Arsalar ranta, depremzedeler TOKİ konutlarına

117 kişinin hayatını kaybettiği İzmir depremi birinci yılına yaklaşıyor. Verilen ev ve yardım vaatleri yerine getirilemedi. Depremzedeler evlerini ikinci kez satın almak zorunda bırakıldı.

Erman Şentürk

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Aykut Akdemir, 30 Ekim’deki depremin ardından hükümetin sosyal devlet ilkesini yerine getirmediğini belirterek üç kritik soruyu da gündeme taşıdı. Akdemir, “Vatandaşın mülkiyetine el koyan bu zihniyet Bayraklı’da dağ başına 8 bin konut yapıp insanları oraya taşıyor, aşağıdaki yerlerini de yağmaya açıyor. Bu zihniyete, bu politikaya Allah bir depremi eksik bırakmış. Depremden sonra gördük ki her şey kurgulanmış” dedi.

AFET ALANI İLAN EDİLMEDİ!

Akdemir, vatandaşların mağduriyetini şu sözlerle ifade etti: “Bölgede insanların barınma hakkı değil, rant konuşuluyor. Belirlenen 7 proje alanından birileri nemalanıyor. Bu zihniyete, bu politikaya Allah bir depremi eksik bırakmış. Depremi sanırım tasarlamış olsalardı çok daha önceden yaparlardı. Her şey bu kadar hazırlıklıydı. Depremden sonra gördük ki her şey kurgulanmış. Depremden medet umup da burayı ranta mı açmak istiyorlardı? Daha enkazlar kaldırılırken Bayraklı’daki araziler rezerv alanı ilan edildi. Hemen peşinden de proje alanı olarak belirlenen yerlerde ihaleler yapıldı. Bakanlık Bayraklı’daki rezerv alanında konut inşa edene kadar vatandaşların evlerinin yıkıldığı ve proje alanı olarak belirlenen yerlerde onlara konut inşa edebilirdi ama bunu yapmadı. Burası neden afet alanı ilan edilmedi? Sel yaşanan bölgelerde, yangınların meydana geldiği bölgelerde, diğer illerde deprem olan yerleri afet alanı ilan ettiler. Ama İzmir’de bunu yapmadılar. Adeta yangından mal kaçırırcasına bir telaş vardı. Devletin tercihi burada evleri yıkılan vatandaşlara birebir aynı alanda konutlar yaparak ücretsiz teslim etmek olmalıydı. Burada sosyal devlet ilkesi çiğnendi. Hükümet bunu yapmak yerine depremden etkilenen bölgeleri proje alanı ilan edip vatandaşı müteahhitlerin insafına bıraktı. Emsal artışını tartışmak doğru değil. Çünkü asıl çözüm bu değil.”

Akdemir, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın da depremzedelere sahip çıkmadığını ifade etti. “Ankara’nın yapamadığını İzmir emsal artışıyla yapmaya çalışıyor” diyen Akdemir ayrıca, “Depremzedelerin konutlarını neden devlet inşa etmedi? Bugüne kadar toplanan 174 milyar liralık deprem vergisi nerede? Benden kesilen deprem vergileri ne oldu? O kaynak burada kullanılmayacak da nerede kullanılacak? Diğer taraftan, büyükşehir belediyesinin deprem kredisi neden halen bugüne kadar onaylanmadı? Depremden ötürü mağdur olan ve evini kaybeden depremzedeler bir yıldır kirada oturuyor. Devlet mağduriyetlere seyirci kalıyor, konut inşa edip parayla satıyor, diğer yanda depremzedeler çile üstüne çile çekiyor. Deprem bölgesi insanların emekli maaşlarıyla, ikramiyeleriyle ucu ucuna ev sahibi olduğu bir kooperatif bölgesiydi. 8 kat evleri yıkacağız, burada 5 katlı binalar yapacağız diyenler depremzedelerin evlerine, arsa paylarına el koymuştur. Vatandaşın mülkiyetine el koyan bu zihniyet Bayraklı’da dağ başına 8 bin konut yapıp insanları oraya taşıyor, aşağıdaki yerlerini de yağmaya açıyor. Madem 8 bin konut yapacak paranız vardı, neden yıkılan binaların yerine yenilerini yapıp depremzedelere ücretsiz vermediniz? Yeni konutları devlet yapmalıydı ama burada her şeyi müteahhitlere bıraktılar. Beton lobisi kazanırken depremzedelerin canı yanmaya devam ediyor. Burada rant için yapı stoklanıyor, mülkiyetler el değiştiriyor” diye konuştu.

Mağdur oldular Akdemir, son olarak depremzedelerin bulundukları bölgeden göçe zorlandığını belirtti ve şunları söyledi: “İnsanların oradan gitmesi için her türlü çaba sarf ediliyor. Vatandaşı sürgün ediyorlar, halkı göçe zorluyorlar. Manavkuyu bölgesinde demografik olarak bir değişim söz konusu. Orada yaşayan vatandaş genel olarak emekli maaşı ile geçinen ve gelir seviyesi olarak orta sınıfın da altındaki halktır. Şimdi yapılan bu milyonlarca liralık konutlarda, sitelerde nasıl barınacaklar? Bir kere o yeni evlerin aidatları zaten kira tutarına yakın olacak. Orada lükse ve tüketime dayalı bambaşka bir hayat tarzı söz konusu. Zamanında kooperatifleşme yoluyla, siteler inşa ederek, hayatları boyunca kazandıkları tüm birikimlerini yatırıp borç harç ev sahibi olan aileler şimdi orada nasıl yaşayacak? Burada devletin vatandaşın çıkarını koruması gerekiyordu. İnsanlara artık orada oturamazsın, hadi Bayraklı’ya rezerv alanındaki TOKİ konutlarına git diyorsun. Gökdelenler bölgesi depremden sonra Bornova’ya doğru genişliyor. Yaşanan durum bu. Devlet para harcaması gerekirken kenara çekiliyor, depremin faturasını da halka kesiyor.”