Elbistan'da iki kadın, iki kimsesizlik... Onlar için zaman sanki 6 Şubat'ta durmuş: Ben kime ağlayayım

Kahramanmaraş Elbistan’da Save Sarı, iki çocuğunu depremde yitirdi. Tamey Berber ise ailesinden 10 kişiyi kaybetti. Onlar için zaman 6 Şubat’ta durdu. Kimsesiz kalan iki kadın, “Hangisine ağlayayım, birine ağlasam diğerinin acısı eksik kalıyor” diyor.

Şehriban Kıraç

Depremin üçüncü günü sosyal medyada bir görüntü, enkazlar arasında, karlar içinde bir anne feryadı, gelen geçenden yardım istiyor “Çocuklarımı çıkart çıkart, bir kız bir oğlan... Çocuklarımı çıkart” diye... Günler sonra öğrenmiştim Elbistan’da o çocukların cansız bedeni çıkarılmıştı. Hatice ve Günay Sarı, üniversite öğrencisiydi. Günay avukat, Hatice öğretmen olacaktı. Yıllar önce ilkokul döneminde kardeşimin öğrencileriydi ikisi de. Aralarında bir yaş varmış. Ama köy yeri olduğu için ikiz yazmışlar. Anneleri Save’nin feryadı duyulmuş ve kurtarma ekibi zamanında gelmiş olsaydı onlar da enkazdan canlı çıkabilirdi.

Köydeki evinin balkonunda iki saat oturduk, ağıt yakmadığı birkaç dakika eliyle bize karşıdaki mezarlığı gösteriyor: “Bakın çocuklarım orada. Her gün gidiyorum yanlarına. İki evladımı ellerimle toprağa gömmüşüm. Hâlâ hayattaysam hâlâ yemek yiyorsam, yürüyüp gidip geliyorsam demek ki ben taşım toprağım. Eşim iki yıl önce öldü. Çocuklarım gitti, ben kimsesiz kaldım. Ne kardeş ne anne babam var.”

Tamey Berber ise ailesinden 10 kişiyi kaybetmiş. Anne, baba, erkek kardeşi, onun eşi, çocukları, kız kardeşi, onun çocukları... “Hangisine ağlayayım, birine ağlasam diğerinin acısı eksik kalıyor. Onları enkazdan çıkaracak gücüm yoktu. Şimdi öksüzüm” diyor.

(Tamey Berber) 

İki kadın, iki kimsesizlik, zaman sanki 6 Şubat’ta durmuş onlar için... Acıları hiç eksilmemiş. Depremin üzerinden altı aydan fazla zaman geçti, peki acıların üstesinden nasıl geliyorlar? Save ile Tamey’e kulak verelim.

‘KİMSE DUYMADI’

Save Sarı, “Günay ile Hatice birbirlerinden hiç ayrılmazdı. Deprem olurken çocuklar el ele kapıya koştu. Çıktılar kurtuldular sandım. Enkazdan sağ çıktım. Uyandığımda akşamdı. Bağırdım, çağırdım çocuklarıma seslendim. Sanki yer yarılmış herkes içine girmişti” diyor.

Save, “Canlı çıktılar sandım, ilk onları köydeki evimin balkonunda gördüm, yere sere serpe yatırmışlardı. Şimdi o balkondan her an çocuklarımı izliyorum. Mezarları tam şu karşıda. Her gün gidiyorum. Yüzümdeki yaralar hep mezar başından bayılmamdan. Komşular beni görürse alıp getiriyorlar. Ben hayatta mıyım bilmiyorum. Ben nasıl canlı çıktıysam çocuklarım da çıkarılabilirdi. Kimse yoktu, kimse...” ifadeleriyle yaşadığı acıyı dile getiriyor.

(Save Sarı)

‘FOTOĞRAF BİLE YOK’

Hatice ve Günay’ın son dönemlere ait tek fotoğrafı yoktu Save annenin elinde. Çocuklarına ait her şey enkaz altında kalmış. Akıllı telefon kullanmayı bilmediği için fotoğraflarına da bakamıyor. Üniversite dönemine ait bir iki fotoğrafını internetten gösteriyoruz. “Ne olur çocuklarımı bana yolla” dedi. İkisinin fotoğrafını basılı halini yolladım kendisine... Anladım ki deprem binlerce insanı çocuklarının, sevdiklerinin fotoğrafına bile hasret bıraktı.

‘DİZİ DİZİ MEZARLAR’

Aydoğan, Ali, Besey Özdemir uzun yıllar bizim köyde yaşamışlardı. Aile gibiydik. Onların enkaz altında kaldığını öğrenince de kimsenin elinden bir şey gelmemişti. Ailenin en büyük kızı Tamey Berber ise yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Kardeşim Aydoğan’ın üçüz çocukları vardı. Kız kardeşimin iki çocuğu. Annem babam hadi yaşadı diyorum, ya çocuklar, onlar ne yaşadı ki öldü... Şimdi mezarlarına gidiyorum, dizi dizi mezarlar. Birinin mezar taşını öpsem diğerinin acısını yaşamıyormuşum gibi geliyor. Kimsesiz kaldık...”