Başkanlar ve oda temsilcileri krizin etkilerini anlattı: Yalnız sofraları değil fabrikaları da vurdu

İzmir iş dünyasını temsil eden oda ve dernek başkanları verdikleri mesajlarda krizden çıkışın reçetesi olarak tüm alanlarda reformu işaret etti.

Erman Şentürk

Ekonomide atılan son adımlar iç piyasada bir süredir yaşanan kriz ortamını dindirmeye yetmeyince iş dünyasından tepkiler de beraberinde geldi. Ekonomiye yön veren birçok isim yeni yıla ümitsiz bakarken, gereken tedbirler alınmadığı ve doğru adımlar atılmadığı takdirde yaşanan krizin derinleşeceği konusunda hemfikir. İzmir iş dünyasını temsil eden oda ve dernek başkanları verdikleri mesajlarda krizden çıkışın reçetesi olarak tüm alanlarda reformu işaret etti.

İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener: Türk Lirası’nda bir günde yaşanan yüzde 17’lik değer kaybıyla, dalgalı kur rejimlerinde alışılagelmiş hareketlerin dışına çıkılmış oldu. Yatırım yapan, üreten, çalışan, projeler oluşturan geniş kitleler olumsuz etkilendi. Reel sektörün Türk Lirası’nın geldiği seviyeyi bile hazmetmesi zaman alacakken, günlük olarak oynaklığın meydana getirdiği zarar, bütün dengeleri tehdit ediyor. Para politikasında güvenin ve öngörülebilirliğin artmasına yönelik somut adımlar atılması gerektiği kanaatindeyiz. Gıda, konut, ulaştırma gibi temel ihtiyaç alanlarında yüzde 30’a yaklaşan yıllık enflasyon ile Türkiye’nin yüzde 9’luk büyümesi her kesim tarafından aynı oranda hissedilmiyor. Orta sınıfın erimesini kabullenmemeliyiz.

Ege Bölgesi Sanayi Odası Başkanı Ender Yorgancılar: Bir günde sadece yüzde 17’lerde kayıp yaşanıyorsa o ülkeye, o ülkede iş yapmaya çalışan insanlara, o ülkede emeğiyle para kazanmaya çalışan vatandaşlara çok yazık. Ülkemizin itibarı olan TL’nin böylesine itibarsızlaştırılması karşısında çaresiz kalmış olmamız da ayrıca çok üzücüdür. Çok açık bir şekilde döviz krizi içinde olduğumuz gerçektir. Artış veya azalış yön ne olursa olsun, bu volatilite kuşkusuz ticaretin ve üretimin önündeki en büyük engeldir. Sanıldığı gibi böylesi bir volatilite iş dünyasına yaramıyor. Şimdi böyle bir atmosferde bizler nasıl üretim yapar? Nasıl yatırım planlarımızı hayata geçirebiliriz ki? Akşam yatıp, sabah başka fiyatlara, başka kurallara, başka mevzuatlara maruz kalıyoruz. Bu sürdürülebilir değildir. Yaşadıklarımız da bu yanlışlığı gözler önüne sermiştir. Piyasa dinamiklerinin aksi yönünde adeta koşuyoruz. Önünü görmeden bu hızlı koşuşun sonu ise tepetaklak düşmektir. Öngörülebilirlik tamamen ortadan kalktı ve ilerlediğimiz bu yolda bu şekilde bir finansal istikrarsızlıkla yol almak mümkün değil. Piyasa dinamikleri ile uyumlu yeni bir ekonomi politikası ve yönetimi kaçınılmaz bir noktadadır. Bunun inkârı, ülkeye büyük kötülüktür. Ülke kaynaklarının heba olması, halkın anbean fakirleşmesi ve ülkemizin çok ciddi yaralar almış olmasıdır. Her birimiz tüm hücrelerimize kadar hissedeceğimiz bir krizin içindeyiz ve dilerim akıl ve bilim üstün gelir.

Batı Anadolu Sanayici ve İş İnsanları Dernekleri Federasyonu Başkanı Mehmet Ali Kasalı: Merkez Bankası gibi bağımsızlığının son derece önemli olan kurumların özgür ve bağımsız karar alma süreci baştan tesis edilmeli, adil, şeffaf ve ekonomi bilimi esaslarına dayalı öngörülebilir bir ekonomi politikası hayata geçirilmelidir. Ülkemizin krizden çıkış reçetesi bellidir. Katma değerli üretim odaklı, laik, sosyal hukuk devletine dayalı bir anlayışa ihtiyacımız var. Güçler ayrılığının ve denetleme mekanizmasının ne kadar önemli olduğunu anladığımız bu süreçte hukukun güçlendirilmesi, yargının koşulsuz şartsız bağımsızlığı hayati önemdedir.

İzmir Ticaret Borsası Başkanı Işınsu Kestelli: Son iki yılda yaşanan gelişmeleri dikkate aldığımızda özellikle düşük gelir gruplarının, gelirlerinin çok daha yüksek bir oranını gıda için harcadığını söylemek yanlış olmayacaktır. Bu nedenle gıda fiyatlarında yaşanan artış sadece ekonomik değil, sosyal açıdan da önemli sonuçlar ortaya çıkarıyor. Tüm ülkelerin korumacı tarım politikaları uygulamasının ve tarımı sürdürülebilir kılma hedefinin temel nedeni buradan kaynaklanıyor. Tarımsal üretim potansiyeli açısından dünyanın birçok ülkesine göre önemli avantajlarımız bulunuyor. Ancak herkesin hemfikir olduğu yapısal sorunlarımızın çözümü konusunda istediğimiz hızda yol alamıyoruz. Yüksek maliyet üretimimizin de üreticimizin de temel sorunu.

Ege İihracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi: Türk ekonomisinde hammadde, enerji, lojistik başta olmak üzere pek çok girdi dövize endeksli. Dövizdeki yüzde 10-15 aralığındaki dalgalanma baş edilebilecek bir dalga değil. Bu dalgalanma hem işletmelerimize, hem de ekonomimize büyük yaralar açar. İşletmelerimizin özsermayeleri eridi. Kahin olmaya gerek yok, bundan sonraki aşamada bankalar kredi veremez noktaya gelecek. Gelinen nokta iş dünyasının çözüm bulabileceği noktayı çoktan geçti. Acil önlem alınmalı. Politikacılar birlikte çözüm üretmeli. Kamuoyunda, döviz kurlarının TL karşısında değer kazanmasından ihracatçıların mutlu olduğu ile ilgili bir yanlış algı var. Biz Türkiye’nin bir parçasıyız, Türkiye’nin eli kanarsa bizim de kanar. Merkez Bankası’nın arka arkaya aldığı faiz indirimi kararları ateşin üzerindeki külü kaldırdı. Acil soğutma önlemleri alınmalı, dövizin ateşi söndürülmeli.

Moda Tekstil Konfeksiyoncular Odası Başkanı Abdullah Salkım: Türk Lirası’nda yaşanan değer kaybı tekstil sektörünü de kötü yönde etkiledi. Döviz kurlarındaki dengesizlik de ihracat açısından olumsuzluklar yarattı. Fiyat oluşturmakta zorlanan tekstil sektörü sattığı ürünü yerine koyamama endişeleri yüzünden talebin sınırlı bir kısmını karşılıyor ya da teslim sürelerini erteliyor. MTK’de, tekstil ve hazırgiyim sektörlerinde üretim ve ihracat yapan firmalar güvenli bir ekonomik ortam istiyor.

İzmir İş Kadınları Derneği Başkanı Betül Sezgin: Yüksek enflasyon ve teslim sürelerinin uzaması piyasa dengelerini bozdu. Fiyat oluşturmakta zorlanan üreticiler, sattığı ürünü yerine koyamama endişeleri yüzünden talebin sınırlı bir kısmını karşılıyor ya da teslim sürelerini erteliyorlar. Üreticinin temel motivasyonu bu süreçte sadece malını elinde tutmak, ortalıktaki bu pusun dağılmasını beklemek. Ekonomi yönetimine baktığımızda ise yeni bir modelin denendiği ifade ediliyor. Daha önce de denenmiş ama başarı sağlanamamış bir yöntemde hâlâ ısrar ediliyor. Bunun da ülke olarak bize faturası ağır oluyor. İş dünyası önünü görmek ve güvenli bir ekonomik ortam istiyor ve bekliyor.

Ege Genç İş İnsanları Derneği Başkanı Alp Avni Yelkenbiçer: Hafta başından bu yana kurun faiz indirimi beklentileri ile kontrolden çıkmasına, yıllık enflasyonun yüzde 20’ye dayanmasına ve artan risklere rağmen Merkez Bankası bir kez daha faiz indirimine gitti. Politika faizi 100 baz puan daha indirilerek yüzde 15’e düşürüldü. Dolar/TL kuru ilk kez 11’i aştı. Kredi maliyeti yatırım iştahını belirleyen etkenlerder sadece bir tanesi. Bunun yanında ileriye yönelik güven, fiyat istikrarı, finansal istikrar, kurun yükselttiği ara malı maliyetleri de üretim kararlarını etkiliyor. Bunlar göz ardı edilmemeli. Döviz kurlarının ihracat açısından rekabetçi kur sınırını aştığını da görmek lazım. İş dünyası açısından asıl önemli başlık öngörülebilirlik ve dengedir. Türkiye ekonomisi kur-faizenflasyon fay hattı üzerinde resmen dengede durmaya çalışmakta.