Araştırmalara göre 4 milyon sığınmacı Suriyelinin yüzde 80’i gurbette yaşamaya razı

Göç konusunda dünyaca saygınlığa sahip Prof. Dr. Murat Erdoğan, göçe dair gerçeklerle yüzleşmemiz gerektiğini belirterek “Toplum da Suriyelilerin kalıcı olduğunu biliyor. Hayalci olmayalım, kendi geleceğimiz, huzurumuz ve güvenliğimiz için yeni politikalar oluşturalım” diyor.

Jale Özgentürk

Türkiye’de seçim atmosferi kendini hissettirirken en hararetli tartışma konularından biri de sığınmacılar... Türkiye’de sayıları 5 milyonu bulan sığınmacıların ekonomik krizin de etkisiyle toplumda yarattığı kaygı ve rahatsızlık, bugüne kadar politika geliştirmeyen iktidarı da muhalefeti de harekete geçirdi. Hükümet baskılar karşısında bayramda Suriyelilerin ülkelerine gidişini yasakladı. Muhalefet ise söylemini giderek sertleştiriyor ve Suriyelilerin ülkelerine geri gönderme vaadinde bulunuyor...

Tartışmaların odağında ise sayıları bugün 4 milyona yaklaşan Suriyeliler var. Türkiye’de geçici koruma statüsünde yaşayan Suriyelilerin ülkelerine geri gönderilmeleri mümkün mü? Değilse ne olacak? Göç alanında 2011’den beri çalışmalarını izlediğimiz, Suriyeliler Barometresi araştırmasıyla da bu alandaki en kapsamlı raporları hazırlayan Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Mülkiye Göç Araştırmaları Merkezi Direktörü Prof. Dr. Murat Erdoğan’la göç sorununun bugünkü fotoğrafını, siyasetin bu alandaki duruşunu ve politik çözüm alternatiflerini konuştuk...

Türkiye’de sığınmacı sorununun başlangıcı üzerinden 11 yıl geçti. Şu anda durum nedir?

Türkiye için 29 Nisan 2011 bir milat. Gelişler o tarihte başladı ve ilk sene makul sayıda yani 14 bin kişi geldi. Ancak 2013’te başlayan savaşla işler değişti ve 6.7 milyon Suriyeli ülkelerinden kaçmak zorunda kaldı. En büyük grup ise Türkiye’ye geldi.

O zaman bu büyük göç alınırken son dönemdeki kadar tartışma yaşanmamıştı?

Türkiye’de dünyanın en büyük insani hareketlerinden biri yaşandı ve büyük hatalar yapıldı. Hem toplum hem de siyasetçiler sorunu arka tarafa attı. Toplum başlangıçta gelenleri misafir olarak görürken şimdi potansiyel bir tehdit olarak görüyor. Bu konu siyasetin alanına geç bile girdi. Oysa göç olgusu Türkiye’nin siyasetini, ekonomisini, sosyal yapısını her açıdan etkileyecek bir konu. Öyle küçümseyerek geçiştirilemez.

HENÜZ ZEMİN YOK

Şimdi dönüş söylemi başladı. Muhalefet, Esad’la anlaşıp Suriyelileri göndereceğini söylüyor. Hükümetin de planları var gibi...

Gönüllü dönüşün zemini şu anda görünmüyor. Suriyeliler Barometresi araştırmamıza göre Suriyelilerin yüzde 80’i dönmek istemiyor. Savaş biterse dönerim diyenlerin oranı da daha önce yüzde 60’tı şimdi 16’ya düştü. Çünkü Suriye’nin kısa sürede normale dönmesini mümkün görmüyorlar. İmarı yıllar sürecek ve çatışma ihtimali hâlâ çok yüksek bir ülkeden söz ediyoruz. Dünyada 82 milyon mülteci var ve bu insanların çıktıkları vatana geri dönüş eğilimi yüzde 3 gibi düşük bir oranda kalıyor. 

O halde dönüş olasılığı hiç mi yok?

Artık gerçeklerle yüzleşmek zorundayız. Gerçekle yüzleşme derken doğru resmi görmek ve bu sığınmacıların gönüllü olarak ülkelerine dönmeyeceğini kabul etmek gerekiyor. Zorla geri göndermekten söz ediliyorsa, o zaten başka bir şey. Toplumun heyecanını sömürmek kolay ama seçim döneminde siyaseten bu söylemden vazgeçemezler. Seçim döneminde bu konu hükümet için ciddi sıkıntı yaratacak görünüyor. Geç bile kalınmış bir tepki bu çünkü. Toplumun 2018’e kadar gıkı çıkmadı.

Ne zaman sorunlar yaşanmaya başladı? 

Türk toplumunun Suriyelilerin buradan gitmeyeceğini anladığı zaman! Türkiye bir ekonomik kriz yaşıyor bir süredir. Bu sıkıntıların yarattığı öfkenin bir yere yönlendirilmesi gerekiyordu. Hükümet toplumun kaygılarını ciddiye almadı, politik değişimi gerekli görmedi. Kaygıları ciddiye almazsanız, küçük yeni akımlar politikanın merkezine oturabilir. Bu da toplumda karşılık bulur. Huzursuzluk vardı, şikâyetler vardı ama popülist, provokatif söylemlerle artık tartışmaların merkezine oturdu.

NASIL TOPLAYACAKSINIZ?

Uluslararası hukuk açısından geri göndermek mümkün mü?

Uluslararası hukuk açısından şu anda ne Afganistan’a ne Suriye’ye insanları gönderebilirsiniz. Gözümüzü kapattık, göndermeye karar verdik diyelim. Bu 4 milyon insanı sokak sokak toplayıp göndermek nasıl bir şey olur? Bunun uygulaması çok basit sanılıyor ve küçümseniyor. Düzensiz göçmenleri bile geri göndermek ne kadar zor bunun kimse farkında değil.

Gönderilemezlerse neler olacak?

Türk toplumunun yüzde 90’ı yabancıların kalıcı olacağını düşünüyor. Muhalefetten siyasi partiler şimdi arayıp görüş almak istiyor. Ben de neredeydiniz diye soruyorum. Siyasetin beklentisi romantiklik içinde gidiyor. Muhalefete göre Esad’la anlaşılırsa sorun çözülecek, evlerine dönecekler. Hükümetin politikası ise şu: Esad’ın gitmesi lazım, o varsa insanlar dönemez. Geri dönmek insanların tabii ki dilediği bir şey ama hem dönmekten korkuyorlar, hem de burada bir yaşam inşa ettiler. Şu anda Türkiye’de Türk okullarında Türkçe eğitim alan Suriyeli öğrenci sayısı 730 binden fazla. Türkiye’de son on yılda doğan bebek sayısı 750 binin üzerinde. Yüzde 45’i genç nüfus ve çalışıyorlar. Bütün bunlar geri dönme isteğini azaltıyor.

Kalıcı olduklarını kabul ettik ve yüzleştik diyelim. Kalmaları halinde doğru politika nasıl olmalı?

Artık söylemler sağlam zemine oturmalı. Seçim sürecinde ekonomi ve terörden sonra mülteciler en önemli üçüncü konu. Bu da hükümeti zorluyor, muhalefet de bunun tadını çıkarıyor. Ancak bu süreçte normalleştirici, makul tedbirler gerekiyor. Gerginliğin ve ırkçılığa varan söylemlerin artması kendi toplumumuz için de tehlikeli. Söylediğim gibi gerçeklerle yüzleşmekten başka yapacak şey yok. Tabii ki gerçekler sevimli değil. Bu 5 milyon yabancı nüfusun içinde Suriyeliler, Afganlar, Pakistanlılar var. Bu sığınmacılar düzensiz yerleşti, konuyu öyle çok küçümsedik ve geçici gördük ki yerleşim planlaması da yapmadık. Sosyolojik olarak gettolaştılar ve burada kendilerine yeni bir yaşam inşa ettiler.

En başta ne yapılmalıydı?

Türkiye’nin her yerinde aynı oranda Suriyeli olsaydı sorun kolay çözülürdü. Ama Beşiktaş’ta 5 bin, Esenyurt’ta 200 bin Suriyeli var. Hükümet kontrol altında tutulan bölgeye bina yaparak göndermeyi düşünüyor. Suriye’de bizim kontrolümüzde yüzde 12’lik bir bölüm var. Onun dışında Suriye parçalanmış durumda ve yarın ne olacağı belli değil. Batılı güçlerin de umurunda değil. Onların derdi aman daha fazla insan gelmesin! Geri dönüş süreci kolay değil. Hayalci olmayalım. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Suriyelileri göndermeyeceğiz” dedi ama sonra İçişleri Bakanı Süleyman Soylu aksini söyledi. Böyle bir politika var mı?

İçişleri Bakanlığı 20 ayda 1.5 milyon Suriyeli için “onurlu-gönüllü geri dönüş” süreci başlatacağını söylüyor. Günde 2 bin 500 Suriyelinin gönderilmesi demek bu. Yapılabilir mi, ayrı konu ama toplumun baskısı net. AK Parti içinde de çok tepki var ama zor.

İSTİSNAİ VATANDAŞLIK SİSTEMİ DEĞİŞMELİ

Suriyelilere vatandaşlık nasıl veriliyor?

Türkiye’de bir mültecinin vatandaş olması için gerekli kurallar bilinmiyor. Oysa dünyada vatandaşlık kuralları bellidir. Bir ülkeye gidersin, 5-6 sene kalırsın. Dikkatli bir hayat yaşar ve vatandaşlık elde edersin. Biz ne yaptık? Bu insanlara geçici koruma statüsü verdik. Normalde geçici koruma statüsünde 50 yıl kalsalar vatandaş olamazlar! İstisnai vatandaşlık veriliyor ve bunun kriterleri de bilinmiyor. Nitelikli olanları vatandaş yaptık diye açıklıyorlar ama hiçbir şey belli değil. Parayla vatandaşlık da ucuzlatılmamalı, gelen yatırımcı kalıcı olmalı. Ama asıl sorun istisnai vatandaşlığın gerçekten istisnai olması ve topluma anlatılması. Bu yolun kapanması gerekli.

Bayram yasağı nasıl karşılandı?

Suriyelilerin bayram için ülkelerine gitmesi popülist söylemler nedeniyle yasaklandı. Oysa bu yolun açık olması önemli bir şeydi. Dönme yolu tamamen kapatılmış oldu, popülizme teslim oldular! Bu yolla insanların bağlantıları kopmuyordu. Gidenlerden dönmeyenler vardı. Özellikle de yaşlılar dönmüyordu. Bugüne kadar bayramda gidip geri gelmeyen 100 bini aşkın kişi var.

Suriyelilerin ucuz işgücü olarak kullanılması da işsizliğin arttığı bir ortamda tepkileri tetikledi değil mi?

12 yaş üzeri 2.5 milyon Suriyelinin içinde yüzde 30’u aktif çalışıyor. Çalışma izni olan 60 bin. Gerisi kayıt dışı, güvencesiz çalışıyor. Hükümet Suriyelilerin bu kadar fazla sayılarda gelebileceğini ve kalacaklarını öngöremedi. Bu durumda doğrudan Suriyelilere mali destek sağlamak, para vermek yerine kayıt dışı çalışmalarına göz yumdu. Eskiden daha çok kullanılan ensar-muhacir dayanışması söylemi yerine, toplumu sakinleştirmek için “ekonomimize katkıda bulunuyorlar” söylemine geçildi.

UYUM POLİTİKALARI ŞART 

Doğru politikalar ne olmalı?

Birincisi yerel yönetimlere bu süreçte mali destek sağlamak gerekiyor. Merkezi idareden katkı verilmeli. Belediyeler vatandaşın sayısı üzerinden gelir alıyor. Bu hesaplamaya yabancı nüfus da dahil olursa hizmet üretebilir, böylece vatandaşı da mağdur etmezler.

İkincisi ise -biliyorum sinirleri bozuyor ama- uyum çalışmalarının yapılması. Bu insanların kalıcı olduğunu kabul edip, uyum için kolları sıvayacaksınız. Başlangıçta Suriyeli çocuklar geçici eğitime gidiyor ve Arapça eğitim alıyordu. Ama baktık ki hem devreye hem bazı Selefi örgütler giriyor hem de bu politika ile çocukların geleceği heba olacak, Türkiye için de risk olacak, sistemi 2016’da değiştirdik. Doğru da yaptık. 

TEHLİKENİN FARKINDA DEĞİLİZ  

Bu tartışmaların Suriyeliler üzerindeki etkisi ne? Nasıl bir duygu içindeler?

Suriyeliler tedirgin. İktidar değişiminden sonra işlerinin zor olacağını görüyorlar. Üçüncü bir ülkeye gidebilmenin yollarını arıyorlar. Şimdi ise Ukrayna çıktı ve Avrupa’ya gitmek çok daha zorlaştı. Avrupa Birliği bir yıl içinde 2.5 milyon göçmen aldı. Ama mülteci almamak için her yolu deniyor, her türlü blokajı uyguluyor. Yılda 2.5 milyon göçmen alan AB, yılda sadece 20 bin Suriyeli mülteci aldı. Suriyeliler de artık hem çok zorlaştığı ve tehlikeli hale geldiği, hem de deport edilme endişesi ile illegal yollarla da gitmek istemiyor. Bu durum çok tehlikeli. Tartışmalar nedeniyle içlerinde öfke de biriktiriyorlar. Asıl soru, bunu nasıl kontrol edeceğiz? Muhalefetin buna göre politikalar oluşturması gerekir. 4 milyon Suriyelinin 1 milyonunu gönderdiniz diyelim, geride hâlâ 3 milyon kişi olacak. Tehlikenin farkında değiliz.

11 YILDA BUNLAR OLDU

  • Türkiye’ye 29 Nisan 2011’de gelmeye başladılar.   
  • Bugün geçici koruma statüsünde olan Suriyelilerin sayısı 3 milyon 762 bin. 
  • Vatandaşlık alanların sayısı 193 bin 793.   
  • Geçen 11 yılda 750 bin bebek doğdu.   
  • Geri dönmek istemeyenlerin oranı yüzde 80.