“Bu büyük zaferin heyecanını, gururunu ve mutluluğunu milletçe yaşamalıyız”

KONUK YAZAR | Anıl Talat Eryontuk, Cumhuriyet'in Ege'si için yazdı...

İZMİR / Cumhuriyet

Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı.

Zaferin 100. yıldönümü.

Türk tarihinin en büyük dönüm noktalarından biri olup, 1683 yılındaki 2. Viyana yenilgisinden beri sürekli toprak kaybederek geri çekilen Türk ordularının savunmadan çıkarak büyük taarruzu neticelendirdiği gün.

Bu zafer Türk Ulusu’nun ve onun kahraman ordusunun milli birlik ve beraberlik ruhu içerisinde, yurdumuzu işgal eden düşman karşısında, güçsüzlüğe kapılmak yerine, "Ya İstiklal, Ya Ölüm" diyerek, kanını son damlasına kadar akıtmak ve onurunu korumak adına gösterdiği eşsiz mücadelenin bir sonucudur.

Bu muharebe ile ulus olarak mukaddes Anadolu topraklarının sonsuza dek Türk yurdu olarak kalacağını ve bizleri buralardan hiçbir gücün ve kuvvetin söküp atamayacağını bir kere daha bütün dünyaya ilan ve ispat etmiş olduk.

Bu büyük zaferi ve anlamlı bayramı kutlamanın heyecanını, gururunu ve mutluluğunu milletçe yaşamalıyız diye düşünmekteyim.

Bilinmeli ki; 30 Ağustos, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın neden yapıldığını, Kurtuluş Savaşı önder kadrosunun neyi amaçladığını ve Atatürk'ün liderliğini anlatan en büyük günlerden biridir.

Lakin son yıllarda, 30 Ağustos Zafer Bayramı gibi birçok Milli Bayram ve günümüze karşı bir yabancılaşma süreci yaşanıyor maalesef...

Her nedense devleti devlet, halkı halk, cumhuriyeti cumhuriyet yapan o görkemli zaferler küçümseniyor, farklı sebeplerle kutlamalar sınırlandırılıyor.

30 Ağustos Zafer Bayramı gibi “asker–sivil–aydın halk” üçlüsü ile örgütlenmiş ve kazanılmış büyük başarılar sıradanlaştırılıyor.

30 Ağustos'un emperyalist ve kapitalist düşmanlara karşı savaşan milletin yarattığı büyük bir mucize olduğu gerçekliği unutturulmaya çalışılıyor.

Anlaşılan o ki ülkemiz emperyalizm ve kapitalizmin boyunduruğundan bir türlü kurtulamadı.

Milli bayramlarımıza, Atatürk'e ve Cumhuriyet’e karşı saldırılar bu yüzden yoğunlaştı.

Kimse şunu unutmamalı ki; tarihimize altın harflerle yazılan milli zaferlerimiz her şeyden önce, bağımsızlığa, kardeşliğe, laik Cumhuriyet'e, demokrasiye giden yolları açmıştır.

Ulusal hafızamızdan hiçbir zaman silinemeyecek bu zaferlerle, bayrağımız özgürce gönderdeki yerine yeniden çekilmiş ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ilk adımlarının atılmasına olanak sağlanmıştır.

Bu nedenle 30 Ağustos 1922 tarihi, Türk Ulusu’nu esir etmek isteyen emperyalist güçlere karşı; kadınıyla çocuğuyla, ordusuyla topyekûn verilen bir savaşın sonucunda ulusal benliğin kurtarıldığı ve Zafer Destanı’nın yazıldığı gündür.

Bu zafer, tarihimizin en önemli dönüm noktalarından biri olmasının yanında, yalnızca bizim değil; tüm ezilmiş ulusların, hatta tüm insanlığın, özgürlüğe, kurtuluşa, başı dik ve onuruyla yaşama kararlılığına yönelişinin ve bu doğrultuda atılmış tarihi bir adımın bayramıdır.

Zaferin 100. yılının kutlandığı bu mutlu günde, zaferi bize yaşatan Atatürk ve silah arkadaşları ile kahraman Türk Ordusu’na bir kez daha şükran ve minnetlerimizi sunuyorum.

Ruhları şad olsun…