Cumhuriyet, çadır kentte yaşayan depremzede yurttaşlarla konuştu: 'Yarınımız karanlık'

Enkaz altından kurtarılanlar ya da evi çökmeden kaçmayı başaranlar “kayıplarına” yanıyor. Herkes çaresiz ve karamsar. Her şeylerini kaybetmiş olmalarının yanı sıra, devletten bekledikleri şefkat elini sırtlarında hissedememiş olmaları da umutsuzluklarını körüklüyor.

Çağdaş Bayraktar / Cengiz Karagöz

Depremin üzerinden iki hafta geçmesine karşın, Hatay’da yaralar hâlâ sarılamadı. Birçok sorun da halen çözüm bekliyor. Felaketin 18. gününde sabahın ilk saatlerinde otobüsle Hatay otogarına ulaştık. Hatay’a gelirken İskenderun ve Belen’den geçtik.

Oralarda yol üzerinde gördüğümüz manzara bile nasıl bir tabloyla karşılacağımıza dair bize ip ucu veriyordu. Burada birçok bina yıkılmış durumdayken “ayakta” kabul edilen binalar bile adeta yıkılmak için bir sonraki artçı depremi bekler durumda...

Hatay otogarından yürüme mesafesi olarak 10 dakika uzaklıktaki çadır kentte geldik. Burada 400’ü sığınmacı olmak üzere bine yakın depremzede barınıyor. Deprem burada da yıkıcı etkisini göstermiş, henüz inşaat halindeki binalarda bile yıkımın etkisi görülüyor.

HERKESİN YASI VAR

Depremzede yurttaşlarla konuştuğumuzda ise görüyoruz ki hepsinin tuttuğu bir yası var ve hepsinin dilinde benzer bir umutsuz cümle; “Bugün buradayız ancak yarın ne olacağını bilmiyoruz.”

Depremin üzerinden iki haftayı aşkın bir süre geçmiş olmasına karşın bu çadır kentte hâlâ birçok sorun aşılamamış durumda. Tuvalet, elektrik, su ve altyapı gibi sorunlar hâlâ güncelliğini koruyor. Öte yandan şunu söylemek gerekiyor ki burada farklı birim ve kurumlardan birçok ekip bulunuyor ve herkes depremzedelerin yaralarını sarabilmek için elinden gelen çabayı gösteriyor. 

Cumhuriyet’e konuşan depremzede bir aile, depremin psikolojisinden hâlâ kurtulamadıklarını ifade etti. Deprem sonrası Alanya’da bir özel yurda yerleştiklerini aktaran Haleplioğlu ailesi, yurtta yaşadıkları gurur kırıcı duruma dikkat çekti.

2 çocuk annesi Fediye Haleplioğlu, “Yetkililer devletten destek alamadıklarını belirtiyordu. Bir yerden sonra orada kalmamızı istemeyen bir tavır takındılar. Üstelik yurdun yemek ve temizlik işlerini de biz yapıyorduk. Yetkililerin tavrı bir süre sonra gerginliğe neden oldu. Bu olaylardan sonrasında da oradan ayrılmak zorunda kaldık. Şimdi buradaki çadır kentte yerleştik. En azından kafamızın burada daha rahat olacağını düşünüyoruz” dedi.  

(Halil Kalburcu)

‘GÖÇÜKTEN KENDİ BAŞIMA ÇIKTIM’

On gündür çadır kentte yaşam sürdüğünü aktaran Halil Kalburcu göçükten kendi olanaklarıyla çıktığını belirtti. Çadır kentteki  sorunlara dikkat çeken Kalburcu, “Çok büyük bir hijyen sorunu var. Deprem olalı neredeyse 20 gün olacak vücudumuza su değmedi. Geleceğe yönelik plan yapamıyoruz. Akıbetimiz belli değil” dedi.

‘YURTDIŞINA YANSITILANLAR GERÇEKLERDEN ÇOK FARKLI’

Almanya’da yaşayan 27 yaşındaki inşaat mühendisi bir yurttaş da destek için Hatay’a gelenler arasındaydı. Çalıştığı kurum nedeniyle ismini vermek istemeyen yurttaş şunları söyledi:

“Almanya’da ailece, elimizden geldiğince depremzedelere maddi destek olmaya çalıştık. Hem mühendis olarak bölgeyi incelemek hem de yapılan yardımların ulaşıp ulaşmadığını görmek için bölgeye geldim. Şunu fark ettim ki yardımlar AFAD’a geliyor ancak yurttaşa dağıtımda büyük sorun yaşanıyor. Yurtdışına yaratılan algı, her şeyin başarılı biçimde yapıldığı yönündeydi ama gerçeği buraya gelince gördüm. Aileme anlattım, inanmak istemediler. Öte yandan inşaat konusunda Türk anlayışıyla Alman anlayışı arasında çok büyük fark var. Almanya’da bir inşaata başlamak için bile uzun bir süreç gerekir. Türkiye’de ise kötü malzeme ile kısa sürede denetlenmeden inşaat yapılıyor. Bazı binalarda taş bile kullanılmamış, başka başka plastik parçalar kullanılmış. Öyle olunca da böyle bir afet kaçınılmaz olmuş.”

(Avşar Haleplioğlu)

‘BAZI BİNALAR 6 AYDA BİTTİ’

 

İnşaat işçisi olduğunu aktaran Avşar Haleplioğlu, yıkılan binalardaki sorunlara dikkat çekti. Bu bölgedeki binaların 6 ay gibi bir kısa sürede yapıldığını aktaran Haleplioğlu, “Çok hızlı ve eksik malzemeyle çalışıyorlar. Görüntü amaçlı evlerin temelini güzel atıyorlar ancak kat çıktıkça malzemeden çalmaya başlıyorlar. Burada yıkılan binaların çoğu yeni yapılmış binalar” ifadelerini kullandı.

Geleceğe dair  bir plan yapamadıklarını aktaran Haleplioğlu ailesi, sözlerini şu şekilde sonlandırdı: “Yarınlarımız kapkaranlık...”

(Sevgi Nur Deniz)

‘NEREYE GİTSEK KENDİMİZİ YABANCI HİSSEDERİZ’

Depreme Hatay Devlet Hastanesi’nde yakalanan Sevgi Nur Deniz depremde kız kardeşini kaybettiğini ifade etti. Hatay’dan gitmek istemediklerini ifade eden Deniz, “Burası bizim memleketimiz. Nereye gitsek yabancı hissederiz. Biz burada bize bir yaşam sunulmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.