Cumhuriyet’in 99. yılı ve Cumhuriyet kazanımları
KONUK YAZAR | Atatürk Araştırmacısı Ahmet Gürel, Cumhuriyet Ege için yazdı...
İZMİR / Cumhuriyet29 Ekim 1923 günü kurulan, Cumhuriyet’i 99 yıl sonra yıkabileceğini sananlara, o günleri hatırlatarak, “Cumhuriyet’in yıkılamaz kazanımlarını” anımsatacağım.
Aşağıda cumhuriyetin ilanını meclis muhabiri olarak izlemiş olan Enver Behnan Şapolya’nın anlatımı ile bu ayki makaleme başlıyorum;
“O günlerde bütün gazeteciler ve halk merakta idi. Bir yenilik var… Fakat bu nedir? Bir türlü belli olmuyordu. Ben o zamanlar Öğüt Gazetesinde çalışıyordum. Meclisin bütün toplantılarına devam ediyordum.
Atatürk Çankaya'da kendisine konuk olan arkadaşlarına Cumhuriyet'i ilan etmenin zamanı geldiğini, bildiriyor. Bunun için anayasada değişiklik yapmak gerektiğini açıklıyordu. 28 Ekim 1923 günü konukları gittikten sonra İsmet İnönü ile birlikte anayasada ne gibi değişiklikler yapılacağını görüştüler.
1923 yılının Ekim ayının yirmi dokuzuncu Pazartesi sabahı idi. Güneşli bir hava. Samanpazarı ve Karaoğlan'dan insanlar sel gibi meclise doğru akıyordu. Kalpaklı, başlıklı, fesli erkekler ve bunların arasında kadınlar, meclisin karşısındaki Millet Bahçesi'ne meydana toplanmışlardı.
Halk Millet Meclisinin kararını merakla bekliyordu. Birçokları tanımadıkları milletvekillerine yaklaşıyor, haber soruyordu. Güneş battı. Karanlık bastı. Buna rağmen halk dağılmıyordu. Hepimiz sabırsızlıkla bir haber bekliyorduk. Meclisin dar kapısından bir milletvekili çıktı. Orada bulunan gazeteciler, hepimiz milletvekilinin etrafını çevirdik. Milletvekili:
‘Şu dakika içerde pek mutlu ve tarihsel kararlar veriliyor, dedi. Dışarıya sızan haber bu kadardı. Akşam saat on sekiz kırk beş'ti Millet Meclisi oturumu açıldı. Donuk bir ışık. Sağda dinleyicilere ayrılmış bir yer, solda gazeteciler balkonu, ortada okul sıralarında oturmuş milletvekilleri, Atatürk yok. Bütün milletvekilleri sıkışık bir durumda oturuyorlardı. Bu sessizlik içinde İsmet İnönü;
‘Anayasanın birinci maddesinin "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Türkiye Devletinin hükümet şekli cumhuriyettir" biçiminde değiştirilmesi için görüşme açılsın dedi. Değiştirilmesi istenen başka maddeler de vardı. Değişiklik isteği üzerine birçok milletvekili söz aldı. Heyecanlı konuşmalar yapıldı. Bu sırada milli şair Mehmet Emin Yurdakul söz alarak orada bulunanları "Yaşasın Cumhuriyet" diye bağırmaya davet etti. Bütün milletvekilleri tek bir vücut gibi harekete geçti, ayağa kalktılar. Gün görmüş gaziler, generaller, kalemleriyle, kılıçlarıyla bu memlekete hizmet etmiş kahramanlar dimdik durdular. Sonra hep bir ağızdan "Yaşasın Cumhuriyet" diye bağırdılar. Anayasa değişikliği görüşmeleri tamamlandıktan sonra değişiklik isteği oya sunuldu. Bütün eller "kabul" diye kalktı. Türkiye devletinin cumhuriyet olduğunu belirleyen değişiklik oy birliği ile kabul edildi. Saat sekiz buçuktu. Bu dakikadan itibaren Türkiye Devleti'nin adı Cumhuriyet olmuştu.
Bu cumhuriyete bir başkan seçmek gerekiyordu. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanlığı seçimine 158 milletvekili katıldı. Ankara milletvekili Gazi Mustafa Kemal Cumhurbaşkanlığına seçildi.
Bu anda Kemal Atatürk meclis salonunda göründü. Alkışlar arasında kürsüye çıktı. Herkes Atatürk'ü dinliyordu. Konuşmasını bitirdiği zaman uzun uzun alkışlandı. Gök gürültüsünü andıran alkışlar arasında Atatürk yerine oturdu.
Halk meclisin önünde bekliyordu. Cumhuriyetin ilanını ve Atatürk'ün Cumhurbaşkanı seçildiğini duyunca coştu. Bu arada 101 pare top atıldı. Top sesleri Türk ulusuna cumhuriyeti ilan ediyordu. Türk ulusu, yıllardan beri hasretini çektiği egemenliğe ve cumhuriyete kavuşmuştu. Hilafet kaldırılmış, vatana ihanet eden padişah Vahdettin, İngiliz gemisine binerek ve de ardına bakmadan ülkeyi terk ederek, son görevini yapmıştı.
Atatürk, Cumhuriyeti Gençliğe Emanet Etti
Millî Mücadelenin Atatürk tarafından dile gelen hikâyesinin ilk cümlesi, “1919 senesi Mayısının 19’uncu günü Samsun’a çıktım” ile başlar. Diğer bir deyişle, 19 Mayıs 1919 “Millî Mücadele”nin fiilen Atatürk’ün emperyalizmin Anadolu’daki kötücül emellerine son vermek üzere Samsun’a ulaştığı, 19 Mayıs 1919 gününü, “Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutluyoruz. Günümüz gençliği, 1919 yılında, “Bütün ümidim gençliktedir” diyen Atatürk’e ve onun eserine sahip çıkıyor mu? Bunun irdelenmesinin yapılması gerekir. Bu makalemde önce Atatürk’ün Samsuna çıkışını ve daha sonradan da O’nun güvendiği gençlere söylediklerine yer vereceğim.18 Mart 1923 günü, Gazi Mustafa Kemal Paşa, Tarsus’taki gençlere şöyle seslenmiştir:
“Muhterem gençler, hayat mücadeleden ibarettir. Bundan dolayı hayatta yalnız iki şey vardır. Galip olmak, mağlup olmak. Size Türk gençliğine terk ettiğimiz ve bıraktığımız vicdani emanet, yalnız ve daima galip olmaktır ve eminim daima galip olacaksınız…” 30 Ağustos 1924 tarihinde, Dumlupınar’da yaptığı konuşmada, çok güvendiği gençlere Cumhuriyeti şöyle emanet eder:
“Gençler! Cesaretimizi kuvvetlendiren ve devam ettiren sizsiniz. Siz almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık meziyetinin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli örneği olacaksınız. Ey yükselen yeni nesil! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve devam ettirecek sizsiniz.”
ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
26 Mart 1937 günü, Ankara’da eğitim gören Bursalı gençlerin düzenlediği Uludağ gecesinde, Atatürk şunları söylenmiştir:
“…Sizler yani yeni Türkiye’nin genç evlatları, yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz. Dinlenmemek üzere, yürümeye karar verenler asla ve asla yorulmazlar. Türk gençliği gayeye, bizim yükselme idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir. Biz de bunu görmekle bahtiyar olacağız…” Aynı yıl gençlere şöyle veda eder:
“Gençler! Benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler! Bir gün memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnun ve mesudum.”
Atatürk’ün yukarıda vermiş olduğu görevleri yapıp yapmadığımıza gelince; O’nun mirasçısı olan bizler görevimizi yeterince yapmadık; O’nun emanetini çocuklarımıza O’na layık bir biçimde bırakamadık. Günümüz gençliği ise, bizim yapmadığımızı yaparak Atatürk’e layık gençler olacaktır. Bunu görüyor ve onlara güveniyorum.
Atatürk, Cumhuriyeti gençlere ve beyni genç kalan bizlere emanet etti, emanet sağlam ellerde.
29 Ekim 2022
Ahmet Gürel
Atatürk Araştırmacısı