Barış Pehlivan yazdı: Karakolda özel muamele

Gazetemiz yazarı Barış Pelivan, gözaltına alınan iş insanının “Kaymakam Ömer Karaman’ın selamını getirdim” diyerek karakolda polislere kebap söylettiği anları kaleme aldı.

cumhuriyet.com.tr

Gazetemiz yazarı Barış Pelivan, "Arka Bahçe" adlı köşesinde, "Karakolda özel muamelenin sırrı" başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Pehlivan bugünkü yazısının ilk bölümünde, İzmir’in Aliağa ilçesinde gemi sökümü sırasında yaşanan patlamada işçilerin hayatını kaybetmesiyle şirket sahibi Zafer Temurtaş'ın gözaltında yaşadıklarını anlattı.

Yazıda, gözaltındaki iş insanının “Kaymakam Ömer Karaman’ın selamını getirdim” diyerek karakolda polislere kebap söylettiğini ve polislerin “Bu adamlar kaymak tabaka. Bunların ekmeğini Emniyet müdürü, jandarma komutanı, kaymakam yiyor" dediği ifade edildi.

Pehlivan'ın yazısının ilgili bölümü şöyle:

“Bu adamlar kaymak tabaka. Bunların ekmeğini Emniyet müdürü, jandarma komutanı, kaymakam yiyor.” 

Bir polisin ağzından çıkmıştı bu söz. Kendisini kaydeden kameranın önünde itiraf ediyordu. Ölüm vardı, zengin vardı, çürüme vardı. 

Temmuz ayıydı. İzmir’in Aliağa ilçesinde gemi sökümü sırasında patlama oldu. İşçiler Yılmaz Demir ve Oğuz Taşkın alevler arasında kaldı, hayatını kaybetti. İş cinayetiydi. 

Savcı Ahmet Aydın’ın talimatıyla gemi söküm şirketinin sahibi Zafer Temurtaş gözaltına alındı. Ve ne olduysa o andan sonra oldu... 

İddialar şöyleydi: 

• Aliağa Kaymakamlığı’ndan Aykut Güneyli karakola gitti. Polislere “Kaymakam Ömer Karaman’ın selamını getirdim” dedi. Skandala bakın ki işçi ölümünden gözaltında olan patron bir kaymakamlık görevlisiyle karakolda görüştürüldü. 

• Patron Temurtaş’a gözaltındayken telefonu verildi. O da içeriği henüz sır olan birçok görüşme yaptı. Hatta ve hatta hem kendisine hem de karakoldaki polislere gözaltındayken kebap siparişi verdi. 

• Polisler şüpheli patronun hangi cümlelerle ifade vermesi gerektiğini kendisine anlattı. “Böylece dost kazandık” dediler. Dahası, patron Temurtaş’ın devlet bürokrasisiyle ilişkilerini girişte alıntıladığım cümleyle dile getirdiler. 

Peki...

Tüm bu iddialar nasıl mı ortaya çıktı? 

Savcı, kendisinin gözaltına aldırdığı şüpheli patrona polislerin imtiyazlı davrandığını öğrendi. Bunun üzerine karakoldaki tüm kameraların kayıtlarını aldı ve kare kare inceletti. Böylece, rezaleti gördü. 

Sonra... 

Jandarma eşliğinde üç polisi gözaltına aldırdı. Ne ilginç, patrona imtiyaz soruşturmasında polislere onlarca avukat sahip çıktı. Karakolda yaşanan skandal, görüntüler ve ses kayıtlarıyla kanıtlanmıştı. Ancak polisler serbest bırakıldı. 

Şimdi... 

Duyuyorum ki... 

Savcının, kaymakamın, jandarma komutanının, Emniyet müdürünün sorgulanması için müfettişler görevlendirilmiş. Sonucu şimdiden belli.

O yüzden not edeyim: Bir savcı tüm Türkiye’deki çamurun özeti olan bir rant ağını ucundan yakalamışken duvara çarpmışa benziyor.