Cumhuriyet'in 100. yılı: Karanlığa ışık oldular

Cumhuriyet gazetesi 100 yıldır ülkemizin bölünmez bütünlüğünü, laikliği ve Atatürk’ün Aydınlanma Devrimlerini savunmaya devam ediyor. Bu cesur ve tutarlı tavır, her dönem karanlık odakların hedefi oluyor.

cumhuriyet.com.tr

Gazetemizin 100. yılında, bu yolda canını veren Cumhuriyet aydınları Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Cavit Orhan Tütengil, Muammer Aksoy, Onat Kutlar ve nicelerini saygıyla anıyoruz.

UĞUR MUMCU

Araştırmacı gazeteciliğin sembol ismi, “Kalpaksız Kuvvacı” Uğur Mumcu, sadece bir gazeteci değil yaşamını topluma adamış bir aydındı. 22 Ağustos 1942’de doğan Mumcu Ankara Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Henüz öğrenciyken Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan makalesiyle Yunus Nadi Ödülü’nü aldığında 20 yaşındaydı. Uğur Mumcu’nun 1975 yılından itibaren Cumhuriyet’te “Gözlem” başlıklı köşesinde düzenli yazıları çıkmaya başladı. Mumcu dini tarikatların, terör örgütlerinin siyasetle, sermayeyle ilişkilerini araştırdı. Ses getiren kitaplar, yazılar yazdı. Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993’te Ankara’da Karlı Sokak’taki evinin önünde, arabasına koyulan bombanın patlaması sonucu yaşamını yitirdi. Suikastın hemen ardından olay yerinde inceleme yapan uzmanların hiçbir delil bulamadığı söylendi, patlamayla etrafa dağılan ve cımbızla toplanması gereken deliller ise süpürgeyle süpürüldü. Olayın failleri halen bulunamadı. Uğur Mumcu cinayeti 31 yıldır aydınlatılmadı.

CAVİT ORHAN TÜTENGİL

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Sosyoloji Enstitüsü Başkanı, Cumhuriyet aydını, Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil, 45 yıl önce, 1979’da, İstanbul Levent’te Sülün Sokak’taki evinin önünde uğradığı silahlı saldırıda, 58 yaşında yaşamını yitirdi. Atatürk devrimlerinin savunucusu Tütengil’e göre Türkiye, bir geçiş ülkesidir. Bu geçişte pusula ise Atatürk’ün düşünceleridir. Atatürk’ün gençlere öğütleri arasında yer alan “Benim yapmak istediklerimi tamamlayınız” sözü onun için özel bir yere sahip olmuştur. Cumhuriyet aydını Tütengil’in mezartaşında kendisinden alıntılanan “Dünyamızı güzelleştirmeye bakalım. Can dostların ölümünden sonra yaşamanın bedeli, dünyamızı güzelleştirme doğrultusundaki çabalardadır” yazısı bulunuyor. Tütengil cinayetinin failleri halen bulunamadı.

AHMET TANER KIŞLALI

Kemalizmin ideoloğu, saygın Türk aydını Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, 1939’da Tokat Zile’de doğdu; Kabataş Erkek Lisesi’nin ardından Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdi. Paris Üniversitesi’nde “Modern Türkiye’de Siyasi Güçler” başlıklı doktorasını tamamlayan Kışlalı, İzmir milletvekilliği ve 1978’de Bülent Ecevit’in başbakanlığı sırasında Kültür Bakanlığı yaptı. Kışlalı, en büyük savunucularından olduğu laikliği demokrasinin önkoşulu olarak şöyle tanımlıyordu: “Demokrasi laikliğin önkoşulu değildir. Laiklik demokrasinin önkoşuludur. Çünkü laikliği kabul etmeyen bir düzende toplum halk adına yönetilmez; Tanrı adına yönetilir. Eğer laikliği koruyabilmişseniz, yitirdiğiniz demokrasiye bir gün yeniden kavuşabilme umudunu da koruyabilmişsiniz demektir.” Kışlalı, yazdığı bir yazı nedeniyle 13 Mayıs’ta Akit gazetesinin hedefi oldu. Fotoğrafı basılan ve üzerine kırmızı çarpı atılan Kışlalı, 21 Ekim 1999’da arabasına koyulan bombayla yaşamdan koparıldı.

MUAMMER AKSOY

Milli petrol davasının sembol ismi akademisyen, hukukçu ve Atatürkçü Düşünce Derneği Kurucu Başkanı Prof. Dr. Muammer Aksoy, 1917 yılında Antalya iline bağlı İbradı ilçesinde doğdu. Hem fikir hem mücadele insanı kimliğini taşıyan ödünsüz Kemalist Aksoy 31 Ocak 1990’da Ankara Bahçelievler’deki evinin önünde kurşunlanarak öldürüldü. Enerji politikaları uzmanı Necdet Pamir, Aksoy için “Hocamız, petrolün stratejik öneminin küresel ölçekte öne çıktığı 1960’lı yıllarda ülkemizde de bu konudaki farkındalığı artırabilmek için öncü bir rol oynadı” ifadelerini kullanmıştı. Yaşamı boyunca tam bağımsız, laik, Türkiye Cumhuriyeti için mücadele eden Aksoy eski Antalya milletvekillerinden hukukçu ve bürokrat Numan Aksoy’un oğlu ve Türk tıp tarihinde önemli bir isim olan Prof. Dr. Muzaffer Aksoy‘un kardeşidir.

ONAY KUTLAR

Şair, sinemacı, senarist, Cumhuriyet aydını ve gazetemizin yazarı Onat Kutlar 28 yıl önce Taksim’de uğradığı bombalı terör saldırısı sonucu yaşamını yitirdi. 1936 yılında dünyaya gelen Onat Kutlar, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeki öğrenimini, son dersinin sınavına girmeyerek bıraktı ve felsefe okumak amacıyla Paris’e gitti. İki yıl sonra döndüğünde bir süre Doğan Kardeş dergisinde çalıştı. 1959 yılında yayımlanan İshak adlı eseri ile 1960 yılında Türk Dil Kurumu Ödülü’nü kazandı. 1965’te Türk Sinematek Derneği’ni ve Yeni Sinema dergisini kurdu. 1965-1976 yılları arasında, Türkiye’ye dünya sinemasının kapılarını açan Türk Sinematek Derneği’ni yönetti. Yusuf ile Kenan, Hazal ve Hakkâri’de Bir Mevsim adlı yurtdışı ve yurtiçi festivallerde çok sayıda ödül alan filmlerin senaryolarına imzasını attı. 1985’te Berlin Film Festivali’nde jüri üyeliği yaptı. İstanbul Film Festivali Düzenleme Kurulu’nda ve İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı İcra Kurulu’nda görev yaptı. 1994 yılında Fransız hükümetince verilen L’Ordre des Arts et des Lettres Ödülü’yle onurlandırıldı. Ülkemizin sanat ve kültür dünyasına pek çok alanda önemli katkılarda bulunan, öyküleri, şiirleri, denemeleri, sıra dışı senaryolarıyla silinmez izler bıraktı.

BAHRİYE ÜÇOK

Laiklik savunucusu, Atatürkçü, Cumhuriyet aydını Prof. Dr. Bahriye Üçok, Kasım 1988’de televizyonda yapılan bir açık oturumda, “İslamda örtünmenin ve oruç tutmanın zorunlu olmadığı” iddialarına dayanan açıklamalarından sonra gerici kesimin eleştirilerine maruz kaldı ve tehditler almaya başladı. 6 Ekim 1990 tarihinde evine, Ekspres Kargo tarafından ulaştırılan ve gönderici olarak İlmi Araştırmalar Vakfı’nın göründüğü kitap paketini saat 16.30’da aldı. Paketin içine yerleştirilmiş olan bomba patladı. Ağır yaralı olarak Hacettepe Tıp Fakültesi Acil Servisi’ne kaldırılan Bahriye Üçok, 71 yaşında yaşamını yitirdi. Cinayeti İslami Hareket adlı örgüt üstlendi. Cumhuriyet gazetesini telefonla arayarak İslami Hareket Örgütü adına konuştuğunu bildiren bir kişi Bahriye Üçok’u “tesettür konusundaki düşünceleri yüzünden cezalandırdıklarını” söyledi. Aynı kişi “İslama sınır koyanları öldürmeyi borç bildiklerini” belirtti.