AYM'den Suruç katliamı kararı

AYM, Suruç katliamının ardından “yaşam hakkının ihlal edildiği” iddiasıyla yapılan başvuruları, oybirliğiyle "kabul edilemez" buldu. Yüksek Mahkeme, kararının gerekçesinde, IŞİD’in saldırı yapacağına ilişkin istihbarat olmadığını belirtti.

ANKA

Terör örgütü IŞİD’in 20 Temmuz 2015 tarihinde Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde gerçekleştirdiği katliamda 33 kişi hayatını kaybetmişti. Katliamda yakınlarını kaybeden ve yaralanan 13 kişi, 6 Mart 2018 tarihinde Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) başvurdu. Başvuruda, kamu makamlarının önceden bilindiği iddia edilen canlı bomba saldırısını önlemediği; olayın meydana geldiği yerde önleme araması yapılması için karar alınmasına rağmen aramanın yapılmadığı ve bu nedenle görevin ihmal edildiği; konuyla ilgili kamu görevlisi hakkında açılan davada ilk derece mahkemesinin adli para cezası verdiği belirtildi ve ölenlerin yaşam hakkının ihlal edildiği kaydedildi.

Resmi Gazete’de yayınlanan AYM kararında, Suruç katliamının Suruç Cumhuriyet Başsavcılığı’nın iddianamesine nasıl yansıdığı aktarılarak, katliama ilişkin davanın Şanlıurfa 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sürdüğünü hatırlattı.

PARA CEZASINA ÇEVRİLDİ

Kararda, İçişleri Bakanlığı’nın Suruç Kaymakamı A.Ç. ve Suruç İlçe Emniyet Müdürü M.Y. ile birlikte 2 polis görevlisi hakkında yürüttüğü soruşturmanın ön inceleme raporuna da atıfta bulunuldu. Kararda, sadece hakkında yargılama yapılan Suruç İlçe Emniyet Müdürü M.Y.’nin dosyası anlatılarak, M.Y.’ye verilen 8 ay 10 gün hapis cezasının ertelendiği ve 7 bin 500 lira para cezasına çevrildiği kaydedildi.

AYM’nin oybirliği ile aldığı kararda, Ceren Çoban, Dilek Kaya, Mehmet Özkan, Nimet Yurtgül, Sultan Yıldız, Ümran Akhamur, Yağmur Şeker, Yasin Can’ın başvurusu, “başvuru yollarının tükenmediği” gerekçesiyle ve Ali Sadet, Sunay Sadet, Özgen Sadet ve Özge Sadet Semiz’in başvuruları ise yaşam hakkının ihlal edilmediği ve “açıkça dayanaktan yoksun olduğu” gerekçesiyle "kabul edilemez” bulunduğu vurgulandı.  Kararda, 6 Temmuz 2020 tarihinde vefat eden Mehmet Şerif Akhamur yönünden yapılan başvuru da düşürüldü.

AYM kararının gerekçesinde, başvurucuların şikayetlerini destekleyecek somut delil ortaya koymadıklarını bildirerek, “Somut herhangi bir kanıt ortaya koymadan güvenlik güçlerinin DEAŞ üyelerine yönelik sistemli bir ihmalkarlık içinde olduğunu soyut bir biçimde ileri sürüp genel ağda yayılmış birkaç habere gönderme yaptıkları görülmektedir” denildi. Gerekçede, atıfta bulunulan haberde, “kamu görevlilerinin basın açıklamasına katılan kişilere yönelik saldırı yapılacağını önceden bildikleri ve bilmeleri gerektiği, buna rağmen önlem almadıklarını” anlatıldığını aktarıldı. Gerekçede, canlı bomba saldırısını düzenleyen Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün nerede saklandığının kamu makamlarınca bilindiği, buna karşın Alagöz hakkında hiçbir işlem yapılmadığına dair malumat bulunmadığı kaydedildi.

İSTİHRABARAT IŞİD’E DEĞİL ÖLENLERE YÖNELİK

Saldırı öncesinde önleme araması yapılmamasına da değinilen gerekçede, bu hususa ilişkin şunlar belirtildi:

“Başvuruya konu edilen ceza soruşturmasına gelince; M.Y. hakkında açılan kamu davasının sonucunda adli para cezasına hükmedilmesinin gerekçesi, M.Y. hakkında soruşturma izni verilmemesinin gerekçesi ile aynıdır: Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğü’nün ‘Takviye Kuvvet’ konulu yazısında ve Suruç Sulh Ceza Hakimliği’nce verilen önleme kararına rağmen Kültür Merkezi önünde ve çevresinde toplanan gruba yönelik olarak dışarıdan gelmesi muhtemel saldırılara karşı her türlü patlayıcı madde veya eşyanın tespiti amacıyla kişilerin üstlerinde ve eşyalarında önleme araması yaptırılmaması. Lakin olay tarihinde gerçekleşen saldırıya yönelik herhangi bir istihbarat bilgisine istinat etmeyen söz konusu yazıdaki tedbirlerin esbabı mucibesi, bir terör örgütünün yapısı içerisinde faaliyet gösteren grupların 19 Temmuz 2015 tarihinde Suruç’a giderek, buradan sınır ihlali yapmak suretiyle Suriye’ye geçmeye çalışacak olmalarıdır.

“TERÖR ÖRGÜT KAMPLARINA KATILACAKLAR”

Ayrıca Suruç Sulh Ceza Hakimliği’nin verdiği 7 Temmuz 2015 tarihli önleme araması kararı, somut hiçbir yaşamsal tehdide dayanmamaktadır. Başvurucuların da iddia ettiği gibi Şeyh Abdurrahman Alagöz ‘terör nitelikli kayıp şahıs’ olarak güvenlik güçlerince aranmaktadır ancak bu aramanın sebebi, anılan kişinin herhangi bir zaman dilimi içinde olayın gerçekleştiği bölgede veya olay günü toplanan kişilere yönelik bir saldırı gerçekleşeceğinden veya bu yönde bir talimat vereceğinden şüphelenilmesi değil radikal gruplarla terör örgütü kamplarına katılmak için yasa dışı yollardan yurt dışına çıkabilecek olmasıdır.”