Depremin büyük hasar verdiği Hatay’da sağ kalan yurttaşlar ‘kurtulduğuna’ pişman

Kahramanmaraş merkezli depremlerin yıktığı illerden biri olan Hatay'da yurttaşlar, temel ihtiyaçlarını hala karşılayamıyor.

Çağdaş Bayraktar

Tam 7.5 ay geçti, “küçük çaplı kıyamet”in ardından. Bu tabir bana ait değil, yaşayanların ortak betimlemesi. O geceki yıkım, karanlık, elektrik kesintisi, soğuk hava, sağanak yağmur… Gelinen nokta ise çok parlak değil. Ağır hasarlı binaların yıkımındaki özensiz tavır, depremde hasar gören elektrik ve su şebekelerini daha da işlevsizleştiriyor.

Kentin yaklaşık yüzde 60'ı düzenli elektrik ve sudan mahrum. Halkın büyük bölümü gündelik temel ihtiyaçlarını bile karşılayamıyor. Kentte gezerken sahipsizlik ve çaresizlik hissi içinizi kaplıyor. Zaman geçtikçe acılar azalmıyor, aksine acılarla yüzleşme evresine geçiliyor. Bölgedeki insanların psikolojisinin normal olmadığını anlamak için uzman olmaya gerek yok.

Neredeyse her ay bölgeye gelip gitmek, kısa vadeli kıyaslama yapma şansı da veriyor. En temel sorun, düzelmeye olan umudun azalması. Aylar önce “Tekrar döneceğiz, yeniden doğacağız” sözü sonrasında “En az 2 yıl sürer”, “En az beş yılı var”a evrilirken son zamanlarda “Burası 10 yıla zor düzelir” daha sık duyulur oluyor. En can yakan son hali ise “Burası nasıl düzelecek?”

KAN DONDURAN YAŞANMIŞLIKLAR

Sorunlar yurttaşları o kadar bezdirmiş ki, hayatta kalmış olmanın bir çileye dönüştüğünü vurguluyorlar. Şairin tabiriyle "yaşamak ağrısı asıldı boynuna" Hataylıların. Bunu mecazi bir biçimde söylemediklerini vücut dillerinden anlamak mümkün. 

Öyle hikayeler var ki, insan dinlerken ağırlığında eziliyor. Bir kişiyle konuşurken yanınızdan biri geçtiğinde konuştuğun kişi sesini kısıklaştırarak hikayesini anlatmaya başlıyor: “Bu kızın iki kardeşi daha var. Annesi, babası ve kardeşleriyle enkazdan çıktılar. Babası kısa süre içerisinde şartlarını zorlayıp ailesine bir konteyner yaptı. Sonra cüzdanını büyük kızına teslim edip, ‘ben geliyorum’ deyip bir tepeye çıkarak intihar etti.” Bir süre donakalıp sonra 'neden' diyorum istemsiz, aldığım yanıt, 'Muhtemelen ağır geldi yaşananlar, kaldıramadı..."

Bölgede bitmiyor bu tarz hikayeler. Bitmiyor ve o hikayeler hep ölümle, eksilmeyle çaresizlikle tamamlanıyor... 

PSİKOSOSYAL DESTEK ŞART

Ne gördüğün manzara, ne duydukların aklın aldığı türden değil. Su büyük sorun, barınma büyük sorun, ekonomik döngünün başlamaması büyük sorun. Asbest büyük ve çok daha uzun vadeli bir sorun. Bunların hepsinin yarattığı belirsizlik ve plansızlık ise birçok tehlikeyi tetikleyecek çok daha büyük bir sorun. Kimse yarınını bile planlayamıyor. Planlasa da gerçekleşeceğine inanmıyor. Gelinen noktada psikososyal destek, ekmek su gibi ihtiyaç. Bir şehir adım adım tükeniyor, bu çığlığı kimse duymayacak mı?