Ege Barış ve İletişim Derneği, 1 Eylül Dünya Barış Günü açıklaması
KONUK YAZAR | Bülent Tanık, Cumhuriyet Ege için yazdı...
İZMİR / CumhuriyetBugün 1 Eylül. Dünyanın pek çok yerinde barış günü olarak kutlanıyor. Barış savunucuları en büyük savaşın başlangıç gününü, barışın değerini vurgulamak ve savaş karşıtı toplumsal duyarlılığı yükseltmek amacıyla düzenledikleri etkinliklerle barışa adıyorlar.
Bizim için de bugün, Eylül’ün ilk günü, içerde dışarda, kuzeyde güneyde, bölgede dünyada barışın yaşamsal değerinin vurgulandığı ve halkların kardeşçe yaşamasının birlikte var olabilmelerinin mümkün olduğunu bir kez daha işaret etmenin günü.
1 Eylül kavganın değil dayanışmanın, onurlu ve insanca birlikte yaşamanın, savaşın değil barışın başlangıcı olsun.
***
1 Eylül 1939'da Almanya Polonya'yı işgal etti. İngiltere ve Fransa Faşist Nazi Almanya'sının bu hareketini savaş nedeni saydılar ve savaş ilan ettiler. Tarihe II. Dünya Savaşı olarak geçecek bu en kanlı çatışma, yıkım ve işgal süreci böyle başlamış oldu.
Batıda Avrupa'nın tamamını ve Kuzey Afrika'yı da içine alacak biçimde yayılan bu savaş, aynı zamanda Pasifikte yapılan ikizi ile tüm dünyayı içine alarak ya da etkileyerek yıllarca devam etmiş ve ancak 1945'de İtalya ve Almanya'dan sonra Japonya'nın da teslim olmasıyla noktalanmıştır.
II Dünya Savaşına son nokta Japonya'nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atılan atom bombaları ile konmuştur.
Askeri hedef değeri olmayan bu kentlerin sakinleri, sivil insanlar, kadın, çocuk, yaşlı, ayırım gözetilmeksizin hedef alınmış; hiçbir uyarı yapılmadan nükleer ateş topu içinde yakılmışlardır. Daha önce hiç benzeri görülmemiş ve yıkım gücü tam olarak bilinmeyen bu bombaların kullanımında -aslında canlı hedef üzerinde denenmesinde- hiç kuşku yok ki savaş sonrası yeni dünya düzeninin hegemonya yapılanmasında belirleyici olabilme hedefi vardı.
Büyük Paylaşım Savaşı sonlanmış ama Soğuk Savaş, bölgesel savaşlar, devletler arası ya da iç savaşlar, küresel terör farklı biçimlerde kesintisiz sürmekte. 1945’den bugüne çatışma ve savaşlarda yaşamını yitirenlerin sayısı II Dünya Savaşını hayli aşmış durumda. Öyle ki barış için esas alınabilecek ve evrensel bir barış bayramı günü ilan edilebilecek gerçek bir çatışmasızlık henüz gerçekleşmiş değil.
***
19. Yüzyıl ortalarından itibaren savaşlar hukuk, teknoloji, kapsam, amaç ve yöntemleri bakımından önemli değişimlere uğramıştır. Savaşların ordular arasında ve savaş meydanlarında ya da sınırlarda cereyan ettiği dönem geride kalmıştır.
Ne yazık ki artık düşmanı, gözüne bakmadan kilometrelerce uzaktan joystick’le -silahla değil(!)- havaya uçurmak; Bir nükleer enerji tesisinin patlatılma tahdidi ile bölgesel bir ölüm silahına dönüştürülmesi, ahlak dışı görülmüyor.
Ne yazık ki artık silah türü sınırsız çeşitlilikte, hedef de toplumun tümüdür. Yıllar süren ambargolar, yoksul ve yoksun bırakmalar, fiilen ve moral bakımdan zayıf düşürücü yalan ve dolan, sanki savaşın olağan hegemonya araçları!
Ne yazık ki kentleri yakıp yıkmak, alt yapıları yok etmek, halkı aç, susuz, gıdasız ve ışıksız bırakarak toplumu teslim olmaya zorlamak insanlık dışı olarak sorgulanmıyor.
Her zaman olduğu gibi sonuçta yıkımın esas mağduru halkların, aynı zamanda barışın teminatı olduğunu;
Yaşamı savunacak gücün halkların bağrında yeşermeye hazır olduğunu bilerek diyoruz ki: Savaş durdurulabilir. Kardeşlik kazanacaktır.