresizliğin olduğu bir zamanda 2 milyar gibi bir parayı Yeşilköy havalimanındaki pistlerin ve binaların yıkılması için iktidar ayırıyorsa burada bir sıkıntı var demektir. Bu iktidarın bakış açısı millette bakan bir göz değil tamamen kendi çevresine, yandaşlarına bakan bir göz, o yüzden Türkiye’nin bir an önce erken seçime gitmesi gerekiyor. Umut ediyoruz ki bir an önce erken seçim kararı alırlar ve milletimiz bu konuda son kararı verir.

"CUMHURİYETE AİT OLAN HER ŞEYİ YIKMAK, ORTADAN KALDIRMAK ZORUNDA MISINIZ?"

CHP’nin yaptığı muhalefet çok etkin bir muhalefet, CHP milletin sesini dinliyor, milletin içinde olan bir parti. Biz sorunları çok etkin bir şekilde TBMM’ye getiriyoruz ve kamuoyuna taşıyoruz, taşeronla ilgili bunu yaptık, anlattık, söyledik iktidar bunu gündeme almak zorunda kaldı. Asgari ücretle ilgili ne kadar olması gerektiği ile ilgili rakamlar verdik, iktidar bunu da görmek zorunda kaldı. Aile destekleri sigortası ile ilgili iktidar bizim söylediğimizi söylemeye başladı. Burada da biz önemli bir muhalefet yaptık, buradaki çıkmazın ne olduğunu gösterdik. Cumhuriyetin yaptığı bir havalimanı var orada, adı Atatürk Havalimanı, Atatürk’ün adından mı rahatsızsınız, Cumhuriyete ait olan her şeyi yıkmak, ortadan kaldırmak zorunda mısınız? Millet bu kadar sıkıntı içerisindeyken bunu mu yapmak zorundasınız? Yarın öbür gün deprem olur, beka sorunu olur; bu havaalanları bizim için gerekli havaalanları….

Büyük İstanbul depreminde ihtiyaç hissedebiliriz. Söylediğimiz sözler kamuoyu oluşturuyor; insanlar tepki gösteriyor, Türkiye’nin aydınları, sendikaları, akademisyenler, gençleri, kadınları var. Türkiye’nin geleceği için endişe duyan insanlar var o insanlar da tabii seslerini yükseltince iktidar kendisine biraz çeki düzen vermeye kalkıyor. Ama her şeye rağmen bu yaptıklarıyla Türkiye yönetilemez o yüzden bir an önce seçime gidilmelidir.

Biz Maltepe’de bir miting daha gerçekleştirdik 9 Temmuz 2017’de, gene bir adaletle ilgili bir mitingdi. CHP’nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu büyük bir kararlılıkla Ankara’dan İstanbul’a yürüyeceğini ifade etmişti ve hiç aralıksız yürüyerek onu gerçekleştirdi. Tüm dünyaya Türkiye’de adalet için savaşan, hak ve hukuk için mücadele eden bir siyasi partinin varlığını gösterdi. Ancak o yürüyüşe sadece CHP adını koyarsak yeterli ifade etmiş olmayız o yürüyüş aynı zamanda CHP’ye daha önce oy vermemiş olan ama adalete susamış milyonlarca insanın katılımıyla gerçekleşti. O zamandan beri adalet mücadelemizi sürdürüyoruz ama iktidar ve cumhur ittifakı hukuksuzluğa ver adaletsiz kararlar imza atmaya devam ediyor, bu da Türkiye için çok önemli bir sıkıntı. Milletvekilleri hukuksuz bir şekilde içerdeler, Gezi Davası’ndaki o mücadeleyi veren arkadaşlarımız hiçbir suçu olmadıkları halde birçok hukukçumuz, akademisyenimiz hiçbir suçu olmadığı halde içerde tutuluyor. Hakimlerin aldığı kararlardan daha çok iktidarın hakimlere aldırdığı kararla içerde tutuluyorlar. O da yetmiyor bizim İstanbul İl Başkanımızın İstanbul’u ikinci kez seçime götürdüklerinde sandıklara sahip çıkan bir il başkanını bir düşmanlık, husumet yürüterek 2013-2014’te attığı tweetlerle ilgili onun üzerinden 4-5 yıl geçtikten sonra soruşturma başlatıyorlar daha sonra da bu konuda bir dava açıp kendisinin hiç suçu olmadığı halde sadece kendisini ifade ettiği halde maalesef hakkında bir ceza davası açıp kendisini mahkum ediyorlar ve siyaset yasağı getiriyorlar. Bu büyük bir hukuksuzluk, biz büyük bir aileyiz, biz birbirimize sahip çıkarız. Genel Başkanımız bütün milletvekilleri İstanbul’a hareket etsin dedi, orada iktidarının bize göz dağı vermekle ilgili oluşturduğu oluşumlara SADAT’a varıncaya kadar bir tepki de gösterdik.

"ESNAF, İŞÇİLER, KAĞIT TOPLAYAN İNSANLARIMIZ ORADAYDI, EV İŞÇİSİ KADINLAR ORADAYDI"

Çok kısa zamanda yüzbinler geldi ve şunu ifade etmeliyim; oraya gelenler sadece partililerimiz değildi, esnaf, işçiler, kağıt toplayan insanlarımız oradaydı, ev işçisi kadınlar oradaydı, kasap, manav, çiftçi oradaydı ve hep birlikte büyük bir miting gerçekleştirdik. Genel Başkanımızın daha önceden Enis Berberoğlu zamanında söylediği; ‘Korku duvarını yıkacağız’ dedi günden bugüne kadar geldik ve artık korku duvarını yıktık, insanlarımız özgürce haykırıyorlar ve diyorlar ki; biz bunu hak etmedik, hak ettiğimiz şekilde yaşamak istiyoruz, bu ucube sistem bu iktidar gitmeli diyorlar, böyle bir miting oldu.

"ÇOK ÖNEMLİ ROL OLDU"

Burada biraz Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliğinden bahsetmek gerekiyor. Kemal Kılıçdaroğlu CHP’nin liderliğine gelmesinden sonra tam bir bilge kişilikle, tam bir orkestra şefi gibi sadece bizim gibi düşünenleri değil bizden farklı düşünenleri de kucaklayan bir siyaset yapısı geliştirdi. Bu siyaset anlayışıyla biz aslında 11 büyükşehirde belediyeleri kazandık. Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliği sayesinde yaptık. AKP iktidarı merkez sağ partileri tamamen yok etti, başındaki liderlere de bakanlık vererek, mücadelelerini verdikleri siyasi partilerden kopartıp sadece bir makamla ilgili onları kendi siyasi partisine kattı. Bunlardan bir tanesi Süleyman Soylu’dur, bir tanesi de Numan Kurtuluş’tur, bunlar mücadele ettikleri siyasal partinin genel başkanlığını yapan isimlerdi, ancak onlar milletini değil Tayyip Erdoğan ile birlikte kendi çıkarlarını düşünerek siyasi partilerine arkalarını döndüler ve AKP’ye katıldılar. Geldikleri günden beri de Türkiye’ye zarar vermekten başka bir şey yapamıyor. Ama Kılıçdaroğlu orada tekrar devreye girdi, bir merkez sağ partiye ihtiyaç vardı, İYİ Parti’nin önü kesiliyordu, İYİ Parti’nin önünün kesilmesine Kılıçdaroğlu yaptığı hamleyle bunu engelledi. Sayın Meral Akşener çok başarılı bir şekilde bu süreci yürütüyor, onun haricinde gene farklı siyasi partilerin kurulmuş bu tuzak, milletin sesini yok eden, oylarını parçalayan, milletin gerçekten iradesini millete yansıtmayan bu Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne karşı bir ittifak oluşumu sağladı Kılıçdaroğlu, 6’lı masa dediğimiz tam böyle bir masadır. Burada da Kemal Kılıçdaroğlu’nun sakin, bilge, sadece ben demeyen biz diyen, şahsım demeyen birlikteyiz diyen anlayışı çok önemli rol oldu.

"TÜRKİYE’Yİ YÖNETEBİLME KAPASİTESİNE SAHİP BİR SİYASİ LİDER OLMALI"

6’lı masanın tek sorun etmediği konu bence adaylık sorunu, 6’lı masa, adayı hiç sorun etmiyor. 6’lı masa nasıl bir aday olması gerektiğini bütün genel başkanlar kendi konuşmalarında anlatıyorlar. 6’lı masanın Cumhurbaşkanı adayı ile ilgili söyledikleri profil şu; dürüst ve namuslu olmalı. Şahsım diyen değil milletim diye bir siyasi lider olmalı, ortak akla çok önem veren bir lider olmalı, bağıran çağıran insanlara hakaret eden, insanları aşağılayan değil yücelten, insanlarla birlikte her şeyin başarabileceğine inan bir siyasi lider olmalı. Aynı zamanda yüreği iyi bir siyasi lider olmalı. Türkiye’nin kaynaklarının bu ülke için yeterli olduğuna ancak eşit ve hakça bir paylaşım olduğundan bunun başarılabileceğine inan bir siyasi lider olmalı, farklı görüşlerdeki insanlarla da masaya oturabilen söz konusu Türkiye olunca o liderlerle Türkiye’yi yönetebilme kapasitesine sahip bir siyasi lider olmalı.

"TAYYİP ERDOĞAN KAYBEDECEK ÇÜNKÜ İYİLİKLE KÖTÜLÜK MÜCADELE EDİYOR"

Şimdi her genel başkan aslında mitinglere gidiyor, bu ortak özlemi kendi tabanlarına ve Türkiye’ye anlatıyor, Kemal Kılıçdaroğlu da bu ortak özlemi hem kendi tabanına hem de Türkiye’ye anlatıyor. Bildikleri bir şey var; Tayyip Erdoğan’ın karşısına kim çıkarsa çıksın Tayyip Erdoğan kaybedecek çünkü iyilikle kötülük mücadele ediyor. Dünya tarihi kurulduğundan beri kötülük nihai olarak bir zafer kazanmamıştır, iyilerin kazandığı bir zafere doğru adım adım yaklaşıyoruz. Şimdi böyle bir zaferde o 6’lı masanın şu anda onları en çok düşündüren şey geldiğimiz gün nereden başlayacağız, vatandaşın hangi sorunu hemen halletmemiz gerekiyor, Merkez Bankası’nın başına bağımsız, piyasaları düzenleyen, dünya piyasalarını ve ülkemizdeki para politikasına ekonomiye uygun politika geliştirebilecek, sistemi oturtabilecek bir kişiyi nasıl oturtacağız, Türkiye’yi tekrar üreten bir Türkiye haline nasıl getireceğiz…bunları konuşuyorlar.

Çitçilerden 2 milyona yakını maalesef çiftçiliği bıraktılar, tarlaları ekmeyi bıraktılar. Türkiye kendi kendine tarımda yeten bir ülke olması gerekirken şimdi samanı, hayvanı ithal eden bir noktaya geldik, ithal edemediğimiz noktada ayçiçek yağı mağduriyeti yaşayan bir Türkiye konumuna geldik. O yüzden liderlerin derdi kim Cumhurbaşkanı olacak değil, liderlerin derdi bu sistem bir an önce ortadan kalkmalı, bir an önce seçim olmalı ve gelecek lider nasıl bir insan olmalı, kucaklayıcı, dürüst, ortak akla sahip bir lider olmalı.

"6’LI MASANIN ALACAĞI KARADIR"

Her CHP’linin yüreğinde Kemal Kılıçdaroğlu yatar, her CHP’linin yüreğinde kendi genel başkanı yatar ama kararı verecek olan bu değildir, 6’lı masanın alacağı karadır. Siyasette bir araya gelen, birlikte yol yürüyen, ortak aklı masaya koyan, milleti için her türlü siyasi beklentiyi arkasında bırakmış bir masaya asla saygısızlık edemeyiz. Herkes kendi yüreğindekini, aklındakini söyleyebilir ama bizim nihai olarak saygı duyacağımız karar 6’lı masadan çıkacaktır.

Biz bu yolu yürürken bu yolun ne kadar zor, sıkıntılı ve neye karşı mücadele ettiğimizi bilerek yürüyoruz. Bizim karşımızdaki AKP iktidarının kendi amaçlarına ulaşabilmesi için yani bir avuç yandaşıyla refah ve mutluluk içerisinde yaşamak için yapmayacakları hiçbir şeyin olmadığını biliyoruz. Onlar her türlü hakareti yapabiliyorlar, her türlü komployu kurabiliyorlar, adaleti hiçe sayarak hakimleri değiştirerek, alınan kararları değiştirebiliyorlar. Şimdi de olmayan bir şey üzerinden bu büyük mitingi, halk buluşmasını, yürüyüşü engelleyebilmek için ellerinde kalan yandaşlarıyla birlikte bir alçaklıkla hareket ediyorlar.

"O SESİ DUYMAK İSTEMEYENLER O SESE KARŞI KULAKLARINI TIKAYANLAR BU YALANLARI UYDURUYORLAR"

Ellerinde kalan bir tek şey iktidar, kalabildiği kadar kalsın diye uğraşıyorlar. Bunu saray ve yandaşları yapıyor, aslında millete düşman, bu güzelim ülkeye düşman, Türkiye’nin geleceğine düşman, onlar sadece parayı düşünüyorlar, kendilerini düşünüyorlar biz ise milletimizi düşünüyoruz. Onların attığı hiçbir çamurun bize yapışması mümkün değil. Mitingde tek bir aykırı slogan atılmamıştır, sadece CHP’nin bayrakları ve Türk bayrakları vardı, yükselen tek bir ses vardı esnafın sesiydi aslında o sesi duymak istemeyenler o sese karşı kulaklarını tıkayanlar bu yalanları uyduruyorlar. Kasap Fatih Uludağ, ‘100 gram et satıyorum, onu alamayan insanlar var’ dedi işte bu sesi kısmak isteyen insanlar, böyle yalanlara başvuruyorlar, 65 yaşındaki bulaşıkçı Nazife Canoğlu da eşinin emeli maaşının ancak faturaları ve kirayı ödedikten sonra kendilerine 400 lira gibi bir para kaldığını, onunla da yaşayabilmelerinin mümkün olmadığını haykırdı, bu sesi gölgelemek isteyenler yalan söylüyorlar ama başarmazlar.

Bir yanlışı da düzeltmek isterim, Kemal Kılıçdaroğlu’nun önceden söylediği Yeşilköy Havalimanı ile ilgili sözün çarpıtılmasına asla izin vermemek gerekiyor. CHP şunu söyledi; bir, adını değiştirmeyin ne istiyorsunuz Atatürk adından, birçok yere bunu yaptınız. İki, pistleri oradan kaldırmayın, sökmeyin çünkü bu Türkiye’nin geleceği açısından önemli bir stratejik sorun haline dönüşür bunu yapmayın dedi. Üç, oradaki binaları yıkmayın, olduğu gibi muhafaza edin, en sonda söylediği orayı o haliyle bir kültür, sanat yuvası haline getirebilirsiniz, bizim böyle bir projemiz var.”